Soru cevaplar-8 / O sizin güzelliğiniz
Tarih:16 Nisan 2008 Çarşamba 18:43:28
s.a. hocam
Günden güne sevmek bu olsa gerekti bilmeden, görmeden, konuşmadan… Bir donuk resimde gülüşü vardı hakikatin sıcaklığını taşıyan ve onu derinden hissettiren; bir de o hakikat gerçeğini etkileyici sesiyle haykırmasıydı insanlığa…
Tek bir gülüş, tek bir ses yetmezdi böyle sevgiyi kucaklamaya, yetmezdi dört bir yanımı sarmaya. Saklıydı ki o gülüşün altında yüreğimden başlayıp güneşin gülümsediği yemyeşil ovalara götüren bir yol, beni de katıvermişti önüne. Ve o yolun sonundaki aydınlık, tüm düşüncelerimi kavrayacak kadar büyüleyiciydi ki; ayağımın altından zehrini damarlarıma işlemek isteyen dikenleri yaklaştırmıyordu yanıma…
Ve saklıydı ki o sesin altında beni benden vazgeçirip, ait olduğum sevginin hakikatine götüren bir yol, beni de çekivermişti kendisine. Ve o yolun sonundaki aydınlık, beni hakikatle saracak kadar büyüleyiciydi ki; beni içten içe çürütmeye çalışan tüm ürkütücü sahte sesleri uzaklaştırıyordu yanımdan…
Yaşamım anlattıklarıyla eşti ve hitap ettiği hep bendim bilmedi, görmedi, konuşmadı... Dünya binmişken omuzlarıma, hadi taşı dercesine kulağıma doğru usul usul; ben sırtımı dayadım bilmediğime, görmediğime, konuşmadığıma ama sözüne en çok güvendiğime, en çok sadık kalmak istediğime…
Sızıntı misali gönlünden dökülen incileri toplarken teker teker parmaklarımla, dağılan ruhumu da toplamaktayım dikenlerin arasından… Ruhumun düşe kalka ilerlediği yoldaki taşları temizleyen gönlü anlatmakta beni yürek sızıntılarının arasında; bilmeden, görmeden, konuşmadan… Ve her buluşunda hakikatini bu yürek, kimseyle paylaşmadığı en değerli sevdasının özlemini doğurmakta sancıyla gözlerinden…
Yüreğimi o sımsıcak yüreğe bağlayan bir bağ ki sırrını çözemediğim aslında çözmek de istemediğim; kalbimden geçeni ve hayatımı okumaktayım sayfalarında, yaşanmışlıklarında o yüreğin… Bir bahçem var artık büyütüp güzelleştirmek, dünyaya faydalı mekân haline getirmek üzere sahiplendiğim ve ekmeye başladığım gönlünden topladığım en güzel tohumları oraya ve sulamayı unuttuğum anda yakaladığım başka bir tohumun heyecanıyla sulamak istediğim doyasıya…
Ve açmaya başlayınca en kokulusundan bahçeyi donatan rengârenk çiçeklerim, en güzellerinden sunmak istedi bu yürek bağlı olduğu yüreğe… Her gün onun için sakladığı çiçeğini yollamanın arzusunu bırakıyor gözyaşıyla avuçlarına ve uçuruyor gönlünden gönlüne giden yolda arkasına bile baktırmadan… Ve gönlünden gülüşünün ardındaki aydınlığa doğru salıverdiği umutlarının yerine ulaşması isteği günden güne büyüyor etrafını sardığı sisleri dağıtmaya çalışan küçücük yüreğinde…
Günden güne büyüyen sevgisinin coşkusunu ve heyecanını paylaşmak istiyor da bu yürek yine de paylaşamıyor kimselerle; söylendiğinde çalacaklarmış gibi saklıyor en gizli köşesinde… Bir tek o bilsin istiyor günden güne büyüyen sevdasını yüreğinde; bir tek o bilsin istiyor, bu sevgi dolu bilmediği görmediği konuşmadığı yüreği…
Ve taşıyor sevdam satırlara yüreğimden… Gözyaşımın aktığı kadar büyüyor içimde ve her okuyuşumda onu satır satır, bir damla gözyaşıyla veda ediyorum şimdilik o yüreğe bilmediğim görmediğim ama bağlandığım o yüreğe…
Sevgili OKUR’um
Çok teşekkür ederim. Onur duydum.
Bu güzellik bizden değil senin o pür-ü pak yüreğinden ve Allah’ın sana rahmetinden kaynaklanıyor. Bizim için iyi zan beslemenizi mevlamın size ve bize bir armağanı sayıyorum.
Sizin kalbiniz nadide bir ayna olmasaydı bizdeki nakışlar onda yansımazdı.
Tıpkı resulü Kibriya da örneğini gördüğümüz gibi. Kimileri ana ve babalarından bile çok, feda-i can edecek kadar severken; bazıları ölçüsüz şekilde, o rahmet denizini ortadan kaldırmak isteyecek kadar nefret ettiler.
Yazdıklarımda kendinizi bulmanız, kuran ve hadis ışığında yazılmış olmalarından kaynaklanıyor.
Bir de Allah yolunda döktüğümüz gözyaşlarının izlerinden dolayıdır. Hemen tamamını kendi kendim için yazdım. Hal değişip makam salındığında ileri geri, tutunduğum Allah ipinin bellek noktalarıydı. Bilinmeyende ilerlerken, köşe taşlarından nefsime işaret bırakmaktı.
Bir de, bakarsın, başka nefislerde aynı yollara düşer, benden önce bu yollarda benim gibi bunalıp hedefinden vazgeçmeyenler varmış desin, aklını ayar etsin istedim.
Gönlün ışığı bazen öyle parlar ki, akıl yok mesabesinde, karanlıkta kalır. O zaman akla ilahi emir kendi kendine hitapla yok olmayı emreder. Sitretil müntehada yeşil perdenin önünde bekleyen Cebrail o aciz aklı anlatmanın misalidir.
Varlığında inat ederse, adı Cebrail olarak kalır.
Yokluğa rıza gösterilirse nur-u Muhammedi adını alır.
İade edilenler artık gönülden mi yoksa akıldan mı emir alır, yalnız Hakk teala bilir.
Ne yazık çevresinde olanlarla arası toprakla yıldızlar kadar uzaktır. Yalnızlık ve gariplik gerçekte o gönül sahibinin nasibidir, ne yazık onu bile ancak kendisi bilir.
O mübareği kutlu doğum haftası nedeniyle salâvatlarla anmaktan başka yapabileceğimiz ne var ki. Aciziz ve o bizim sevgimizden başka sermayemizin olmadığını bilir.
Çoğu insan O’nu miracının ne anlama geldiğini bilmez. O sırdan çok azı umuma ayandır. Ümmetinin azı ise, aynı şerefi onun şefaatiyle yaşadığı zaman anlar da bütün bütün Muhammed olurlar,onun dininin ebedi hizmetkarlığına soyunurlar.Ayağının tozu olmakla kendilerini bahtiyar sayarlar.Hz.İsa nebi gibi ’’ çarığının ipi olmayı dilerler.Yolunun temizleyicisiyim’ derler.
’’ Verdiğin kadarını almak istidadımız,
Sensin Allah’ım sensin imdadımız...’’
Her şeyin Allah’ın dilemesiyle hayat bulduğunu, o’nun dilemesiyle hal değiştirdiğini bilmek ne büyük keremdir, yaşayanlar bilir.
’’ Aşkın delice oku
ehline dokunur, ancak.
Yanmamış ateşten ne anlayacak ’’
Eğer inkarın da onun hikmetinin gereği olduğunu bilmesem,bu kadar sabır gösterebilir miydim.
Biliyorum ve inanıyorum ki Allah var, inananlar için ebedi keder yok.
Sizin benin vesilemle sevdiğiniz inşallah O mübarektir.
Nur-u Muhammedi’dir.
Mevlam kendini ve resulünü seveni sever.
YORUMLAR
Bu yazıda karşılıklı bir alışveriş var aslında, siz bilgi dağarcığınızdan sunarken karşınızdaki de size minnetini sunuyor, ne devlettir bu...
Şems Tebrizi 40 kural yazmıştır hayata, felsefesidir aslında ve 25. kuralında der ki;
"Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama ikisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak cenneteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak, nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz."
Var olun yüreğinize bereket.