- 558 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ? 17
İşyerinin önünde arabayı durdurduğunda Kamil, tedirginlikle baktı yeni yaşamını geçireceği yere. Gösterişli bir mekâna benziyordu ilk bakışta. Kapının açılmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Poşetin içinde duran eski kıyafetlerini eline aldı. Sonra arabadan indi. Biraz ötede duran çöp konteynırını açtı. İçine eski kıyafetlerini attı. O giysiler ile birlikte bir önceki günün acizliğini, bitikliğini ve çaresizliğini de atmıştı. Arkasına bakmadan döndü ve Tarık ile içeri girmek üzere yürümeye başladı.
Tarık, masasının olduğu küçük bir camlı bölmeyle ayrılmış bölüme doğru ilerledi. Kamil de ürkek adımlarla peşinden takip etti onu. İçeride oturmakta olan Sedat, onları görünce ayağa kalktı. Patronunun peşinden gelen adam ilgisini çekmiş ve konuşurken bir taraftan da onu inceliyordu sanki.
“ Hoş geldin Tarık Ağabey, erkencisiniz bu sabah. Ben de temizliği yaptım. Müşteri de gelmedi. Birazcık oturdum, dinleniyordum. “
“ Günaydın Sedat. Hoş bulduk. Sizi tanıştırayım. Kamil Ağabeyim. Bizimle çalışacak artık.Haydi Sedat. Şu güzel çayından getir de içelim hep beraber. “
Sedat, tanımaya çalıştığı adama tekrar bir daha baktı. Bu kez ki bakışı daha samimiydi ve gözlerine ,gelmesine sevinmiş bir ifade yerleşmişti.
“ Hoş geldin Kamil Ağabey, tanıştığımıza memnun oldum. “ Dedikten sonra çayları almak üzere üst kata çıktı.
“ Gel Kamil Ağabey, orda ne bekliyorsun. Geç otur şöyle. Bundan sonra burası senin yerin. Çaylarımızı içelim. Senin odanı düzenleyelim elbirliği ile. Yabancı gibi durma. Sedat kardeşimi de çok severim. Çok iyidir. Sana alışman için çok yardımcı olacaktır eminim. Ağabey, işyerim burası. Emlakçilik yapıyorum. Aynı zamanda da oto galeri şeklinde de araba satışı yapıyorum. Senin yapacağın şey araçları temizlemek, işyerini temizlemek ve eğer elinden gelirse de yemek yapmak. Çok zor değil zaten. Yetişemediğin zamanlara ben Sedat’ a söylerim o da yardım eder sana. O da dışarıdaki işleri halleder. Müşteriler ile ilgilenir. Bu şekilde düzlüğe çıkacağız. El ele vererek. Dünyanın ve ülkenin durumu belli. Dünya çapında bir kriz çıktı bizi de mahvetti. Anlaştık mı Ağabey? “
İçeri girdiklerinde endişelenmişti aslında Kamil. Hayatında balıkçılıktan ve hamallıktan başka bir iş yapmamıştı. Yardımcım olacaksın kelimesini duyunca da endişelenmesine sebep olmuştu. Şimdi ise bu konuşmaların ardından endişeleri uçup gitmişti.
“ Tabii ki kardeşim, memnuniyetle. Dediğin işleri yaparım. Hem de en alasını. Yemek konusunda epey becerikliyimdir. Hepsinin de üstesinden gelirim. Ben de Sedat’ ı sevdim. İyi bir gence benziyor. El ele verdik mi bizi kimse durduramaz. Merak etme sen ? “
“ Etmiyorum Ağabey. Evvel Allah her şeyin içinden , alnımızın akıyla çıkacağız. “
O sırada Sedat da çayları getirmişti. Hep beraber, zevk ve neşe ile çaylarını yudumlamaya başladılar. Çayların içilmesinden sonra Tarık, telefonla birisini arayarak yatak, karyola ve üzerine gerekli olan yorgan, yastık, battaniye gibi şeylerin siparişini verdi.
Yaklaşık üç saat sonra da sipariş edilen eşyalar gelmiş ve yerleştirilmişti. Kamil’ in başını sokacağı bir odası vardı artık. Odadan çıkmadan önce uzunca bir süre baktı odasına. İnanamıyordu. Bir gün bile geçmemişti aradan. Hayatında bu kadar sürede değişebileceğini hiç düşünmemişti. İçinde geleceğe dair umutlar hızla büyümekte ve yüzünün eski neşesi gelmekteydi.
Odadan çıktılar ve günlük işlerin içine dalmak üzere dağıldılar. Sedat, vergi ve diğer mevzuat gerektiren işleri yapmak üzere dışarıya çıktı. Tarık ise müşterileri beklemek üzere odasına geçti. Kamil de yemek yapmak üzere üst katta bulunan mutfağa. Herkes mutlu ve umutluydu.
Nihal’in her zamankinden neşeli görünüşü banka görevlilerince de fark edilmişti. Geldiğinden bu yana, kimse ile problem yaşamamıştı. Aynı davranış biçimi ile devam ediyordu çalışmasına. Çalışkanlığı sayesinde, biriken ve çözümlenmesi gereken işleri temizlemişti. Gerekli raporlarını düzenli olarak genel merkeze göndermişti. Genel merkez tarafından da takdir edildiği mail ve gelen telefonlardan anlaşılıyordu.
Uzun yıllar süren eğitim hayatının sonuçlarıydı bütün bunlar. Bir de ailesinin onu iyi bir şekilde yetiştirmesi eklenince, kaçınılmazdı bu başarı. Hep şükretmişti. Ailesi ona her konuda güvenmiş ve bugünkü durumuna gelebilmişti. Babası ve annesi modern bir Cumhuriyet kadınına yakışır şekilde yetiştirmişti. Onlar için en önemli şey dürüstlük ve vatan sevgisiydi.
O yüzden de Nihal, görevini yerine getirirken, her noktayı inceliyordu. En ufak bir detayı gözden kaçırmamak için elinden gelen çabayı sarf ediyordu. Bu göreve gelmeden önce gazetelerde boy gösteren haberleri babası ona okuturdu özellikle.
“ Kızım, görüyor musun şu haberi. İşte bunlar da insan. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var bu batık paralarda. Ama kim düşünecek bunları. Helal, haram bilen yok. Bu memleket bitmiş.Hırsızlık, soygun bunların yaptığı. Bir hırsızdan ne farkları var. Ceza da almıyorlar. Halbuki, ceza herkese eşit olmalı. Talan et. Sonra da hiç cezanı çekmeden çık. Eğer var ya kızım, benim böyle bir çocuğum olsa evlatlıktan reddederim. Sana da diyorum. Her zaman dediğim gibi. Doğruluktan, dürüstlükten ayrılmayacaksın. Okuyacaksın. Mesleğini eline alacaksın. Vatanına iyi bir vatandaş olarak hizmet etmeni istiyorum. Senin okuman için harcanan parada, köylü Mehmet amcanın da hakkı var. Tüyü bitmemiş yetimin de. Karşılığını, ihanet ederek veya cebine atarak vereceksen, hiç okuma. Ben, sizi bunun için iyi yetiştirmeye çalıştım. “
Yüzü kıpkırmızı olurdu sinirden. Sonra da gazeteyi kenara fırlatırdı. Bunlar aklına geldikçe, daha da dikkatli oluyordu. O zamanlar, neden o kadar sinirlendiğini anlayamazdı. Şimdi ise hayatın içindeydi. Olgunlaşmaya çalışıyordu. Üstelik çok mesuliyet isteyen bir görevi üstlenmişti.
Tetkik ettiği dosyaların arasında büyük şirketler de vardı. Kredi için istenen teminatlar yerine getirilmemiş ve üstünde de durulmamıştı geçmişte. Sonra da iflas gösterilmişti ne hikmetse. Araştırdığında ise farklı bir ad ile tekrar çıkıyordu karşısına. Bu şekilde, çok büyük miktarlarda kredi batık hale gelmişti. Tam bir ipucu bulum derken, hüsrana uğruyordu. Bazen, içinden mesleğini çok sevdiği halde “ Neden bu işi aldım başıma. Haksızlığa karşı nasıl durabileceksin. Nereye kadar savaşabileceksin “ Diye geçiriyordu.
Sonra da bu düşüncesinden dolayı kendisinden utanıyordu. Her mesleğin zorluğu olduğu gibi bu işin de zorluğu olacak ve yılmadan çalışacaktı. Çalışmaya ve başarmaya mecburdu. Babasının sözlerini hatırlayınca da kaldığı yerden devam ediyordu araştırmasına.
Bu şekildeki çalışmaları sonucunda, iki dosyayı sonuçlandırmıştı. Genel merkez tarafından da desteklenince, sorumlulara soruşturma açılmıştı bu sayede.
Saatine baktığında, çıkış saatinin çoktan gelip geçtiğini fark etti. Bilgisayarını kapattı. Çantasını aldı ve odadan çıktı. Dış kapıya ulaştığında, saatlerdir binanın içinde havasız kaldığını anımsadı. Caddeye doğru bir bakış attı. Sonra da aracına doğru yürümeye başladı.
Tam anahtarı ile kapıyı açacağı sırada arkasından ona sesleniliğini fark etti. Arkasını döndüğünde, karşısında onu gördü.
Kalbi çarpmaya başladı. Yüzünün rengi değişmiş ve hafif bir pembelik oluşmuştu sanki.
“ Merhaba Nihal Hanım, nasılsınız ? Buradan geçiyordum. Saatime baktım, çıkış saatini epey geçmiş. Size uğramayı düşünmüştüm. Tesadüf sizi burada gördüm. Vaktiniz var mı acaba ? Bir kahve ikram edebilir miyim size. “
Tarık, bankanın önüne geleli epey olmuştu aslında. Tereddüt ediyor ve içeri girmek istemiyordu. Bu kararsızlığı yaşarken de epeyce bir zaman geçmişti. Tam gitmek üzere iken kapıda Nihal’ i gördü. Arabasının yanına gittiğini görünce de hızlı adımlar ile yanına geldi. Tesadüfmüş gibi anlatmak daha doğru olur diye düşündü.
“ Merhaba Tarık Bey, ne güzel bir tesadüf. Ben iyiyim. Ya siz ? Tabii ki içebiliriz. Önerdiğiniz bir yer var mı? Yoksa benim daha önceden gittiğim bir yer var. İsterseniz oraya gidebiliriz. “
“ Teşekkür ederim. Ben de iyiyim. İşlerimi yoluna koymaya çalışıyorum. Dediğiniz yere gidebiliriz. Daha rahat sohbet ederiz orda. Buyurun, gidelim. “
Nihal’ in daha önce gittiği kahvehaneye girdiler. Köşede oluşturulan şark köşesine geçti Nihal. Tarık da onu takip etti. Türk kahvesi eşliğine sohbete başlamışlardı. Sohbet uzadıkça, ortak ilgi alanları ortaya çıkıyordu. Yakınlaşmaya başlamışlardı. İkisinin de gözlerinde mutluluk pırıltıları açıkça görülüyordu.
Bir kahve için girdikleri mekândan tam üç saat sonra çıkabilmişlerdi. Üstelik daha da görüşecekleri anlaşılıyordu. Veda anı geldiğinde, Tarık elini Nihal’ e uzattı. Elini tuttu ve uzun bir müddet bırakmadı. Arkalarını döndükleri anda geriye döndü ve Nihal’ e
“ Nihal Hanım, sizi yakından tanımak istiyorum. Size yemeğe davet etmem de bir sakınca var mı? Yarın akşam yemekte buluşabilir miyiz acaba? “
“ Aslında Tarık Bey, yabancı bir şehirde olmaman dolayı akşamları dışarıya çıkmıyorum. Ama bir istisna yapabilirim. Tamam çıkalım. Ben de sizi tanımak isterim. Kaçta buluşalım. Nerede buluşalım? “
“ Ben, sizi kaldığınız yerden alırım. Saat on dokuz iyi mi ? “
“ Tamam. Ben, Star Otel de kalıyorum. Gelmenizi bekleyeceğim. İyi akşamlar. “
Heyecanını bastırmaya çalışarak aracına bindi ve hareket ettirdi. Tesadüfler zinciri sonucu onu tanımıştı. Şimdi ise bilinmedik bir yolda yürür gibi hissediyordu kendini. İçinden “Allah’ ım beni yanlış yapmaktan koru “ Diye geçirdi.
Tarık, hissetmişti Nihal’ in heyecanlı davranışlarından ona olan ilgisini. Yüzünde sevinç ifadesi ile yoluna devam etti. Onsuz, bir gece daha nasıl geçecek diye düşünüyordu yolda ilerlerken.
DEVAM EDECEK !