- 1244 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İÇİMDEKİ DEPREM
İÇİMDEKİ DEPREM
Bir tohum düşmüş yere
Çiçek olmuş dal olmuş
Körpecik dallarına
Koca bir hoyrat konmuş
İçinde her türlü yaratığı barındıran ormanların, birbirine ekli yeşil tepelerin, sık çalılıkların kucakladığı bir vadi. Yukarılardan, tepesinde duman eksik olmayan Hodulca Babanın eteklerinden fışkıran çelik gibi sular. Karataş gediğinden, Böke alanlarından, Hamzakından katılan suların birleşerek oluşturduğu Girap çayı. Kenarındaki salkım söğütlerle, boyu iki metreyi geçmeyen yeşil, iğne yapraklı yılgınlarla birlikte, bu çay tarafından ikiye bölünen vadi. Hemen vadinin başlangıcında, çayın iki yakasına yerleşik, bahçeler içerisinde, bacalarından cılız dumanlar yükselen evlerin oluşturduğu Yeşil öz köyü. Köyün girişinde çay’a küçük bir uçurumla inen ve birer taş öbeklerinden oluşan çalılıklar arasındaki mezarlık. Diğer yakada, Kazova teveklerinden oluşan üzüm bağları. Bağların sonunda genişleyerek uzanan ve bir ucu Aydınca’ya, Heniske’ye, Şeyhsadi’ye diğer taraftan da Çengel Karakoluna dayanan bir ova. Çay’ı bir köprüyle geçip ovayı ikiye bölen Amasya Turhal karayolu.
Yeşillikten toprağın görünmediği, taşları, kayaları bile otların, yosunların bürüdüğü harika bir manzara. Bağrından altın sarısı başaklar, kehribar gibi üzümler, tadına hiçbir yerde rastlanılmayan eşsiz sebzeler, meyveler, yol boylarında nefis kokularıyla kendini hissettiren iğdeler, gelincikler, her türlü kelebeğin, böceğin uçuştuğu rengârenk çiçekler çıkartarak kokulara bezenen ve al duvaklı gelin gibi kendi kendini süsleyen bu topraklar...
Hiç işitilmedik gök gürlemesi burada patlar, hiç bir yerde görülmeyen şimşekler burada çakar, rüzgârlar, fırtınalar burada dans eder, yağmurlar burada yağar. Her şey durulup sakinleştikten sonra bulutlar dağılır, gökyüzü olanca haşmetiyle ortaya çıkar ve Güneş en parlak, en sıcak tarafından ışınlarını bu vadinin üzerine indirir.
Baharla birlikte, kar düşene kadar, ormanda, yamaçlarda, arazide, bağda, bahçede, hatta her çalının arkasında bir insana rastlamak mümkündür. Kadın erkek demeden her yaşta insanın uğraşacağı, her yaşta çocuğun yapabileceği mutlak bir iş vardır. Yeni yürümeye başlayan çocuklar bile, en azından çalışanlara su taşır. Hayvanları otlatır. Birer kara böcek gibi didinip dururlar. Ne kadar didinilse de, ilkel aletler kullanıldığından vadiye kendiliğinden yetişen bitkiler, otlar hâkimdir. Bunca çalışmaya rağmen karınlarını ancak doyururlar. Gene de çevre köyler içinde, en medeni en zengin olanı Yeşilöz Köyüdür.
Pancar ekimi, çapalar, pancar sökümü, orak, harman, bağbozumu derken kış gelip dayanır. Kışın hayvan bakımının, odun getirmenin dışında fazla bir iş yoktur. Bu nedenle düğünler, nişanlar kışa doğru ve kışın yapılır. İşler içeri atılınca birlik kurbanı kesilir. Küskünler barıştırılır, dargınlıklar ortadan kaldırılır.
Gerek birlik kurbanında, gerekse kış boyu düzenlenen cemlerde işlenen ana tema, eline, diline beline sahip olmak, büyüğünü küçüğünü bilmek, gözünle görmediğini, kulağınla işitmediğini konuşmamak, eliyle koymadığını almamak, kendini tanımak ve Hakk’ı kendinde aramaktır. Bu cemlere çoluk, çocuk, kadın, erkek hep birlikte katılır ve eşikten içerisi herkes eşit düzeyde görülür. Art niyetle ve kalbini temizlemeden cem’e katılanların başına büyük belalar geleceğine inanılır.
Bahar başlangıcı birdenbire kararır gökyüzü, müthiş şimşekler, yeri yerinden oynatan gök gürlemeleri ve bardaktan boşanırcasına rüzgârla birlikte gelen yağmurl… Bütün yaratıklar inlerine yuvalarına kaçışır. Birdenbire bastıran yağmura ovada yakalanan insanlar, sığırlarla birlikte yüksek yerlerdeki ağaç diplerine, kuytu ve koyaklara sığınır. Hep bir ağızdan da dua ederler: " Allahım! Hayırlı yağmur"
Baharla birlikte ve gün dönümlerinde gelen yağmurlar tehlikelidir. Her geçen yıl tehlike daha da büyümektedir. Yağmurla birlikte eriyen karlar, birden bire bastırır ve dere yatağına sığmaz, Önüne ne geldiyse taşları, ağaçları, hayvanları, sürükler, ekili araziyi siler süpürür. Bazan insanlarında gafil avlandığı olur. Ağıtlar yakılarak, bahçelerden, tarlalardan insan cesetleri, hayvan leşleri toplanır. Bahar ve gündönümü yağmurları köylünün korkulu rüyasıdır. Dua etmekten ve evliyalara adak adamaktan başka ellerinden hiçbir şey gelmez. Selden sonra Hükümet bir dozer göndererek dere yatağını genişletir ama bu da çare değildir. İlk sel’de açılan yatak gene dolar. Köylü, ormanların kesilerek azaldığından dolayı bu felaketin başlarına geldiğini bilir ama gene de kesmeden edemez. Felaketi Allahın bir gazabı olarak kabul edenlerin sayısı da az değildir.
Misafiri, geleni, gideni eksik olmaz Yeşilöz Köyünün. Tepesinde Hodulca Baba Türbesi bulunan Hodulca Dağının eteklerine, birer boncuk gibi dizilen dağ köylerinin yolu buradan geçer. Geçimini kaçakçılıkla sağlayan bu köylüler, gündüzleri ormandan kestikleri ağaçları balta, keser, testere ecene gibi aletlerle şekillendirerek karasaban, kağnı, yaba, dirgen, ağaç kaşık ve çeşitli biçimlerde su kabı yaparlar. Havanın kararmasıyla bu mallar eşeklere yüklenir ve ova köylere doğru yola çıkılır. Bu pusu ve tehlikelerle dolu yolculuktan önce yaşlılar, kadınlar hayırlı gidilip dönülmesi için dua ederler. Dönüş gerçekleşene kadar da kapılardan içeri girilemez. Gözler hep yollardadır.
Orman kanunlarının ağırlığı, yakalanıldığında öküzünün eşeğinin satılacağı ve hapislerde yatılacağı herkes tarafından bilinir. Kaçakçıların en yakın dostu eşekleridir. Yolculuk boyunca onlarla bütünleşirler adeta. Eşekler de tehlikelerin farkında imiş gibi gizli geçitlerden, patikalardan sessizce akıp giderler. Amerikan radarı gibi dikilen ve açılan kulaklarıyla karanlıktaki pusuları, tehlikeleri anında sezinlemekte ve sahibini uyarmakta ustadırlar. Kaçak malları ve sahibini kolculardan nasıl kurtardığına dair birçok hikâyeler anlatılır. Bu yolun sonunda satılan malların karşılığı olan buğday, arpa, çavdar çuvalları eşeklere yüklenerek geri dönülür. Bazen havanın kararmasıyla başlayan bu yol, orman memurlarıyla girilen çatışmada ölümle biter. Bazen de hapishane hücresine kadar götütür insanı.
Bütün dertlerin, bütün acıların yaşandığı yollar hep Yeşilöz Köyünden geçer. Hep burada konuk olur. Ağıt yakmakta usta olan köy kadınlarının en acılı ağıtları, en içli türküleri de önce Yeşilöz Köyüne uğrar, yüreklere konuk olur, damla, damla süzülür gözlerden: Yeşilöz Köyü, dağlarda yankılanan bu ağıtların dışarıya açılan en önemli kapısıdır.
Yazmakla bitmez Yeşilöz Köyünün tüm insanlığa ait özellikleri içinde barındıran doğası… Nasıl yazılır ki, tüm sıcaklığıyla ışıldayan, dokunduğu yere can veren, her şeyi paylaşmaya hazır olduğunu hissettiren kadınları. Babacan tavırlarıyla lokmasını bölüşen, yaşanılan hayata anlam katan, bir bebek gibi yaşama sımsıkı tutunan yaşlıları.
Tüm yaratıcılığını ortaya koyarak doğayla bütünleşmesini, ona katmasını, onu yeniden yaratmasını bilen tüm Yeşilözlülere selam olsun.
Hoyrat hoyratçasına
Kırmış gülün dalını
Kan damlıyor kırıktan
Kim saracak yarayı
Kaya DEĞİRMEN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.