- 793 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Şiirimizin Dün ve Bugününden
Mustafa CEYLAN
************************
Bir kaç gündür rahmetli Hocam ARİF NİHAT ASYA hakkında yazılar-anılar yayınlıyordum. Daha da yayınlamaya devam edecektim. Sitemizin BİNBİR GECE ÖYKÜLERİ’nin yazarı (Tamam da bunları aktaran Mustafa Ceylan ne diyor? Ne yapıyor? O’nun fikirlerini okumak isteriz) deyince;
Aslında hiç girmeyeceğim bir konuyu, inşallah "yanlış anlaşılmam" dileğimle bu yazım ile gündeme getiriyorum işte...
**
Mânevî babam, rahmetli Ahmet Tufan ŞENTÜRK’ten duymuştum:
Günlerden bir gün, Ahmet Tufan Şentürk Ankara Hipodromunda girişte bilet satan görevli; Orhan Veli´ de her hafta at yarışı oynamaya gelmekte Hipodroma. O tarihe kadar her ikisi de katı-kuralcı ve taviz vermez hececi...
O tarihte olan oluyor işte. Orhan Veli ve arkadaşları YENİ BİR EDEBİ AKIMIN İLK ADIMLARINI ATIYORLAR.
Ahmet Tufan, Orhan Veli´nin bilet almaya geldiğini görünce yapışıyor yakasına.
-´Kaç asırlık şiirimizi niye çarpıttınız? Bu nedir? Şiir böyle mi olur? ´
Diyor.
Orhan Veli diyor ki;
-´Ahmet bak, bak! Siz dört bacaklı masada yemek yemeye alışkındınız. Ben sizin önünüze ÜÇGEN BİR MASA KOYDUM şaşırdınız.´
Ahmet Tufan Şentürk, iyice öfkeleniyor;
-´Masan da masa yani. Peki şu ´NASIR´ meselesi ne oluyor? ´
Orhan Veli diyor ki;
-´Ahmet, siz eve her zaman olduğu gibi kapıdan girip kapıdan çıkıyordunuz, ben size, eve bacadan veya açık pençereden de girileceğini gösterdim. Kızma, sinirlenme. Bu olaya sen de katılacak ve beğeneceksin, hele dene bir.´ diyor.
Aradan seneler sonra, Orhan Veli çok genç yaşta hayata gözlerini yumuyor, ama, Ahmet Tufan serbest şiirin önemli imzalarından birisi oluyor.
İşte bunu niye anlattım dersiniz?
Yenilik...
Bizler GÜL kokulu bir yenilik sunduk, sunmaya devam ediyoruz.
Hece de , aruz da, serbest de bizim deyip, BİZİM OLAN DEĞERLERDEN yepyeni NAZIM TÜRLERİ ve YENİ EDEBİ BİR ANLAYIŞ... YENİ EDEBİ BİR TOPLULUK ortaya koyduk..
Biliyoruz, her yeni hareketin karşı çıkanları olduğu gibi, bizim yerimizin edebiyat tarihinin çöp sepeti bile olamayacağını söyleyenler çıkacaktır. Varsın olsun.. Ya göl maya tutarsa, ya altılı vurursa... Garantiniz ne, bize çöplüğü bile uygun görmeyenlere, bunu söylediğimde bir kaç kırık ses ve birkaç kırık türkü düşüveriyor.
Senelerce boş vezin kavgaları yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Gülce geldi bu kavgalara son verdi. Aruz da, hece de, serbest de bizim dedi.
Olamaz mı?
Senelerini şiir sevdasıyla harman etmiş Gülce sevdalılarının öncülüğünde bu edebi topluluk başarılı da oldu.
**
Derler ki;
Gün olmuş, nasıl olmuşsa olmuş, Neyzen Tevfik, İstanbul gençlerinin arasına düşmüş.Gençler bir halka teşkil eder şekilde oturmuşlar ve birbirleriyle şakalaşmaktalar.
Maksatları Neyzen´i konuşturmak ve bu ünlü şairin başından geçmiş aşk öyküsü varsa onu öğrenmek.
Halkanın en başındaki delikanlı:
-´Arkadaşlar, bugün herkes başından geçen bir aşk öyküsünü anlatacak. Hiç saklamak ve saklanmak yok.Bugün itiraf günüdür. Ona göre! Şimdi ilk olarak ben anlatıyorum, hem de ilk aşk öykümü. Sırayla anlatacağız! Tamam mı? ´
Demiş.
Başlamış, başından geçen ilk aşkı anlatmaya...
Sonra, sıra ile diğer gençler de başlarından geçen aşk öykülerini anlatmaya başlamışlar. On-onbeş genç öyküsünü anlatmış.
Sıra Neyzen´e gelmiş.
Herkes pürdikkat tabii...
Neyzen, halkada bulunan gençleri şöyle bir süzdükten sonra;
-´Geçmedi! ´ demiş.
Bunun üzerine, halkanın başında konuyu açan genç;
-´Herkes başından geçen aşk öyküsünü anlatacak, ona göre! ´
Demiş.
Neyzen tekrarlamış:
-´Geçmedi! ´
Halkadan öyküsünü anlatan bir genç;
-´Geçmedi ha? ! Hem adın Neyzen olacak, hem de bu yaşta olacaksın, başından bir aşk öyküsü geçmiyecek. Amca, bırak allasen! Hele anlat! Kimbilir, bu yaşa gelinceye kadar senin başından kaç aşk öyküsü geçmiştir. Anlat da dinleyelim! ´
Neyzen;
-´Evlâdım size geçmedi dedim. Anlamadınız galiba. Geçmedi. Geçmedi işte! ´
Bir başka delikanlı;
-´Nasıl geçmedi? Nasıl geçmez? ´
Diye seslenmiş.
Neyzen;
-´Evlâtlarım anlattıklarınıza göre sizlerin başından gelip geçmiş. Hem de bir kaç tane birden öyle değil mi? ´
Halkada ki gençin biri;
-´OOO Neyzen amca,mesela benden, dur bakiimm, galiba 5 tane geçti´
Bir başkası;
-´Benden 8 tane aşk geçti.´
Deyince Neyzen;
-´Evet, sizlerin başından gelip geçmiş. Hem de çok sayıda. Ama, benim başıma bir girdi, pir girdi, BUNCA YIL GEÇTİ DE O AŞK GEÇMEDİ, yaktı, yıktı, kül eyledi de Neyzen´ini, geçmedi işte! ´
Devam etmiş;
-´Aşk, sonsuzluktur. Aşk erimek, yok oluştur. Aşk yanmaktır. Ney olup inlemektir! Ney´in inleyişi hep aşktandır gençler.´
**
Evet,
Günlük bir gazetede ilk şiirimin yayınlanışının üzerinden tam 43 yıl geçti. Bu zaman dilimi arıttı-eğitti bizi. Ustaların rahle-i tedrisinden geçtik. Oluk oluk içtik üstadların pınarından, saygıda kusur etmeden, izlerini iz belledik. Bugüne geldiğimizde gördük ki "Yeni şeyleri yeni araçlarla söylemenin vaktidir."
**
Umarım, yolumuz edebiyat tarihinin unutulmuşlar kabristanında bitmez.
Umarım, yüreklerimiz gibi gül açar, güller açar edebî hareketimizde...