- 605 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TOPRAĞIN KUYUMCUSU
Üretmenin, üretimin içinde olmanın bir gönül işi olduğuna inanmışımdır hep. Üretmeyi sevmek, sevdirmek işin en başında gelenidir demişimdir yıllar yılı. Sevmeden, sevdirmeden üretimde başarılı olmak zordur. Toprak da önemli bir üretim sahasıdır. Bu üretim sahasında toprağın ustası, kuyumcusu olabilmek insan neslinin olduğu kadar canlı neslinin devamı için bile son derece önemli bir unsurdur. Kim toprağın ustası, kuyumcusu olma yolunda isteyerek adım atarsa bilirim ki, hayırlı bir yola girmiştir. Bu hayırlı yolda toprağın ustaları çoğaldıkça ülkemin geleceğinin daha aydınlık ve müreffeh olacağı kesindir.
Toprağı; harf, harf; hece, hece işlemesini becerebilmek gündüze, aydınlığa erişmektir bir yandan. Toprağın her harfi her hecesi enerji yükler gönüllere. İnsan onu işlerken estetik yanlarını da kavrar gün gün. Kavradıkça daha hür, kavradıkça daha şairce duygular sarar yürekleri.
Toprak önemlidir. Toprakta tarım daha da önemlidir. Beslenme çantamız, sağlık güvenliğimiz, ihracat rakamımız, sermaye gücümüz, istihdam alanımız, hammadde sahamızdır açıkça. Bu yüzden ötelenecek alan hiç değildir. Bu yüzden gelişmiş, gelişmemiş tüm ülkeler tarımsal üretim yeterliliğini sağlamak ister. Bu yüzden maliyeti yüksek olsa bile herkes kendisi üretebilmek ister.
Barış dönemlerinde ticaret yoluyla üretmediğinizi temin etmek kolaydır. Maliyeti düşük de olabilir. Barışın bozulduğu an ticaret hukuku bile ortadan kalkıverir. Barış bozulunca, üretmediğin ürünlerde ambargoyu yemenin sıkıntısını görmeden hazırlıklı olmak gerek. Barışın bozulduğu, hukukun ortadan kalktığı anlarda hele gıdanın maliyet hesabını yapmak mümkün mü? İnsan canlı olarak doymak, beslenmek ve giyinmek ister. O yüzdendir ki ulusal tarım yeterliliğimiz son derece önemlidir. Bu yüzden toprağı, harf harf , hece hece işlemek gerek. Bu yüzden toprağın kuyumcusu olabilmek önemli. Bu yüzden üretmeyi sevmek, sevdirmek gerekli.
Ülkemiz; toplam 77,9 milyon hektar alana sahip. Bu alanın yaklaşık %26’sını ormanlar, %16’sını çayır ve otlaklar, %35’ini tarım alanları oluşturmakta. İşlenebilen 24 milyon hektar tarımsal alanın 5 milyon hektarlık kısmı her yıl nadasa bırakılmaktadır. Yani bu kadar alan üretimden düşmektedir. Kaynaklardaki rakamlar her ne kadar böyle ifade etse de, benim şahsi görüşüm özellikle son yıllarda üretimden düşen alanların daha yüksek olduğu yönündedir. Üretimden düşen her metrekare hiç birimizin hayrına değildir. Üretimden düşen her alan topyekûn güvenliğimizin tehlikesine işarettir. Bu tehlikeyi görerek toprağın sarraflığına hevesli insan sayımızı artırmak gerek. Bu da sevdirmekle olur. Sevenlerini çoğaltmak belli gayret ve desteklerle olur. Hakkı teslim etmekle olur bir yandan. Gayretle, azimle ve hissetmekle olur. Gönüller bilince incelir. Yunus müritlerin ilk rençperidir. Belki de rençperliğidir onu tasavvufta ilerleten. Onu şair yapan toprakta kucaklaşmasıdır belki de.
Ya Veysel’in şiirlerine ne demeli? Toprağı başlı başına anlatmaya yetmiyor mu sizce? Toprak şairlerinin azlığı konunun önemsizliğinden değil oysaki. Toprağın önemini yeterince kavrayamayışlarından. Üretimin içinde bulunmayışlarından.
Topraktan daha estetiği güçlü yar mı var. Hangi ananın memesi topraktan daha besleyici ve doyuran.. Hangi dost ondan daha sarıp sarmalayıcı. Bu yüzden toprak şiirleri çoğalmalı. Bu sebeplerden rençperliğimiz artmalı. Şairliğimiz, rençperliğimizle çoğalır Yunus gibi belki de.
O zaman haydi el birlik toprağı anlamaya ve de üretimler yapmaya. Sorumluluk hepimizin. Kaygı ve sevinçler de. Ben toprağın kuyumculuğuna talibim. Ya siz? Sağlıcakla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.