GİTME
yağmur yağıyor… mutfağın penceresinden izliyorum yağmuru... toprak ıslanıyor nasılda güzel bir koku… gözyaşlarım yağıyor, ıslanıyor kağıdım… nasılda buruk bir özlem… masallarımız vardı bizim, şiirlerimiz vardı, ilk aşka akan gözyaşları kadar saf ve gerçek…biz büyüdükçe önce masalları eskittik sonra şiirleri ve biz böylece büyüdük. Bu yaşlı ve yorgun dünyanın avuçlarında böylece yoğruldu ruhlarımız. Kayıp kentler kurduk ölü ruhlarımızla, yeni ölü ruhlar doğurdu kadınlarımız böylece büyüttük kentlerimizi ve kentlerimizin unutulmuşluğunda gizledik güzelliklerimizi. Gecenin rahmine aktı gözyaşlarımız ve yeni güneşler doğurdu gecelerimiz. Geceye bırakıp yüreğimizin gizlerini yeni günler yaşadık böylece eskidi sevgilerimiz.
Anka Kuşu vardı küllerinden doğan yeniden ve Tahirle Zühreler vardı “sevda yüzünden ölmek ayıp değil” diyen. Nasılda eskiyor her şey, kitaplarımız ve aşklarımız… biz büyüyoruz eskittiklerimiz üzerinde ve günlerimiz yeni zaferlere gebe. Anladım sende tüm ivediliğinle yeni zaferler peşinde eskiteceksin anları. Yani gidecek ve geri dönmeyeceksin. Avuçlarında ısınmayacak üşümüş ellerim.Yastığıma sarılıp uyuyacağım bende kalan kokunla. Yağmurlarla yürüyeceğim kimse görmesin diye gözyaşlarımı ve kimseler bilmeyecek içimdeki özlemin böcek ısırığı sızısını. Şaşarak bakacaklar nasılda çabuk eskidiğine. Mumlar yakacağım geceleri, titrek ışığında yüzünü yansıtacak, sesine tanık duvarlarımda. Yaşattığım sevgi kadar yakın olacaksın bana; ve sen, seni özlediğim kadar var olacaksın bende.