- 2388 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karanlık
Bu Hikaye “ACI” adlı hikayenin devamıdır. Bayan Zen anlatmağa devam ediyor.
KARANLIK
Bay(K) gittiği yerden gelmek bilmiyordu. Onun dünyasında zaten ben bir hiçtim, hiçin kısır çölündeki bu boşlukta yaşadıklarım, gerçek dünyada beni bir nokta kadar küçültmüştü. Var olmanın hafifliği idi bu! Bu küçük karanlık dünyada da, onu beklerken zevkin getirdiği karanlık aydınlanmıyordu bir türlü. İçimdeki kabaran okyanusun dalgalarından o bir Afroditi yaratmıştı! Doğurtmuştu! Sonra kıyıya fırlatıp atıvermişti. Zamanının yokluğundan mı? Bulunduğu ortamın yetersizliğinden mi? Bir türlü görüşemiyorduk. Tatile çıkmıştı. Tatil dönüşünü bekleyerek, hep ileride görüşeceğimizi umarak, hayal ederek günlerimi geçiriyordum. Gözlerimi kapamak karanlığın sonsuz çeşitliliğinde kaybolmak için elime kalemimi almam yeterliydi. Gözlerimi açtığımda beynim ve bedenim her parçası zevkten erimiş olarak kağıda dökülmek istiyordu. Artık beynimle birlikte bedenimde boşalıyordu. ‘Olmak Şehrinde Şey Olmak’ için gidilen bu yolculukta zevkin çok önemi vardı. Gerçek dünya ile iletişimimi kestiğim ve kendimi yazmak için kapattığım odadaki kuytu köşelerde kalem, kağıt, Bay(K) üçlüsünün zevkine diyecek yoktu. Zevk; ihtiyaçlarımızı giderme ve güçlerimizi geliştirme ve gerçekleştirme ile ilgili ve birde kazanılmış güçlerimizi işletmekle ilgili olanlardı. Bu zevkin en yücesi olmalıydı. Çünkü zevk insan varlığının tabii durumunun gerektirdiği bir etkinlikti. Bu zevk sevinci ve içtenliği ya da durdurulamamış bir etkinliği yapmak isterdi. Önüne set çekilmemiş etkinlik, zevk etkinliğini geliştirirdi. Buda dolayısıyla hayatı kusursuz bir hale getirirdi. Zevk ve hayat birbirine bağlıydı ve birbirinden ayrılmazdı. En büyük ve en sürekli mutluluk, insanın en yüksek etkinliğinden, tanrısal düzeye yakın olan etkinliğinden doğardı. Ve insan kendi içinde tanrısal bir unsur taşıdığı sürece böylece bir etkinlik göstermeye devam edecekti. Biz kendimizi böylemi görüyorduk! İleride bana ayıracak birkaç saatinin olup olmayacağının bile ayırdın da olmadığım bu beraberlikten beklediğim neydi? Serap görür gibi dolaştığım bu susuz çölde ileride yaşayacaklarımız bunun göstergesi olacak mıydı? İsteklerimizi derinlemesine inceleme ihtiyacı duyuyordum. Bay(K) nın sevgisinden emin olamama durumu mu bunu gerektiriyordu. Bilemiyordum! Yoksa bilgisayarının masa üstündeki kadın fotoğraflarının çokluğu mu? Sürekli düşünüyor hiçbir şeyi yerli yerine koyamıyordum! Yoksa Mosochistic isteklerimiz mi vardı? Bu istekler kişilik bütünü için zararlı olan şeylere duyulan bir özlem olarak tanımlanabilirdi. Mosochism bedensel bir acıya ve bu acının vereceği zevke ulaşmak için gösterilen bir çabaydı. Zevke ulaşmak için gösterilen bu çaba; acı çekme isteğinin bilinçli olduğu bir cinsel uyarım ve tatminle ilgiliydi. Ya da manevi mosochism mi duyuyorduk. Bu durum ruhsal bakımdan incitilmek, küçük düşürülmek ve zorba davranışlarla karşılaşmak için gösterilen bir çabaydı. Bu istek genellikle bilinçli değildi. İnsan normal fizyolojik ihtiyaçlarına bağlı olacak ya da endişe verici ruh çöküntüsünü yatıştırmak için duyulan ruhsal ihtiyaçlardan ileri gelen şiddetli bir açlık hissine de kapılmış olabilirdi. İçmek için duyulan ihtiyacın çoğu zaman susuzluktan değil ruhsal şartlardan kaynaklandığı çok iyi bilinmekteydi. Şiddetli bir cinsel istekte fizyolojik ihtiyaçlardan ileri gelmiş olabilirdi. Kendi değerini kendine kanıtlamak ne kadar karşı konulmaz bir insan olduğunu başkalarına göstermek ya da cinsel bakımdan sahip olma yolu ile başkalarına egemen olmak için şiddetli bir ihtiyaç duyardı, güvensiz bir insan şiddetli cinsel isteklere kolayca kendini kaptırabilirdi. Ve bu isteklerini tatmin edemezse acı veren bir gerginlik duyabilirdi. İstekleri gerçekte ruhsal ihtiyaçlar ile belirlenmiş olduğu halde o bu isteklerin şiddetini bedeninin gereklerine bağlama eğilimi gösterecekti. Sürekli uyku hali buna bir örnekti. Normal bir yorgunluk gibi bedensel durumlardan ileri geldiği sanılan, oysa gerçekte baskı altına alınmış endişe, korku ve öfke gibi ruhsal durumlardan kaynaklanan bir isteğin başka bir örneğiydi. Cinsel bakımdan aç olan bir insan fizyolojik ya da ruhsal gerginliğin giderilmesiyle tatmin olabilir ve bu tatmin ona zevk verirdi. Oysa sevinç olarak niteleyeceğimiz bir cinsel zevk bolluktan ve özgürlükten kaynaklanırdı. Duyusal ve duygusal yaratıcılığın ifadesiydi. Sevgide de yaratıcı olan ve olmayan diye bir ayrım yapmak zorundaydık. Yaratıcı olmayan ya da akla uygun olmayan bir şey karşılıklı saygı ve kişilik bütünlüğüne dayanmayan, iki insanın bağımsız yaşayamamaları yüzünden, birbirine bağlandıkları, mosochiste, ya da sadistic bir ortakyaşarlılık olabilirdi. Bütün akıl dışı çabalar gibi böyle bir sevgide kıtlığın, yaratıcılığın ve güvenliğin bulunmayışına dayanırdı. İki insan arasındaki en yakın ilişkiyi dile getiren, aynı zamanda, asıl olan, her birinin kişilik bütünlüğünün olduğu gibi korunduğu yaratıcı sevgiydi. Böyle bir sevgi duyabilme yeteneği insan olarak olgunlaşmış olmanın kanıtıydı. Biz Bay(K) ile Olmak Şehrindeki bu okyanusta yıkanıyorduk. Ben mutluydum. Bay (K) da benim kadar mutlumuydu? Bilemem! Çünkü mutluluk; tanrıların bir armağanı değil, insanın içindeki yaratıcılığın sağlamış olduğu bir başarıydı. Odamın karanlık kuytu köşelerinde, sokağa bakarak, Bay( K) yı görebileceğim noktaları tarayarak, onu gördüğümü sanarak, çakıp yitiveren bir şimşek süresinde aydınlanan bu sessiz karanlıkta bir köşeden onun ışık saçarak geçtiğini düşünerek, az ile yetinerek, ondan hiçbir şey istemeden, sadece onun yapabilirliklerini kabul ederek, korkunç düşünceler görüntüsündeki bu karanlığa meydan okuyordum! Gülümsüyor ve gözlerimi kapatıyordum. Çünkü çok mutluyumdum! Bayan Zen ‘in nasıl mutlu olduğunu, anlatan hikayesinde buluşmak üzere bu hikayeyi burada noktalıyorum. Sevgilerimle
Nezihe ALTUĞ
30.09.2009
ÇANDARLI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.