Yalnızlık bir kâbus değildir
Yalnızlık kimi zaman korku(soyut acı) kimi zaman da özgürlüktür(kendini tanıma evresi). Yalnızlığın korku tarafını anlatalım; yalnız kalan bir insan kendini güçsüz ve çaresiz hisseder bu hisler korku tünelin başlangıcı olur. Yalnız olan tek başına yaşanılmaz savına kapılıp gider. Ve ardında panikataklar başlar, bu paniksel durum insanı daha çok basit hatalar yapmasına neden olur öyle ki kopmuş bir zincirin dağılan halkaları gibi olur. Panikatak: Aşırı korku, heyecan dolayısıyla saldırgan, telaşlı davranışta bulunma veya içine kapanmasıdır. Yalnız olan kişi bazen gölgesinden bile korkar kendi ifade etme yetisini kaybeder. Artık o kişi için gece gündüz kavramı ortadan kalkmıştır.
Yalnızlık çeken biri bazen bağımlılık yapan zararlı maddelere de alışır veya teknolojik yalnızlığın girdabına girer. Sanal ortamı bir ışık, bir umut olarak algılar. Oysa umutla sarıldığı o ışık, aşırı olursa diri olan hayatı da almış olur. “Azı yarar, çoğu zarar” Atasözü bu gerçeğin ta kendisidir.”Teknolojik yalnızlık” başka bir boyut kazanarak bireyi sanallaştırır. Sanal ise, Gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan veya farazidir yani varsayımsaldır.
Bir de olumlu yalnızlığa değinelim; bu yalnızlığın diğer boyutu, olumlu hislerle kendini donatabilene özgürlüktür yalnızlık. İnsan kendi ruhuyla tanışır, kendini yeniler ve var olmanın farkına varır, önceleri gürültü gibi gelen yağmur tanelerinden bir melodik ritimler olduğunu sezinler. Ve önceleri bitki, ot bildiği çiçeklerin kokusunu algılamaya başlar ve en önemlisi yaşamın, nefesin ne kadar değerli olduğunu… Kuşların havada uçuşlarını, Gökyüzünün maviliğini ve derin denizlerin inceliğini ve de dalgaların bile sonsuz bir müzik repeartuvarı olduğunu… Ve her kelime anlamlaşırken her canlının yaşama hakının kutsallığını öğrenmiş olur. Bir şeyin değerini kaybedince anlaşılması onu tekrar hayata bağlar ki bir şeyleri kaybetmemeyi öğrenir
Öyle ise yalnızlık bir kâbus değildir.
Literatürlerde yalnızlık; bazen besin bazen de acısından dem vurur, kanımca yalnızlık ile acı farklı kavramlardır diye düşünüyorum birbirine benzer tarafı yoktur ama genellikle yalnızlık ve acının benzer olduğunu düşünenler var. Yalnızlık; kimsesiz, yalnız olma durumu, acı ise herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdıraptır. Yalnızken acı duyulabilir ama acı çeken biri yalnız olmayabilir etrafında yardım edecek birileri hep olacaktır, bir de aşk acısı vardır onu da zamanın ilacına bırakılarak unutmaya çalışabiliriz. Ben yalnızlığın bir besin olduğunun taraftarıyım ve yalnızlığın bir kâbus olmadığını da bilirim.
Yaşamak İlahi kanunları çerçevesinde bakılıp yaşanılıyorsa hiçbir acı yoktur demektir.
Denemelerim /HERZEM RONİVAN
YORUMLAR
herşey tadında olmalı, güzel bir yazı.
peki ya kalabalık içinde yaşanılan yalnızlık ?
etrafında sevgi gösterisi yapan bir sürü insan
var iken ruhun yalnız kalması?
seninle konuşan, insanlara donuk bakmak,
içten içe çığlıklar koparmak,
soruyorum taş duvarlar yada
uzak tatil yerlerinde mi yalnızlık var?
en kötü yalnızlıktır konuşmak isteyip
konuşacak kimseyi bulamamak.
Ben bazen öylesine yalnız kalmayı isterim ki, bir kuytuya gizlenip, kimsenin beni bulmaması için yalvarır, kendi kendimle baş başa kalamnın yollarını ararım.
Bazen çalan telefonlara bile cevap vermekten kaçınırım. Çünkü yalnız kalmak ve düşünmek ihtiyacım vardır. Ama bu duygunun her zaman olmasını istemme. Etrafımda isnaların olması mutlulukları yaşatı bana özellikle de sevdiğim insnaların.
Çok güzel bir yazı sevgili Devrim. Bizi bize sorgulattırdığınız için teşekkür ederim. Sevgiler yüreğinize