- 637 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BELKİ DE...
Belki de çok sevmemek lazımdı… Kirpik uçlarıma değen nemleri yüreğime taşımamak lazımdı… Belki de duyduklarımı duymamış gibi yapmak, gördüklerimi görmemiş saymak, aşkı hiç yaşamamış gibi aşkla dolu olmak ya da küçük bir çocuk diliyle dileklerimi yüzüm kızarıncaya kadar anlatmak lazımdı…
Belki de zayıf göstermemem lazımdı, en güçlü hâllerimde bile kendimi… Topun ağzında tek bir doğruyu beklerken yanlış olmamak lazımdı…
‘Belki’ler durmaları gerektiği şekilde durmalı, dilimizin ucuna bile yerleşip ağzımızdan çıkmamalıydı… Seni aradım durdum; bulamadım, kahroldum…
Sonunda bulmayı ümit ettiğim yere gittim, buldum… Lâkin sen bana hiç benzemiyordun, her şeyi mutluca yaşayıp, karamsarlık diyarına dönüp dil çıkartıyordun… Sen bana hiç benzemiyordun…
Sanki benim çocukluğum değilmişsin gibi… Sanki bir zamanlar çocuk değilmişim, hiç olmamışım gibi… O yıllara ait nağmeler aradım durdum, buldum, direndim, buldum…
Kirpik uçlarım yeniden nemlendi, yüreğim istikrarsızca ıslandı, yaş oldu, nemlendi… Belki de bunları söylememek lazım…
Belki de geçmişin tozlu yollarına bir kibrit çakmak lazım… Lâkin özlem yüklü saatler üstüme bindikçe, ezildiğimi hissediyorum, tonlarca çığlığım bile nafile gelince… Geçmişten kalma bir bağlama sesine söz oldum…
Tekrarladım, tekrarlandım, yas oldum… Hani deseler ki “belki”ler ve de “keşke”ler bir daha hiç çıkmayacaklar karşına…
Bir umut açmayı bekleyen çiçeklerim açacaklar yeniden… Anlayın beni… Bu kez anlıyor musunuz diye sormuyorum, anlayın beni…
Beni benden alan rüzgârlara kırgınım, birde sizler savurup atmayın beni…
Belki nefeslerimi alıp verirken, umutlanmam gereken ve de unutmam gereken her şeyi çözerim… Unuturum, umutlanırım, umut olurum…
Yok, istemeyin bunu benden… “Keşke”ler imi hiç karıştıramam, daha çok satırlarımı küstürüp kalemimi kendine kahredemem…
Beni duyuyor, o beni duyuyor… Çocukluğum, çocukluğumdan kalma gülümseyişler, çocukluğumun unutulmaz resim kareleri, çocukluğumun unutulmaz acıları, sevinçleri, aşk yanılgılarım…
Onlar beni duyuyorlar ve şimdi bana gülümsüyorlar… Çocuksu bedenim, ben büyüdükçe benden gider oldun, düşüncelerim farklı diyarlarda raks ederken, serüvenin en başında mızıkçı bir çocuk oldun…
Ama içimdesin hâlâ… Seni öldürürsem, düşünsel savaşlarım hiç çıkmasınlar ortaya… Sensiz hiçbir şeyle baş edemem… Hatırlar mısın bilmiyorum, herkesi severdin sen… Hiç kimseden bir kötülük geleceğini ummadan yaşardın, sanki devran hep böyle, hep bu şekilde sürüp gidecekmiş gibi… ‘Belki’ler de azdı o zaman sanki keşkeler hiç yoktu… Hatırladın mı, çok sevdiğin insanlarla uğraşmayı çok severdin… Sevinçlerindi onlar senin, gülücüklerin, umutların, korkusuzluğun, sımsıcak sevgi taneciklerin…
Düşmekten korkmazdın… Düşerken bilirdin, tutacak birileri hep olurdu… Sanırdın ki bu dünya hep barışa gebe… Sanırdın ki, yanlışlar doğruları görünce hemencecik pes eder… Hep sanmalarla büyüttün sen beni ve de öylece oturdun yerine… Hep sandın, mutluluk inanırsan baki kalır seninle…
Şimdi işte yine bir kez daha belki… Belki yeniden sen olmadan, bende durmadan, sandıklarım yaşatır beni, yaşatmaz mı diyorsun? Onlar yalnızca senin mi? Selama dursa bir kez olsun bedenlerimiz…
Ürkek bir vedanın çığlıkları olmasa bu satırlar…
Hatırladın işte, hatırladın… Sen benim çocukluğumsun, çocuk ruhumsun… Hiç inmeyi istemediğin salıncağın başrol oyuncususun… Büyüklerin sigara paketlerinden medet umarken kızardın onlara, kendilerini zehirledikleri için… Sanırdın ki tek zehir sigara paketi…
Meğer ise öyle değilmiş… Zehirler bedenlere değil; yüreklere işlediğinde kalıcı bir savaş başlarmış… Belki her şey başa döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi acıtmaz, acıtmaz olur, her şey barışla dost, barışla kardeş olur…
Belki yeniden sanabiliriz, umabiliriz her şeyin çok güzel olabileceğine inanabiliriz… Sen ne dersin çocukluğum? Hâlâ dupduru inancınla, taptaze umutlarından saklıyor musun? Dursun bir yerde, dur sen yeniden, bir kez daha içimde… Korkuttuğum anlarda sarılacağım sana, sadece teselli niyetine…
Haydi, çocukluğum; götür beni… Bu kez götür beni, olgunluğun sınırında olduğunu söyleyip, hiç büyümeyen yüreklere… Bir çift sözüm var onlara; kırdığınız her şeyin faturası yüreğiniz tarafından kesiliyor, biliyor musunuz?
Yüreğiniz hamlaştıkça katılaşıyor… Bilin ya, bilin bunları… Hiçbir şey çocukluğumuzun yerini alamıyor…
Dilara AKSOY
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.