Sosyolojik Pejmürde
Hayrettin Taylan
Esintilerini aşırmış bir rüzgarın hortum olma halindeyim, unutursan zamanla diye, eskiz mir uğultuyla şimdi yolum sanadır canım.
Kayıp bir çerçiyim,senden ne varsa aşk köylerinde satıyorum.Daya yanağını yangınlarıma, herkes seni soruyor.Bu güzelin sevgisi kaç para eder ki? Çok mu zenginsin? Böyle bir güzelin kalbini nasıl çaldın?
-Böyle bir güzeli nasıl ağlatıp gidersin ki? Üstelik çeyizinde bu sefer gözyaşı lekeleri bırakarak.Ne satsam senli bir defo…Kimsesizliğimin kimlik sınırında sosyolojik bir pejmürde oluyorum.Ruhumun dehlizlerindeki iklimsel terapiyi kimse çözemiyor.
Hevesin göğsünden akınca unutkanlık şırası, isleri kalır hislerimin yanık ve tanık anlarında.Aşk badesi içer,aşk.Bir canan gülümser,gülücüklerinde zamlanır gelecek.Kavuşmak kendi damarını keser, türkü olur,ruh olur, tutku olur ,en olacaklarda kalır.Bir canan ağlar, bu zekanın küpünde ben de varım,varlığım asrın yarasına merhem olabiliyorsa şükretmek gerek diye.
-Koşmayı yeni öğrenen bir tay olur acılar,sus sesin duyulmasın.Bağırma , bağrımın en yanık yankılarında.Can çekişen bir gül dikeni sarılır sensiz kokularıma.Bir gonca arar, senli bir el arar, bir yel arar beni sana anlatacak.Tomurcuğunu çağırır en açılmış gül anasının şehvetinden kokular sürer hazlarıma.
- Üşüyen sensizliğine kıpkızıl yapraklarını sarar, arar aramayı, sorar sormayı ,sonunda soru işareti olmayan çok sorulu,çok vurgulu bir cümle olarak kalır kalamatilerinde.
-Kanayan zaman mıdır,zamansız gidişler mi bilmiyorum.. Hercai okunuşlarla bitmiyor içimin romanı.Beni sana yazdılar gülüm, beni senden aldılar algılar. Dudakları kuruyan anıların, gölgesiz beklentilerinde melodik bir hevesin umut olur.
-Gözyaşın dökülünce ,Lord Vasli olarak yaşadığım,yaşanması imkansız kanyon saraylarında.Yağmur düşünce düşlerime oracıkta üşürüm.
- Soğuktan olmayan , aşk hışmından olan üşümeyi bilir misin ? Ya da hala o eski tanıdık üşümelerin var mı? Titriyorsan hala,omzumda başını koyduğun anların mührü kalmış.Gel mahur gözlüm,gel mühür sözlüm, mühürlediğim omzumu sıcak akışlarınla açıver.
-Üşürdü sevda. Üşürdü kalışlar,sözlerin ısıtırdı ta ısınmaları da.
İçinin tıpırtıları anların ilacı olurdu, gece gözlerini kapatırdı.Kapkaranlık ararlıkların arısı olurdum, çiçek çiçek yapraklarını konardım.Emerdim huzurunu, gülücük esinlerini.
-Ulaşırdım ulvi hislerin damlalarına.Demlerdim senden anlar.Yüreğimin bulutlarına değerdi nemli bakışların ,yağardı ağaran ve beni aşka çağıran her halin.
Her ıslaklığın içimizde içlenmiş, işlenmiş,olagelmenin olası olurdu.Susardık. Susmak da aşktandır.
-Göğsümüzün çoşusal göğüne yükselirdi vefa. Oysa, güven ağır bir güftedir ,aşk ve duruş pazarında.Bana güvenin Kafları çok aştı, bir gün afların zor olacak korkuyorum dileycan.
Gidişlerin dirençli melodisin hoşuma gitmeyen sesler duyuyorum,bu senin ahdindir, bu senin ahındır, bu senin yaralanışındır, benli kanayışındır.
Aksamalarımızı umut pençeleriyle bağlar umudun aslanları benim ormanlarım henüz yakılmamışken.Hep balta girmemiş ormanlarımda aslanlarım olacak .Seninde ürkek ceylanların ha bir de öylesine gitmelerin tazısı. Beni de bekleyiş tavşanı yapma,ben aşkın aslanıyken yüreğimde sana bin bir sevgi yurdu oluştururken.
İksirli bir yolda , anılmış bir holde, sevginin en doğru pusulası özümde.
Akrebin yelkovana fısıldadığı zamansızlığını biliyorum.Gidişlerin yeniden gelişlere anlattığı ihtimallerin mitindeyim. Mutlarımı
her şafakta ,kutsi yürek menkıbelerin olurunda akladım.
Karanlık zamanların çılgınlık panayırında sihirbazların elindesin. Sihrim şiirim,sihrim sevgim,sihrim bekleyişim, sevişim, pişmanlığım.
Musa olup asamla gelemeyeceğim sihrin ve şehrine.Seninle her dem yaşlanıp sihirli anlar yaşıyorum.
Sen aslında hayatımın “hayat “olan tek bağısın,utumadığımsın,vicdanımı kurutamadığımsın. Belkilerimin gelecek perisisin.Hiç çözülemeyen ömürlük bir denklemimsin.Ve yalnız benim cevabını bildiğim imkansızlığın bilmecesisin.