- 940 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
KIZ HASAN
“ Yapmayın ! Vurmayın bana ne olursunuz. Yalvarıyorum size. Ben size hiçbir kötülük yapmadım. Ne suçum günahım var benim. Ben de sizin gibi dünyaya geldim. Sizin gibi de ruhumu teslim edeceğim. Lütfen ! Yüzüme vurmayın ! “
Yediğim onca dayağın etkisiyle bayılmış olmalıydım. Hatırladığım tek şey beni döven irili ufaklı dört ya da beş kişilik erkekten oluşan gurubun arasında pinpon topu gibi oradan oraya savruluşum ve onlara yalvarışlarımdı.
Beni dövdükten sonra öylece kaldırımın üzerinde bırakıp gitmişlerdi. Kendime geldiğimde, etrafıma dayaktan feci şekilde şişmiş gözlerimi aralamaya çalışarak, bakmaya çalıştım. Etraf, epeyce kalabalıklaşmıştı. Ama nedense kimse bana yardım etme gereği duymamıştı. Ne kadar orada, o şekilde yattığımı bilmiyorum ama buz gibi kesilmişti vücudum. Kemiklerim feci şekilde ağrıyordu. Sanki üzerimden dozer geçmiş gibi hissediyordum kendimi.
Üzerimdeki kıyafetler, yediğim dayağın ispatıydı sanki. Paramparça olmuştu. Parçalanmış kıyafetlerimin içinden morarmış tenim görünüyordu. Bembeyaz tenim, morluklarla menekşe tarlasına dönmüştü sanki.
Yavaşça kalkmaya çalıştım. Başım fırıldak gibi dönüyordu. Biraz o şekilde oturdum. Sonra gücümü toplayarak ayağa kalktım. Vücudumdaki yaralar ve morluklar, canımın yanması, gözlerimin şişliği beni yaralamamıştı. Gururum kırılmış ve rencide olmuştum. Gururum benim için çok önemliydi. Sol bacağım şişmiş ve yürümeme engel oluyordu. O şekilde eve gidemeyeceğimi anlayınca, yoldan geçen bir taksiyi çevirdim. Taksici kenarda durdu. Taksinin kapısına ulaşmam epey bir zaman aldı. Arkaya geçtim ve oturdum. Adresi verdim ve eve gidene kadar için için ağladım. Bir taraftan da isyan ettim kaderime. Öyle ya kaderimi ben mi yazmıştım. Ya da annem mi ? Böyle olmasını ister miydi acaba ? Ah !Rahmetli anacığım gör,oğlunun halini ya da kızının halini. Gör! Cahilliğinin bana getirdiği sonuçları.
Ben, üç çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuydum. Benden büyük iki ağabeyimden sonra ben ana rahmine düşünce annem çok sevinmiş. Hep kızının olmasını istemiş. Birincide olmayınca, ikinciyi beklemiş. O da erkek olunca çok üzülmüş. Sonra bana hamile kalınca yine ümitlenmiş. Ben dünyaya gelince, ilk sorduğu şey “ Kız mı? “ Olmuş. Erkek cevabını alınca da hayal kırıklığına uğramış tabii ki. Sonra analık içgüdüsüyle beni de sarmış sarmalamış.
Kendimi hatırladığım yaşlarda, bir tezatlık olduğunu sezinlemiştim. Annem bana kız elbiseleri giydirirdi. Saçlarımı hiç kestirmezdi. Onlara kurdele ile taç yapar takardı saçlarıma. Adım Hasan olmasına rağmen bana başka bir isim takmıştı. Babamla kavgaları hep bu yüzden olurdu.
“ Ya hanım Allah aşkına! Şu çocuğa kız kıyafetleri giydirme. Sen hasta mısın? Psikolojisini bozacaksın. Oyuncaklarını bile kız oyuncağı alıyorsun. Yapma. Bozuşacağız bir gün seninle bu yüzden. “
Diye bağırır çağırırdı. Annem o zamanlarda sesini çıkarmaz, karşılık vermezdi. En sonunda, annemin bu hareketleri karşısında babam da mücadelesinden vazgeçti. Ben de alışmıştım kız gibi davranmaya. Bebeklerimi giydiriyordum. Annem ile ev gezmelerine gidiyordum. Bu yaşam tarzını kabullenmiştim. Hatta alıştığım bu durumdan zevk bile almaya başlamıştım.
Tek bir şey rahatsız ediyordu beni. Adım. Nüfus kağıdımda Hasan yazıyordu. Okula gitmeden önce rahatsız etmezken, okulda aleyhime işlemeye başlamıştı. Görünüşüme bakan insanlar, adımı duyunca, yüzüme bakıyor ve yüzlerinde alaysı bir gülümseme oluşuyordu.
Bütün bunları anneme ağlayarak anlattığımda ise beni sımsıkı kucaklıyor ve bana üzüntümü unutturuyordu. Bu şekildeki yaşamım liseye kadar devam etti. Herkes alışmıştı bana. Beni Kız Hasan olarak tanımışlardı. Kız arkadaşlarım beni erkek değil, kız olarak kabullenmişti. Onlarla birlikte evlerimizde gün yapıyorduk. Pastalar yapıyorduk.
Lise bittiğinde ise yapayalnız kalmıştım. Üniversiteyi kazanamamıştım. Arkadaşlarımdan bazıları kazanmış, benim gibi kazanamayanlar da olmuştu. Kazanamayanlardan bir çoğu da kısmetlerinin çıkmasıyla evlenmişlerdi. Çok yalnız kalmıştım. Sokaktaki bakışlar da iyice rahatsız etmeye başlamıştı. Bir süre sonra yaşadığım şehir beni sıkmaya, bunaltmaya başlamıştı. Yeni ufuklar bulmalıyım diye düşündüm. Yanıma birkaç eşyamı da alarak rüyalarımın şehri, muhteşem güzellikteki yedi tepe üzerine kurulmuş olan İstanbul’ a gitmeye karar verdim.
Sesim ve fiziğim güzeldi. Bir şekilde, kimsenin yardımı olmadan ayakta durmam gerekiyordu. Hislerim de kadın olduğumu fısıldıyordu kulağıma. Belki şöhret olurum diyordum. Cinsiyet de değiştirebilirim ümidi ile bilmem kaç kişiyi bataklık gibi içine çekmiş olan şehre geldim.
İşte ne olduysa, ondan sonra oldu. Meğer, ne kadar sapık insan varmış da kimsenin haberi yokmuş. Kime selam verdiysem, benden faydalanmaya kalktı. Yapayalnızdım. Çaresizdim. Kimseye derdimi anlatamadım. Bırakın dert anlatmayı, yüzüme baktıklarında anlıyorlardı gerçeği.
Çaresizdim ve çaresizliğimin kurbanı oldum. Önce konsomatristim. Sonra sokaklara düştüm. En sonunda da soğuk kaldırımlara. İşte sonum!
Ah annem ah ! Allah rahmet eylesin sana. Dualarım hep seninle. Ama ne istedin benden. İşte ! Hayalini yaşattığın kızın Hasan bu halde. Şimdi beni kim kucaklayacak, kim bağrına basacak anne !
YORUMLAR
Ankara'da ablamın bir arkadaşı vardı; o da kız çocuklarını çok seviyorum diye 3 yaşındaki oğluna tokalar alır ve senin de anlattığın gibi saçını uzatırdı. Konu komşu hep söylerdi çocuğu öyle yetiştirme diye ama o bir şey olmaz büyüyünce vaz geçer derdi. Herkes çok üzülürdü o çocuğa. Yazıyı okuyunca aklıma geldi ve şu an ne yapıyor aceba diye düşünmekten kendimi alamadım.
İnşallah onun sonu da böyle olmamıştır!
Hani diyoruz ya ne gelirse cahillikten gelir diye; bence ne gelirse cahillikten değil kendini yetiştirememekten gelir. O bayan da, eşi de lise bitirmişler di ve bu duruma o günkü koşullar da ikiside güler ve bir şey olmaz derdi....
Yine çok güzel ve akıcı bir yazı okudum ellerine sağlık.
Kocaman bir sevgi bırakıyorum sayfana......
çok feci bir yetiştirme tarzı...neden hep kendi isteklerimiz doğrultusunda ,insanları yönlendirmeye çalışıyoruz.neden o zaman babası annesini bir doktora ve ya ne bilim akıl verecek kimsesidemi yokmuş..oyuncakmı bu bir erkeğin veya bir kızın yetiştirme tarzı bu şekilde dejenere edilmemeli...güzeldi ..dile getirdiğin için teşekkürler arkadaşım..saygım daim..
Evet kesinlikle ben bu öyküyü gerçek bir kişiyi ele alarak öyküleştirdim. Benim lise yıllarımda onu yolda görürdük ve ben çok üzülürdüm. Sonra hikayesini onu tanıyanlardan dinlemiştim. Kurgulayarak sizlerle paylaşmak istedim. Dostlar hepinize çok teşekkür ediyorum. Gözlerinizle emek verdiğiniz için yazıma.
Çok yakın bir dostumun erkek çocuğu vardı. Benim oğlum ondan iki yaş büyük. Biz çok sık Ankara'ya gittiğimizde ( ailemiz orada) oğlum hiç bir zaman o çocukla oyun oynamıyor, onunla dışarı çıkmıyor, ya tek başına sinemaya kaçıyor, ya da bir bahaneler uydurarak onun yanından bir anda kayboluyordu.
Yine böyle bir gün çocuk annesi ile balkonda hem konuşuyor hem ağlıyordu. ( ... abim benimle gezmiyor anne. Ben onu bilmediği yerlere götürmek gezdirmek istiyorum ama o hep kaçıyor benden" diye şikayet ediyordu.. Bu sözleri duymuş ama konuya katılmak istememiştim. Anne yanıma geldi. " Yenge neden oğlun öyle yapıypr. Benim oğlum onunla arkadaş olmak istiyor ama o kaçıyor. Olmaz böyle şey. Çocuğumu üzmesin söyle ona" dedim.
Ben aralarındaki ilişkiye karışamayacağımı söyledim. Çünkü ikisi de büyümüşler ve arkadaş seçme hakları vardı. Oğlumla konuştum neden öyle yaptığını " Anne ben onunla çıktığım zaman tüm erkeler bize bakıyor, peşimize düşüyor. o da erkelere durmadan göz süzüp bir takım hareketler yapıyor. Yapma dedim ama bana " sana ne" dedi. Onun için onunla gezmek istemiyorum" deyince şok oldum. Çok yakın olmadığımız için öyle bir hareketi ile karşılaşmamıştım. Anne ile konuşmak istemiş ama annenin vereceği tepkiden çekinmiştim. Aynı günün sabahı bunu takip etmeye başladım.
Annesi işe gitmişti. Bu da annesinin yatak odasında giyiniyordu. Uzun süre çıkmayınca odanın kapısına gittim kapı aralıktı ve gördüğüm manzara canımı öyle yaktı ki odaya girmekten vazgeçip hemen mutfağa geçtim.
Çocuk annesinin makyaj masasında parmaklarına oje sürüyor, dudaklarına juj sürüyor ve annesinin geceliğini üstünde deniyordu.
Anneye bu durumu anlattım ve çocuğun bir an önce tedavi görmesi gerek dedim. Annenin bakışları değişti ve bana " benim oğlum kız gibidir. Her işi yapar ev işi, temizlik, ama dediklerini yapmaz.
"Benim görevin sizi uyarmak" deyip o gün oradan ayrıldık. Çünkü Sinop'a dönmemiz gerekiyordu. Ve anne benimle o günden sonra konuşmadı. Ben Ankara'ya gittiğimde iki defa sokakta gördüm o delikanlıyı ve ne yazık ki annenin görmediği şey gerçek olmuştu.
Şimdi ailemden haber alıyorum "nasıl" diye. Her biri çok üzgün olduklarını ve cinsel kimliğini kaybettiğini söylüyorlar. Şu an 21 yaşında gencecik bir çocuk.
Ve burada suçlu olan çocuk değil anne ve baba idi. Şimdi ilgisizliklerinin cezasını çocuk çekiyor.
Umarım bu yazı bir örnek olur sevgili Nermin hanım. Kutluyorum kaleminizi ve sevgiler yüreğinize
Bazen uyarılar da aileyi kendine getiremiyor ve iki aile arasında ki ilişkileri de bitirebiliyor
Şimdi burada kim suçlu? Kendi özentisine çocuğunu hiç düşünmeden kurban eden cahil anne ( Çok özeniyorsan kız bebeğe al bir yapma kız bebek onunla oyna otur.) Karısına söz geciremeyen pasif baba suçlu. Ayrıca çocuğun cinsel kimliğini kazanacağı ufak yaşta çocuğuna örnek model olamayan ilgisiz baba 2 defa suçlu. Bu durumu görüpte ilgisiz kalan aile efradı, çevre suçlu. Gerçek cinsiyetini bildiği halde görünüşüne aldırmadan okula öyle kabul eden, annenin ekmeğine yağ süren okul suçlu. Kısaca Hasan harici herkes suçlu.
Geçmişte B.Ersoy'un hayatını okuduğum da sizin hikayede anlatılan gibi sorun yine kız çocuğuna özenen anneydi.
Beni derinden üzen çok önemli bir konuya değinmişiniz.
Yüreğiniz kaleminiz var olsun.
Sevgiler
ÜZÜMKARASI tarafından 10/16/2009 9:22:40 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ah annem ah ! Allah rahmet eylesin sana. Dualarım hep seninle. Ama ne istedin benden. İşte ! Hayalini yaşattığın kızın Hasan bu halde. Şimdi beni kim kucaklayacak, bağrına basacak anne !
Bu hikaye çok güzel arkadaşım. Ben bbu Hasan'ların gerçeklerini gördüm. Şimdi burada suçlu kim? Bu çocuk topluma nasıl kazandırılacak?
Kutluyorum...
Selam ve sevgimle...
Tekrar tekrar aynı cümleyi söylemek istiyorum, ne yazık ki anne ve babanın çocuklarını yetiştirme tarzı çocuğun hem hayatını hem de geleceğini etkiliyor. Hasan'a gerçekten üzülerek okudum yazınızı.
Hasan'ın ne suçu vardı diye sorarım kendime; ve onun aslında tek suçu dünyaya gelmek diye cevap alırım yine kendi kendimden...
Ne söyleyeyim ki, üzülüyorum böyle durumlara şahit olunca.
Önemli bir konuyu dile getirmişsiniz,kaleminize sağlık...
İşte yetişme tarzı,çocuğu yetiştirme tarzı çok önemli.Bu durumda biyolojik bir problem yok,söz konusu olan ailenin çocuk üzerinde etkisi.Annenin etkisi diyeyim.Kız beklerken erkek oldu diye çocuğun geleceği yok edilmemeli.Çocuk yetiştirmek bir sanattır diyorum.Öncelikle aileler çok bilnçli olmalı,önce kendilerini yetiştirmeliler ki,yeni yetişecek nesli yanlış yönlendirmesinler.Ne yazık ki hala var böyle hatalar.Tebrik ederim Nermin hanım,yine harikaydı.Sevgi ve selamlarımla,var olun.