- 653 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Üst Düzeyden Birisinin Yeğeni
Uzun zamandır boş bulunan “Asansörcü” kadrosuna yeni bir memur atanınca, herkes çok şaşırdı.
“Asansörün olmadığı yerde asansörcünün işi ne?” diye soranlar oldu. Bazıları ise, çalıştıkları binaya asansör konulacağını bile iddia etti. Hatta, Ankara’dan gönderilen bir sandık bu konudaki umutları iyice artırdı.
“İşte asansörün parçaları geldi. Artık, ikinci kata yürüyerek çıkmaktan kurtuluyoruz” dediler.
Sandık açılıp da içinden bir koltuk çıkınca, herkesin şaşkınlığı daha da arttı. Yeni memur, kendi gelmeden koltuğunu göndermiş ve içine de şu notu bırakmıştı:
“Ben koltuğum ile gelir, koltuğum ile giderim. Alnım açık olup, kimseye verilecek bir hesabım yoktur!”
Böylesi hiç görülmemiş, hiç duyulmamıştı. Bu nedenle, çalışanları bir merak ve heyecan aldı. Her kafadan bir ses çıkıyor, yorumlar yapılıyordu.
“Adama bak! Ayağınızı denk alın demeye getiriyor”
“Üst düzeyden birisinin yeğeni olduğu belli”
“Aman ha! Koltuğuna kimse oturmasın..”
“Ben ne genel müdürler gördüm ama böyle bir memur görmedim”
Herkes huzursuzdu. Ahmet Bey, dairenin sorumlusu olduğundan daha çok huzursuzdu. Bir şeyler öğrenebilmek amacıyla Ankara’ya telefon ettiyse de seçim kampanyaları nedeniyle herkes kendi derdine düşmüştü. Bu durumda, yardımcısı Mehmet Bey’i yanına çağırıp uyarıda bulundu.
“Dikkatli olalım, bu işte bir iş var”
Mehmet Bey de aynı fikirde olduğunu göstermek için kafasını salladı. Arkasından da kimsenin aklına gelmeyen bir konuya parmak bastı. Dedi ki:
“Bu adam, binamızda asansör yok diye bütün gün boş mu oturacak. Bir iş uyduralım ki, kendini bir adam zannetsin..”
“Nasıl akıl edemedik. Sen çok yaşa emi” dedi, Ahmet Bey.
Düşündüler, taşındılar ve binanın girişindeki merdiven boşluğuna bir masa ile postadan çıkan koltuğu koydular. Uygun bir yere de kırmızı boya ile “Danışma” yazdılar.
Bir süre sonra, gele gele alnı açık ama hesaptan hiç anlamayan bir adam geldi. Hemen etrafını çevirdiler, tanışıp söyleştiler. Tanışma faslından sonra da yeni memuru Ahmet Bey’in karşısına çıkardılar. Ahmet Bey, en ciddi tavrını takınarak karşıladı yeni memuru. Hal hatır sordu. Zile basıp iki açık çay söyledi. Bir iki öksürüp, ses tonunu ayarladıktan sonra konuya girdi.
“Binamızda ne yazık ki asansör bulunmamaktadır. Bu nedenle, size daha uygun bir görev veriyoruz. Danışma memurluğu hayırlı olsun”
Yeni memur, bir gülücük atıp karşılık verdi:
“Ben zaten asansörden masansörden anlamam. Üstelik, asansörden çok korkarım. Danışma memurluğunu seve seve yaparım. Ancak, şunu belirteyim ki, bana danışmayanı bozarım”
Bu sözler, Ahmet Bey’in canını çok sıktı. Hemen memurları toplayıp, bir konuşma yaptı.
“Arkadaşlar, ayağınızı denk alın. Bu adam çok tehlikelidir. Hatta, duyduğuma göre üst düzeyden birisinin yeğenidir. Lütfen, ikinci bir emre kadar herkes çalışma saatlerine uysun. Artık, sabahları ekmek kızartmak ve bütün gün televizyonda izdivaç programlarını izlemek yasaktır”
Uyarıyı duyan memurlar sonraki günlerde emirlere uygun olarak hareket ettiler. Çok çalıştılar, az dinlendiler. Maaşlarına yüzde iki zam yapıldığında “çok bile” dediler. Bu arada, yeni memur ise bütün gün resmi gazeteleri karıştırıyordu. Bu durumdan huylanan bir memur,
“Arkadaş ben günde iki kez asansörcüye danışırım. Siz de öyle yapın, ağzınız aşınmaz” diyerek, akıl verdi. Bunu çok saçma bulanlar bile sonradan çoğunluğa uydu. Öyle ki, yeni memurun gönlünü yapmış olmak için işle ilgisi olmayan konularda da danışmaya başladılar.
“Hangi parti kazanacak?”
“Şarkıcı Mualla hamile mi?”
“Enflasyon ne zaman düştü?
İşi daha da ileri götürüp, evrakları Ahmet Bey yerine yeni memura imzalatanlar oldu. Ahmet Bey, yeni memurun evrak imzalamasına değil ama yurt dışı görevlere talip olmasına çok bozuldu. Mehmet bey’i çağırıp,
“İyi halt ettin..Bir akıl verdin, adamı başımıza bela ettin. Herif en kıyak görevleri kapıyor, sesimizi çıkartamıyoruz” dedi.
Mehmet Bey, yalancıktan şaşırıp,
“Vay şerefsiz vay!” diyerek kızdı.
Günler böyle geçerken, bir gün Ankara’dan denetçiler geldi. İlk kez, bütün işlerin tıkırında gittiği bir yer gördüler. Herkes işinin başında, dosya ve evraklar ile bir sağa bir sola koşuşturuyordu. Bazı memurlar, bulmaca çözemediği için Alzaymır hastalığına yakalanma korkusunu yaşadıysa da bu durumun uzun sürmeyeceğini bildiklerinden konuyu fazla uzatmadılar.
Denetleme sonunda, Ahmet Bey yılın en başarılı yöneticisi seçildi. Herhalde, kendisine çok iyi siciller verildi. Buna bozulan Mehmet Bey ise,
“Teessüf ederim. Bize bir şey yok mu? Biz iktidardayken böyle mi yaptık?” dedi.
Ahmet Bey de, bu işte yeni memurun parmağı olduğunu söyledi.
Denetlemeden sonraki günlerde, herkes yine eskisi gibi çalışmaya başladı. Hem asansör, hem asansörcü unutuldu. Bir gün, baktılar ki asansörcü yok. Ertesi gün, daha ertesi gün yine yok. Maaşını almaya bile gelmedi. Bütün memurlar merak içindeydi. Ahmet Bey’e koşup, yeni memuru sordular.
Ahmet Bey;
“Haberiniz yok mu ? Bir kırtasiye hatası sonucu buraya yanlışlıkla gelmiş. Kendisini asıl görev yerine gönderdik” dedi.
Habere çok üzülen memurlar, asansörcünün koltuğunu bir sandığa koyup, yeni görev yerine postaladılar. İçine de bir not bıraktılar.
Dediler ki;
“Ayağınızı denk alın. Bu adam çok tehlikelidir. Hatta, üst düzeyden birisinin yeğenidir”