düş bahçesinde bir çiçek
Bir varmış bir yokmuş…
Aslında aşk her daim varmış…
Eskiden,çok eskiden bir köyde bir genç,bir çiçeğe aşık olmuş.Köy halkı ve anası babası gence cüzzamlı gibi bakmaya başlayınca genç dayanamayıp çiçeğini de alıp düşmüş yollara.Bir dağa sığınmış.Bir gölün etrafında konaklamaya başlamış.Sevdiğiyle güzel günler geçirmeye doyamıyormuş.Onu suluyor,yapraklarını okşuyor,türküler söylüyormuş.Sevdiğinin parıltısı gözlerini kamaştırıyormuş.Mevsimler geçmiş.Genç aşkına öyle sahip çıkmış ki,her yer aşk olmuş gelen baharla…Dağ, zirveden eteklerine kadar renk değiştirmiş.Civardan geçen bir çoban fark etmiş bu değişikliği.Gözlerine inanamayarak varmış köye anlatmış herkese…Gördüm demiş.Vallahi de Billahi de Tallahi de gördüm. Mor bir dağ gördüm ben diye dolanmış köyde.Sonra birkaç meraklı alıp yanına yola koyulmuşlar.Dağı görenler şaşkınlıktan deliye dönmüşler.Dağı kolaçan etmeye karar vermişler.Bir ermiş,bir bilge,bir sihirbaz,bir büyücü vardır belki burada diye.Gölün kenarına varınca aşık gence rastlamışlar.Ne büyücü,ne bilgin,ne de ermişe benziyordu bizim aşık.Kendileri gibiydi.İyice yaklaştıklarında tanıdılar gölün yanındaki yüzü.Bu seneler önce köyden kaçan çiçekçi Adem idi.Bir çiçeğe aşık olduğunu söyleyince horlanan Adem.Anasının babasının reddettiği Adem.Bütün köyün dalga geçtiği Adem.Yine dalga geçmeye başladılar.Karış karış bütün dağa çiçek ekmesiyle dalga geçtiler.Gerçek değil senin aşkın dediler ona.Vazgeç ondan.Bak ezeceğiz bütün aşkını ve sen hiç bir şey yapamayacaksın.Diri bir aşk lazım sana dediler.Cilveli,güzel bir hatun.Etli butlu,gül kokulu.Bu senin aşkın bir tuhaf kokuyor.Meraklılar ellerinde sopalarla vurdular Adem’in aşkına.Yapraklarını ezip,kökünü parçaladılar.Kalakaldı Adem öylece bilemedi ne yapacağını.
Çoban ve meraklılar etrafı talan edip gitmişlerdi.Adem ağlıyordu.Birden hızlı toprağı kazmaya başladı.Derin bir çukur kazdı,güneşe baktı,batmak üzereydi.Hızlı olmalıydı.Etrafa dağılan aşkını toplayıp çukura koymaya başladı.Adeta uçuyordu.Son kalıntıları alınca derin bir ah çekti,yüzüne yüz sürdü sevdiğinin,kokusunu çekti ciğerine…Ne de güzel kokuyordu,burcu burcu…Yorgun düşmüştü.Uzanıverdi sevgilisinin yanına.Üstünü örttü sevdiğinin,üstüne örttü sevdiğini…Gözlerini yumup dua etmeye başladı.Allah’ım dedi;ne olur bana yardım et.Benim sevgim gerçek,sevgilimde gerçek ama onlar görmüyorlar.Yardım et, bir kerecik de olsa onların göreceği şekilde göstereyim güzel sevgilimi onlara...Gözlerinden bir damla yaş süzüldü Adem’in,sevgilisinin göğsüne düştü.Eğildi,öptü Adem,tadına doyamadı.Uyudu Adem.
Çoban ve meraklılar olanları anlattılar akşam kahvede bütün köye.Kahkahalar yükseldi.Gülmeyen iki kişi vardı.Adem’in anasıyla babası.Yavrularını öldü sayıyorlardı yıllardır.İçlerini tuhaf bir acı kaplamıştı şimdi.Kadın dayanamadı en sonunda,bey dedi,içim çok yanıyor,çok kızıyorum kendime.Yarın gidip getirsek oğlumuzu evine.Adam uyu dedi karısına,uyu.Sabah ola!Ama nasıl uyusundu,o bir anaydı.
Ne büyük günah işlemişti,ne suçu vardı oğlunun,tertemiz sevmişti o çiçeğini.Kadın sabah erkenden uyandı.Kararlıydı,kocası gelmese de kendi gidecekti.Adam uyandı,karısının yüzünü gördü.Tek laf etmedi.Hazırlandı.Beraberce yola çıktılar.Kahveci görünce,takıldı peşlerine.Çobanı da aldılar yanlarına.Gölün kenarına geldiler.Etrafta kimsecikler görünmüyordu.Çevresini dolandılar gölün.Birde ne görsünler.Bir çukurun içinde, iki genç uzanıvermiş.Kızın sırma saçları dolanmış oğlanın boynuna,koyun koyuna yatıveriyorlar.Kadın çığlığı basmış.Aklını yitirmiş gibi.Adem uyanıverdi birden.Göğsüne dökülen saçlarda kokusunu duydu sevgilisinin,teninde yumuşaklığını hissetti.Bir damla gözyaşıyla şükrünü eda etti Allah’a,damla düştü sevdiğinin göğsüne,Adem doğruldu gururla!Sen dedi,çoban.Dün alay ettin sevdiğimle.Canımızı yaktınız ve gittiniz.Daha öncede yakmıştınız canımızı.Kaçıp buraya geldim sevdiğimle.Gerçek diyorsunuz.Alın size gerçek…Anne,baba…Bir çiçeğe aşık olmamı en çok sizin anlamanızı isterdim.Evladınız olarak.Biz de toprak değil miyiz nihayetinde!Bir tohum değil miydi beni rahminde yeşerten,Allah’ın izniyle!Arkasına döndü Adem.Sevdiğini tuttu elinden.
Bu güzel benim sevgilimdir,sevdiğimdir,alın yazımdır…
Mor dağların prensesidir o…Zarafetin,aşkın,tutkunun kendisidir.
Siz onu kendiniz gibi bir insan göreceksiniz şimdi.
Ama aslına bir çiçek o…Ben dokundukça kokacak,ben dokundukça açacak…
Siz anlamazsınız!
Gidin buradan…Gidin…