- 1019 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Aşka Aşk!
Ben 11 yaşındayken; bir kız sevdim. Ben 14 yaşındayken bir kız daha sevdim. Bu yaşlardan bilmem kaç sene evveli; küçük kızlar da sevdim, adlarını tertemiz hatırladığım… Şimdi etrafıma şöyle bir bakıyorum da, şu aşk dedikleri… Yahu neydi o? Hani Leyla ile Mecnun’dan örneklendirilir, hastalık gibi acı veren, zenginlik gibi mutlu eden insanı… Yüz yıllardır değişmeyen, gelişmeyen yahut gerilemeyen dedikleri? Hala değişmediğini mi iddia edeceğiz? ‘Olur mu canım öyle şey, aşk gelip vurdu mu insanı,bundan milyon yıl öncesinde nasılsa Adem, öyle olursun’ hikayesi mi anlatacağız utanmadan? Şimdi bak bakalım etrafına ‘x’ kişi! Kaç kişi var? Dağları delmekten nasıl bahsedeceğiz şimdi? Her an ulaşabileceğin hatta görebileceğin, kontrol (!) edebileceğin zavallı bir teknolojiye sahipken…
Benim fikrimdir ki; aşk değil bizimkisi! Bizim aşklarımız o kişiye değil oysa ki! Bizim aşklarımız, o aşkları görebilmek kendimizde, ucundan da olsa… Bizim ki aşka aşık olmak! İlişki çizmek bir kağıda, aklınca ve fikrince… Ben biliyorum yüzlerce kişi ‘ E ben!’ diyecekler. ‘Benimki de mi aşk değil, ben yaşıyorum işte!’ Ben de diyorum ki o unutulmaz, ne zaman aşk ile ilgili bir tartışma olsa anlatılan Kerem ile Aslı’yı, Ferhat ile Şirin’i, Romeo ve Juliet’i gördün mü? Okudun mu, dinledin mi demiyorum! Gördün mü? Tecrübe ettin mi? Keşke aşk romanlardaki gibi hastalıklı, filmlerdeki gibi vazgeçilmez olabilseydi. Ben derim ki utanmadan; aşk film izlemekle, roman okumakla, ve masal dinlemekle tecrübe olmuyor bünyemizde… O yüzdendir ki, ben 11 yaşındayken bir kız sevdim ve 7 yaşında… Mesela 5 yaşında bir aşkım vardı ki; sormayın gitsin! Ben şimdi o yaşlardaki hislere aşık oluyorum. Aşka aşık oluyorum. Aşk olmuyorum ki kendim!
Halil Babür