SEYİT AHMET ARVASİ VE MİLLİYETÇİLİK ( 1 )
Son günlerde "ırk", "ırkçılık" üzerine yazılar okuduk. Açılımın tavana vurduğu bugünlerde bu tür yazılar kime hitap ediyordu bilmiyorum ama benim biraz alınmama sebep oldu diyebilirim.
Türk milliyetçileri yıllardır "ırkçı"lıkla itham edilmiş, "kafatasçı" olarak gösterilmek istenmiştir. Yirmi yıldır Seyit Ahmet Arvasi üzerine araştırma yapan biri olarak Arvasi hocanın bakış açısıyla bu konuya eğilmeye çalışacağım. Burada aktaracağım yazılar yeni değildir. 1991’den itibaren değişik gazetelerde ve kitaplarımda yer alan yazılarla konuyu irdeleyeceğim.
Serinin ilk yazısında Arvasi hocayı tanımamız faydalı olacağı kanaatindeyim. Onu tanırsak fikirlerini daha iyi anlayacağız.
--------
SEYYİD AHMET ARVASİ
“Seyyid Ahmet Arvasî... Bir büyük âlim, bir gönül adamı, Türk fikir hayatının Necip Fazıl’dan sonra gürleyen sesi... Ve fikir susuzluğumuzu giderdiğimiz eşsiz bir pınar...”
Öyle bir pınar ki, menbaını 1400 yıllık ilahî bir emirden alır. O pınar ki, iki cihan serveri, kainatın güneşi, insanlığın ufku Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in: “Ben de insanım. Bir gün ecelim gelecek. Size Allah’ın kitabını ve Ehl-i Beytimi bırakıyorum. Bunlara yapışırsanız, benden sonra doğru yolda kalırsınız. Biri ötekinden daha büyüktür. Bu, Allah’ın kitabıdır. İkincisi Ehl-i Beytimdir. Havz başında bana kavuşuncaya kadar ikisi birbirinden ayrılmaz” diye buyurdukları ve Allah-ü Teala’nın Kur’an-ı Kerim’de “Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister” (El-Azhab. 33), şeklinde belirttiği, temiz ahlak ve salih imanla bezenmiş, Nûr Nesli’nden, Ehl-i Beyt’ten biridir.
Adı Türk-İslam Ülküsü’yle özdeşleşen Seyyid Ahmet Arvasî, Osmanlı’nın duraklama dönemiyle bocalama devresine giren İla-yı Kelimatullah ve Nizam-ı Âlem ülküsünü, gür sesi ve üstün iradesiyle Türk’ün gönlünde yeniden uyandırmış, bu ulvî ideale kesin ve net bir istikamet tayin etmiştir.
Sahip olduğu İslamî değerler, içinde yoğrulduğu millî kültür mirası ve ailesinden aldığı terbiye onu ister istemez İslamî manada bir idealist yapmıştır. O, idealini şöyle dile getirir:
“Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk Milleti’ni iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece “İslam’ı gaye edinen” Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.
İnanıyorum ki, hem Türk, hem Müslüman olmak, hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız bütün tarihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O halde bizler niye bu tarihi misyonumuzu yerine getirmeyelim?”
Elli altı yıllık ömrünü, bu tarihî misyonu gerçekleştirecek nesli yetiştirmeye vakfeden ve başarılı da olan Arvasî, idealindeki nesli şöyle tarif eder:
“Türk-İslam kültürüne, Türk İslam medeniyetine, Türk İslam ülküsüne bağlı, Türklük şuur ve vakarına, İslam iman, aşk, ahlâk ve aksiyonuna sahip, Türklüğü bedeni, İslamiyeti ruhu bilen, milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemi için çırpınan, dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik... Bir ülkü adamı... Ve bütün bu vasıflara haiz bir camia...”
Ona göre ülkü adamı; “Kendini Allah ve Resûlünün davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını, makam ve mevkiini, din ve devleti, mülk ve milleti için fedaya hazır, şanlı ve mukaddes Ay-yıldızlı Al Bayrağın gölgesinde döğüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsünde fani olan yiğitlerdir.”
Türk-İslam Ülküsü’yle yanıp tutuşan, ömrünü İslam’ın sancaktarlığını yapacak kadroyu yetiştirmeye adayan büyük mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasî, 31 Aralık 1988 tarihinde -bizleri bu dünyada öksüz bırakarak- Rahmet-i Rahman’a erdi. Son nefesini verirken dahi, ulvî davaya hizmet için daktilosunun başındaydı.
O, Türklüğün asaletini İslamiyetin faziletini damarlarında hissetmiş, ülkü adlı bir Leyla’ya ve yüce Mevlâ’ya gönül vermiş, ömrünü bu yola vakfetmiş, bu yolda çilelere göğüs gererek mücadele etmiş, herşeyiyle Türk gençliğine rehber olmuş büyük birr âlim, büyük bir mücahitti. Ardında büyük eserler bırakarak ölümsüzleşen ve ebedî duasında sembolleşen Seyyid Ahmet Arvasî’yi rahmet ve şürkanla anıyoruz.
_________________
--İki Nisan Gazetesi (Van), 6 Ocak 1992, sayı: 1168
--Bir Gönül Dostu Seyit Ahmet Arvasi, Bilgeoğuz yayınları, s. 197, İst. 2009
YORUMLAR
((((“Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk Milleti’ni iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece “İslam’ı gaye edinen” Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.
İnanıyorum ki, hem Türk, hem Müslüman olmak, hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız bütün tarihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O halde bizler niye bu tarihi misyonumuzu yerine getirmeyelim?”)))))
Yazılarınızın devamını hasretle bekleyeceğim üstad..
Kalbî selâm ve saygılar...
((((“Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk Milleti’ni iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece “İslam’ı gaye edinen” Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.
İnanıyorum ki, hem Türk, hem Müslüman olmak, hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız bütün tarihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O halde bizler niye bu tarihi misyonumuzu yerine getirmeyelim?”)))))
Yazılarınızın devamını hasretle bekleyeceğim üstad..
Kalbî sel3am ve saygılar...