- 844 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Genç Kızın Aşk Rüyası
Aşk zaten bir rüyadır. O rüyadan uyanmamaya gayret göstermeli, yoksa hayal kırıklığı derin bir iz bırakıyor. Bu halde bile, aşkın bu muhteşem büyüsüne kapılıp farkında olmadan o acının izlerinde kaybolmayı hayal ediyor. Bu karşılaştığı olay merdivenin ilk basamağında daha ; bakalım görelim.
Deli gibi âşık olduğunu ancak birkaç kez yüz yüze geldiğimde anladım. Benden 13 yaş küçük olmasına rağmen aşkın anlamını bana o kadar derinden gösterdi ki, bu aşk sende geçicidir diyesin gelmiyor. Aynı apartmanda oturuyoruz ve her gördüğünde büyük bir hayranlıkla izliyor ve bir keresinde posta kutumda bana gelen posta zarfının içine koyduğu mektupla hayranlığını göstermiş oldu. Daireme emin adımlarla ve yavaş yavaş çıktım. Acaba karışıklık mı var diye düşünüyordum. İsmini de bilmemem bu düşüncemi mantıksız kılmıyordu. Birkaç satırını okumaya başladığımda anlamıştım.
-Merhaba hayallerimin beyefendisi, kendimi tanıtayım. Giriş dairesinde ve bir seferinde dışarıda kalmaktan senin sayende kurtulmuştum. O zamandan beri, sanki beni bir uçurumdaymışım gibi, ellerimden çekip alan bir kurtarıcı gibi görüyorum. Adını bile yeni öğreniyorum, ama ilk bildiklerimden daha çok etkiledin, daha çabuk etkiledin. Ne olursa olsun bu mektubu okuduktan sonra yırt at, çünkü sadece duygularımdan emin ol diye yazıyorum. Zaten konuşacak durumda olamıyoruz. Ya ben giriyorum sen çıkıyorsun, sen çıkarken ben giriyorum. Bir seferinde aynı anda girmiştik. İşte o an bu mektubu yazmama neden oldu. Seninle her güne daha güçlü başlıyorum. Başımı yastığa koyar koymaz hayallerinle ve o gülümsemenle uykuya dalıyorum. O uyku beni rüyalarımda seninle buluşturuyor. Kim olduğunu bile bilmiyorum. Ama bu aşk beni her geçen gün eritmiyor. Daha çok güçlü, daha çok sevecen ve güler yüzlü olmamı sağlıyor. Asla bana karşılık vermek zorunda değilsin. Sen hayatıma anlam kazandırdın. Bu yüzden sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Seni deliler gibi seviyorum. Seninle karşılaşmayı bırak, düşündüğümde bile büyük bir heyecan sarıyor bedenimi, yoğun bir sevgi alıyorum senden. Ben kendime yeni bir dünya kurdum ve bu dünyada sadece sen ve ben varız. Bu dünyada senin var olduğunu bildirmek istedim. Umarım bu yazdıklarım seni benden uzaklaştırmaz’’. Ece...
Bu günler böyle geldi geçti, her gün daha çok yakınlaşıyor, daha çok bağlanıyor. Bu mektupların âdeti her geçen gün çoğalıyor. Önce şiirler, altına da bana olan sevgisini anlatıp anlatamadığını soruyor. Tabii bu mektuplara hiç cevap vermiyorum. Ama yazmamak için kendimi zor tutuyorum. Bu arada uzaklarda olan kız arkadaşım gelmek istediğini söyledi. Hayır diyemem tabii ki, ama işte ya Ece görürse neler düşünecek ya da ne durumlara düşecek. Benim ki görse bir şey demeyeceğini biliyorum. En azından anlatsam belki güler geçer. Birkaç gün görmedim. Sonra ben evde tv izlerken, kız arkadaşım elinde bir zarfla geldi. Suratı asılmış, rengi atmıştı. Sormadım ne olduğunu anlamıştım. Gel otur karşıma dedim... Anlattım. Sevgiyi engellemeye çalışsam daha kötü sonuçlar çıkabilir dedim. Kız arkadaşım ise, ’’tabiî ki canım biliyorum.. Fakat korkutuyor beni.’’ dedi
Ece bu sefer ki mektubunda;
- Merhaba hayatımın anlamı, sana olan aşkımı ailemle paylaştım. Gülümsediler, bu gülümsemeyi alaycı şekilde anımsama! Sana olan güvenlerini, bu sevgiyi, seninde hak ettiğini söylediler. Ne olursa olsun bu kez bana karşılık vermelisin. Yoksa kendimi öldürürüm. Bu yazdığım da çok ciddiyim. Ben seni ölümüne seviyorum. Umarım bu kez karşılık verirsin’’. Ece
İş gittikçe kötüye doğru ilerliyordu. Kız arkadaşımın tedirginliğine hak vermiştim. Gerçekten renk attıracak, moral bozacak bir durum. Bu kez kendisiyle konuşmaya karar verdim. Ama benimkinin haberi olmamalıydı. Bir not kâğıdı alıp, banyoya girdim. Ve sadece o mektubuna değil, bütün yazdıklarına karşılık, aklıma gelenleri çabuk bir şekilde yazdım. Hayatımda birinin var olduğunu, kesinlikle ona uygun olmadığımı yazdım.
- Merhaba Ece, beni bu yüce sevginle ödüllendirdiğin için teşekkür ederim. Fakat bilmen gerekenler var. Kesinlikle aramızda ki yaş farkını sorun etmiyorum. Ama en önemlisi, bu durumu bilen bir kız arkadaşım var. En az senin kadar seviyor. Seni tanığım kadarıyla kimsenin üzülmesini istemeyen birisin. Sen çok güzelsin, başarılısın, akıllısın ve kesinlikle sevgini küçümsemiyorum. Seninle bu yazdıklarımı yüz yüze konuşmak istiyorum. Yarın okul çıkışında seni alacağım’’.
Aynı gün aidatlarını göndermişlerdi. Bende makbuz arasına mektubu koyup, kapıya çıkan annesine, Ece’nin gelmesini istedim. Annesinin gülümsemesine bozuldum. Çünkü ’’Ailemle paylaştım’’ diye yazdığını gözlerimin önünden geçirirken Ece önümde dikilmişti bile, hiç bir şey söylemeden makbuzu verdim. Yukarı çıktım. Kız arkadaşıma moral verdim. Kesinlikle öyle bir şey olmayacak. Bana güvenmelisin dedim. Kız arkadaşım; haydi hayırlısı dercesine başını salladı.
Seven insanın gözünün kör olduğunu biliyorum. O an kendini dinleyemiyorsan kesinlikle düşündüğün şeyi yapıyorsun. Bu genç kızın aşk rüyası çok renkli idi, uyanmak istemiyordu. Ama uyandırmanın vakti gelmişti. Ece’nin okuldan çıkma vaktine yakın okula gittim. Çıkmasını bekliyordum, ece okuldan çıkarken hemen yanıma geldi. Sahil kısmındaki bir çay bahçesine gittik. Hemen konuya girmedim. Çünkü arkadaşça onu kırmadan her şeyi anlatmalıydım. Ece zaten sabırsızdı haydi ne konuşacaksak bekliyorum dedi. Ben de, ’’madem öyle sorun yok’’ dedim.
- Ece, şu an ki duruma bakılırsa, beni biraz anlamış gibisin’’. Diye sözüme başlamıştım ki hemen sözümü kesti...
-Anlamak zorunda mıyım? bilmiyorum. Kız arkadaşın gerçekten çok güzel, ondan ayrılıp bana bakmayacağını yavaş yavaş anlıyorum. Hem zaten ilk başlarda seni severken karşılık beklemiyordum. İçim yanıyor artık. Sana dokunamamak öldürüyor resmen beni, sensizliği taşımak zor geliyor, oysa yakınız. En azından seni görebiliyorum. Senden tek ricam var’’ dedi.
Ben de hemen nedir diye sordum.
- Kız arkadaşın gittikten sonra, lütfen haftada bir iki gün seninle buluşalım. Uygun mu senin için’’ dediğinde başını hafiften yüzüme çevirmişti. Ece gerçekten çok akıllı bir kız. Aklında her gün buluşamasa da, arada bir dediği günlerde benim yakınlaşmamı sağlayacak kendisine, ama ben tamam dedim. İtiraz etmedim. Hayatta bu kadar çaresiz kaldığımı hatırlamıyorum. Ne desem kesinlikle dediklerinde kararlı bir genç kız var. Birkaç kez apartmanda karşılaştık. Bana çok derin bir bakışla gözlerinin dolduğunu gördüm. Kız arkadaşımı yolcu ederken, bana döndü ve elime küçük bir not tutuşturdu. Kız arkadaşım önde olduğu için görmedi. Zaten yüzünüde görmemişti. kaçamak bir şekilde notu okudum.
-Hayatım benden vazgeçmeyi düşünürsen lütfen bana açıkça bildir’’.
Yutkundum. korkmaya başlamıştım artık. Sevmek daha güzel bence, sevilmenin ağırlığı gittikçe üzerime çöküyordu.
Terminalden çıkarken Ece nin köşede beklediğini gördüm. Eyvah artık takip ediliyorum diye söylendim kendi kendime, bana doğru yürüyordu. Sanki o an sevgilimi değil de bir arkadaşımı uğurlamıştım ve sevgilim beni bekliyordu. Bir an kendime gelmek zorunda olduğumu hissettim ve bu rüyanın, beni bilmediğim şarki sözlerinde yaşatmasına engel olmalıydım.
Çünkü ben, az önce yolladığım insanı seviyordum. Kızmıştım, yanıma gelmiş gözlerime bakıyordu. Masumdu; tertemiz görünüyordu. Tebessüm ediyordu, yeter demeliydim… söyledim de, ama hiç aldırmıyordu. Bu beni daha da kızdırmıştı. Yürümeye başladım ve orada kalmalıydı artık. Benim için dün olmalıydı.
Seslendi;
O kadar titrek ve tatlı geliyordu ki sesi: Dönmemeliydim geriye... Ama artık çok geçti. Bunca aradan sonra bir kez daha duygularımla hareket ediyordum. Geriye dönmüştüm, dünü bir kez daha yasamak için.
- Söyle ne istiyorsun’’ dedim.
-Çocukça bir his olabilir bu. Ama sen farklısın bunu biliyorum, hislerim beni yanıltmıyor ve yanıltmayacak bu kez... Sana diyebileceğim tek şey, seni denemek isteyenler var.’’ Dedi. Ve halen gözlerimin içine bakıyordu. Şaşkın olmam gerektiğini bile unutmuştum. Öyle bir cümle kurmuştu ki donmuştum o an… Bir sonuca da bağlayamamıştım. Ne demek istiyorsun diyemeden... Aklımda bir çok düşünceyle, bilmediğim bir şekilde, onun koluma girdiğini fark ettim.
Sanki onu uzun zamandır tanıyormuşum gibi... Ne yapıyorsun diyemeyecek kadar acizdim. Yürümeye başladı ve beni de sürüklercesine çekmeye başladı... Sanki emrinde bir askerdim, komutları o veriyordu. Şaşkındım, hiçbir şey söyleyemeyecek kadar şaşkın... Yüzüme baktı tekrar. ’’Haydi gidelim’’ dedi...