- 1003 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Yazılmamış mektuptan satırlar 02
evvelim, geçmişim, harmanı toplanmış mahsulüm hepsini yakıyorum korkunç ateşe veriyorum. vandallar gibi yağmalıyorum senden evvelini. tozu bile kalmıyor.
bütün tarlalarıma seni ekiyorum, rüyalarıma, hayallerime, etime seni ekiyorum.
ayrık otlarını ellerimle topluyorum, ellerim kanıyor geçmişin dikenleriyle. tümünden vaz geçiyorum. usulca siliniyorum, sen oluyorum. sende ben ol istiyorum.
gözüm ol, elim, gece üşüyen dudaklarım
Ah karanlıktan korkan çiçeğim. Bak dolunay siyahın koynunda ve her şey yer, gök, dağ, taş, korkularımızı coşturan şehir yerli yerinde. Bir ben sensizken. ölümlere gelesi ben. Korktuğunu bile bile fırtınalarda yanında olamayan ben körfezim dediğin durgun sığ suların olan ben. Yavaş yavaş eriyen gün be gün azalan ben. Daha ne kadar uzayacak bu sürgün daha ne kadar sürecek bu ızdırap gel.
Ya da çağır beni.
yıldırım şavkıyla düşeyim gözlerine..
Sevgili; biz yasaklar ülkesinin ik fukarası, delisi, hor görülmüşü. Sensiz bütün sular bulanık çağlayanlar donmuş.
Düşünüyorum yarım aklımla, ölüm mü anlar bizi, yalnız ya da ayrıllık mı temizler günahlarımızı söyle. Bir çıkar yol, bir umut, bir ışık bizi anlayacak bir toprak bul ya da gel keselim nefesi ciğerlerimizden
Düş/tüm heder oldum, ziyân oldum. gel yağmala, talan et, bütün bedestanlarım zalim bir işgalin kurgusuna hazır.
son soluduğum; soluğun olsun, sıcak, nemli, sevimli.
Düştüm; yokluğunu yüzüme çarpan tüm sabahlara söverek ve yaşamı sensizliğin cezası diye çekerek. Gel. Adımı ’’hüznüusandıran’’ a çıkaran gecelerin hıncını alalım.
Ahmet Erhan & Ufuk Yöney