- 3229 Okunma
- 13 Yorum
- 1 Beğeni
201- GÖKKUŞAĞI
Onur BİLGE
Ebemkuşağı hep uzaktadır. Gün ışığını renklere ayırmaktadır. Kollarını açıp, davet ederken, ulaşılmazlığını ispatlamaktadır. Bazen ormanların saçlarına bağ bazense dağların başına taçtır. Her damlacığı bambaşka renkte, kristal kristal parlamaktadır. Işığın renginin değişmesidir. Mücevherleşmeye girişmesidir. Işınlarla damlaların sevişmesidir. Damlaların apayrı bir cilvesi, güneşin bambaşka bir işvesidir.
Aşkın ve hasretin gözyaşlarında oluşmaktasın. Bir ucun Burdur’da, bir ucun Bursa’da, Antalya’dan hayranlıkla izlenmektesin.
Sen, ebemkuşağı; sen bir şiirsin. Farklı noktaları birleştirirsin. Bakışlarıyla çağıran, yaklaştıkça kaçan; mahcup ve gururlu birisin. Monotonlaşan hayatıma; renk, ışık, pırıltı, sevinç verensin.
Şiddetli yağmurla görmem imkânsız. Delice ararken gözlerim, hayalin oluşmaz. Yorgun düşer bakışlarım, telaşlı arayışımdan. Yağmur yavaşlayıp, güneş açarken; havam, şairane toprak kokarken çıkarsın gizlendiğin yerden. Emsalsiz güzelliğinle belirirsin. Boylu boyunca uzanırsın, gökyüzüme. Yedi renginle ışık ve mutluluk saçarsın, ruhuma. Renklerin ahenkle kaynaşır. Giysinde renk renk mücevherler oynaşır. Doya doya seyrederim.
Kalkıp, ulaşmaya çalışırım, sana. Düşünce gücümle hayalinin arkasından koşarım. Aynı uzaklıkta dans edersin. Uzaklaşırsın, yaklaşırken. Bilmem ki ne anlatmak istersin bana; anlayamam ki bir türlü, kim bilir ne dersin?
Her rengin bir nota... Sen bir şarkısın. Sessiz müziğinin garbı, şarkısın. Bazen klasiksin, bazen arabesk... Şiirlerime ilham, öykülerime hissin. Kavuşmak şüpheli, konuşmak yasak, doymak imkânsız... Sadece seyredebildiğim tarifsiz bir güzelliksin. Mutluluğun resmi, aşkın cismisin. Gerçekle hayalin arasında mekik dokuyan; varlığın, yokluktan bariz farkısın.
Bir görünüyor, bir yitiyorsun. Her bitimli gibi başlıyor ve bitiyorsun. Şimdi yine dindi, gözyaşlarım. Yine yanaklarımdan inen damlalarla gizleneceksin. Çok geçmez, yakındır, bir başka hasret yağmurunda yeniden, hayranlıkla seyredileceksin.
Kavuşmak imkânsız, doymak da öyle... Bir bilsen, ne kadar özleneceksin! ..
Gökkuşağı demiştim sana... O kadar değerliydin ki en güzel renkleri vermiştim; yerlere koyamamış, göklere sermiştim. Herkesten, her şeyden üstün bir yerde durmalıydın. Herkesin, her şeyin ötesinde...
Yaklaştığımda göremiyordum. Yakınındakilerin seni göremedikleri gibi... O nedenle hep uzakta olmalıydın. Seni doyuncaya kadar rahatça seyredebilmem için göklerde, boylu boyunca...
Mesafeyi korumalıydım. Yaklaştığın kadar uzaklaşmalıydım ve hep uzaklarda kalmalıydım. Yanmamak için yanına yaklaşmamalıydım, ateş parçası gözlerinin! Hep uzaklarda kalmalıydım ki herkesten çok görebilmeli, uzun uzun seyretmeliydim; sürekli, kesintisiz, net... Seyretmek ve sevmekti amacım; engelsiz, kesintisiz, net... Onun için bitirmiyordum damlaları... Sen, damlalara muhtaçtın, ben sana... Yağmur kesilmemeliydi, güneş çekilmemeliydi ve sen hep yerinde olmalıydın; sakin, sessiz, hareketsiz... Hep görebileceğim yerde...
Yağmur kesildiğinde, yüreğime akıyordu yaşlar. Başka bir dünya oluşuyordu içimde. Başka, bambaşka bir biçimde... Damlalara sevgi vuruyordu, ışık ışık sen oluyordun, gözyaşlarımda; tüm renklerinle, tüm güzelliğinle... İçimde beliriyordun, yüreğimde, tüm heybetinle, yedi renginle...
Yüreğime yağmur yağıyordu, sevgi vuruyordu damlalara, canım acıyordu.
Kesintisiz ağlıyordum, kesintisiz; kesintisiz seyredebilmek için seni, yüreğimin içine akan gözyaşlarımda; sabahlara kadar... Yüreğime vuruyordu sevgi, içi yanıyordu!
Kalbim dışarıdaydı. Benim dışımda... Ötelerdeydi, göklerde, senin yanında... Kalbim sendeydi, ölüm ensemdeydi!
Çisem çisem yağmurlar yağıyordu, yüreğimin içine... Gözyaşı yağmurları... Sevgi, damlalara vuruyordu, sen oluşuyordun. Seni seyrediyordum, hep durduğun yerde, yüreğimde... Boylu boyunca uzanmışsın. Yüreğimin içi acıyordu, onu taşıyamıyordu. Gözyaşlarıma sevgi vuruyordu, biteviye... Gözyaşlarımdan çoktu, içimi acıtıyordu.
Yine yağmur yağdı, dün gece yüreğime; kesintisiz, istemsiz... Diner gibi oldu, altıda. Yine sen oluştun, sen; yüreğimde... Yüreğim, senin olduğun yerde...
Gözlerim buğuluydu, dolu doluydu. Net göremiyordum. Fakat kesintisiz seyrettim seni, yüreğimin içinde… Yüreğim seninleydi, sendeydi.
Çisem çisem yağmurlar yağıyordu, gözyaşlarımdan... Sen, ışık ışıkın, renk renktin. Her rengin bir nota… Yürek tellerinde şarkılar… Her rengine bir şiir yazıyordum. Her notana bir şiir okuyordum…
Ben ölüyordum. Şarkılar bilmiyordu, ölüm nedenini. Şiirler biliyor, söylemiyordu… Sen, her şeyi biliyordun.
Sana bir daha şiir yazmak ve okumak istemiyordum. Çünkü artık hiçbir şey yerli yerinde değildi.
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 201
YORUMLAR
Gök kuşağını sevmeyen varmı ? Kimi hissettiklerini paylaşır böyle;kimileride saklar yüreğinde.Paylaştıkça sevgi bitecek sanır.
Yağmurdan sonra çıkar hep.Sevda dolu dudakların gülücükleri gibi gökuşağı.
Çocukken 7 rengini paylaşırdık.En önce yeşili sahiplenirdik.Yeşili kapan cennete gider diye inanmıştık.Ebem kuşağının kırmızısı kime kalırsa vay haline...sanki o cehenneme gidecek.
Ebem kuşağı da denir.Türk insanının incecik dikkatidir bu.
Türkmen kuşakları rengarenk olur.
............Çok güzel bir anlatımdı severek okudum.Esenlikler diliyorum.
ÇEVİRSEK GÖK KUŞAĞINI SALINCAK OLSUN GÖNÜLLERE...
Yağmur kesildiğinde, yüreğime akıyordu yaşlar. Başka bir dünya oluşuyordu içimde. Başka, bambaşka bir biçimde... Damlalara sevgi vuruyordu, ışık ışık sen oluyordun, gözyaşlarımda; tüm renklerinle, tüm güzelliğinle... İçimde beliriyordun, yüreğimde, tüm heybetinle, yedi renginle...
Yazının sahibi ONUR BİLGE olunca okuması da bambaşka mutluluk veriyor...Bir gün sonrayı iple çekiyorum...
saygım ve sevgimle üsatadım,iyi ki varsınız ve yanımızdasınız...
"Binbir Gece Öyküleri"nde ONUR BİLGE, bence, öteki öykülerini de okumuş birisi olarak ifade ediyorum, bence bu öyküsü ile "yazım tekniği" nde harika bir "değişim ve gelişim" göstermiştir. GÖKKUŞAĞI'nı, bir ucu Burdur, öteki ucu Bursa ve bir ucu Antalya'da gökkuşağını karşısına almış, bir doğa olayına tasvirler, tanımlar, teşbihlerle yazıp gezecek sanıyordum ki, bir anda, yazıda GEOMETRİ DEĞİŞTİ ve kendimi yazarın YÜREĞİNİN EN DERİNİNDEKİ DEHLİZLERİNDE buluverdim. Bu başlıbaşına bir kurgulama ve yazım tekniğidir.
Bence,
Bu tür YENİ TARZ-TAKTİK-METOD ve SUNUM geometrilerini denemelidir. Geleneksel öykü ve yazımsal kuramda -BAŞLANGIÇ-GELİŞME-SONUÇ veya, GİRİŞ-OLAY-DÜĞÜM-ÇÖZÜM zincirini tersine çevirebilmelidir.
Onur BİLGE'yi ve kaleminin gücünü yakınen billen birisi olarak ondan bunu ve daha büyük başarıları beklemekte olduğumuzu buradan ifade ediyorum.
Harika bir GÖKKUŞAĞI mensur şiiriydi okuduğum...
Kutlarım...
Cok heyecanli bi romanmis gibi okuyorum eserlerini can. Sürekli hep sonu ne olcak, nasil bitecek, neler gelisecek düsüncesinde, hizli hizli okuyor, sonrasinda ise bitecek, doyamadan bitecek diye üzülüyorum. Ama senin eserlerinin bitmeyecegini biliyorum. O yüregin, kalem tutan ellerin birer cevher!..
Bir de Ilhan'in kaleminden bir öykü okusak. Onun hislerini, isteklerini ögrensek.
Sabirsizlikla bekliyorum!
Edebiyatin bitanesi! .))