- 1166 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
'Kadınları vali yapan Allah'ın gazabına uğrar.'
’Golpeygani: Kadınları vali yapan Allah’ın gazabına uğrar. ’
İran’da kadın olmak zor. Yıllar öncesine gidecek olursak eğer kadınlar açısından oldukça iyi sayılabilecek konumlar mevcutken ŞERİAT iktidarı olan Hükümet ya da Hükümetler başa geldiğinden beri ne acıdır ki kadınların geçmişteki hakları ellerinden alındığı gibi bugün kadınlar kapalı kapılar ve örtüler arkasında yaşamaya mahkum edilmişlerdir.
Bir zamanlar İran’daki kadınların durumu ile ilgili film yapan Tahmineh Milani’nin ’Tanrı’ya karşı savaşanları desteklediği’ gerekçesiyle idam cezasıyla yargılanmasına neden olmuştu ama insan hakları derneklerinin tepkileri sonucunda yargılandığı mahkemede beraat etmişti. Yine yönetmen sevgili Mania Akbari“gerçek bir İran hayatı” dediği filmi için (20 Parmak) digital kamerayla çekilen film ülkede gösterime yasaklanmıştı, gerekçe ise yine bildik, konusunun mahrem olması ki bu film Venedik Film Festivali’nde Digital Kamera Ödülü’nü almıştı.
İran’da kadının genel durumuna bir göz atacak olursak eğer şöyle özetlenebilir değerli bir yazarımızın da dediği gibi;
’İran’da hicap-çarşaf giymek zorunludur. Örtünmemiş kadına esnafın satış yapması yasaktır. Caddelerde "Hicap giymeyen kadın fahişedir" ya da "Karısı hicap giymeyen erkek, erkek değildir" türünden ibareler yazılıdır. Hicap ya da çarşafsız gezmenin cezası 12 ay hapis veya kırbaçlanmaktır. Eğer kırbaç cezası para cezasına çevrilmek istenirse karşılığı 10.000 tümendir. Ortalama 80 kırbaç cezasının karşılığı bir çalışanın 6 aylık kazancına eşittir. Kadını cezalandırmak için birçok neden vardır. Mantodaki iri bir düğme, mantonun altın ya da gümüş renginde olması, yırtmaç boyu, çıplak ayak veya ince çorap, oje sürmek...vb. birçok nedenden ötürü kadın cezalandırılabilir. Bunlar yazıya dökülmemiş olduğu için de kadının cezalandırılmasında büyük bir keyfilik hakimdir.
Kadınlar kocasından izin almadan sokağa çıkamaz, babalarının cenazesine bile gidemez. Yolda veya araba içinde bir arada görülen çiftler baba-kız, karı-koca, abla-kardeş olduklarını kanıtlayamazlarsa zina yapmaktan tutuklanırlar. Erkek ve kızlar bir parti/ev toplantısında bir arada yakalanırlarsa hemen evlendirilirler. Erkekler şort giydiği için kadınların futbol gibi spor karsılaşmalarını izlemeleri yasaktır. İran’da üst düzey hiçbir yönetim kadrosunda kadın yoktur.
Ayetullah Humeyni’nin yaptığı açıklamaya göre, 9 yaşına gelen kız çocukları evlendirilebilir.’ (Alıntı)
Bir zamanlar minyatürlere konu olan ve bu resimlerde bile erkekleriyle birlikte şarap içen, oldukça açık giysileri olan, erkeği ile samimi ve yakın görüntüleri olan, evde söz sahibi olan, eşiyle eşit haklara sahip olan İran’lı kadınlarımız daha sonraları yani Safevi devleti zamanında kadının sosyal durumu gerilemeye başlamış ve Orta Çağ’ın karanlık zamanlarının kurbanı olmuştur kadın ama daha sonraları Rıza Han döneminde kadın kaybetmiş olduğu haklarına biraz da olsa kavuşmuş ve ilk iş olarak kadını KARA ÇARŞAF’lardan kurtarmak olmuştur. Ama daha sonraları başa gelen bu devletin uzantılarının yapmış olduğu bir takım haksızlıkları kendi isyanlarında haklılık zemini oluşturan mollalar yine kadını kullanıp çarşaflara büründürmüş ama kadınlar bu davranışlarının sonucunu daha sonra acı bir şekilde ödemişlerdir, katledilmeler, recmetme, ağır işkencelere maruz kalma, tutuklamalar, idam gibi yöntemlerle...
Umarım bundan sonra İran’lı kadınlarımız çok önceden sahip oldukları değere yeniden kavuşurlar ve yine onları o minyatür tablolarındaki gibi şen şakrak ve sevimli, sevecen görürüz ...
İran’lı kadınlarımıza sevgilerimle...
Güldane Dal (20091015)
YORUMLAR
Öncelikle toplumsal konularda yazmanızı takdirle karşılıyorum.Her yazan kişinin ilgi alanı değişiksede bazı durumlar vardır ki bunlar tercih edilemezler.İnsan hakları gibi kadın hakları gibi hayvan hakları gibi demakrasi gibi vesaire vesaire diyelim.Toplumu aydınlatmak için tabii ki yaamak gerek öncelikle.Bir yandan da toplumun yazılanları okumasını da kaygı etmeliyiz kendimize.Toplumların ileri gidecekken geriye düşmesi tarihi irdeleyecek bilgilerinin olmamasındandır.Tarih bilinci gelişmemiş toplumlarda hep böyle duraklamalar gerilemeler ve sonunda yokoluşlar yaşanmaktadır.Bu gün ülkemizde var olmağa çalışan gerici hareketlerin tohumlarının atıldığı zamanlar TCBMM NİN İLK OTURUMLARINDAN İTİBARENDİR..O mecliste bulunan din istirmarcılarıö maalasef aydınlarımızdan daha iyi teşkilatlanmaları halkın dini duygularını sömürerek gelişmişler ve bu gün maalesef meclis içinde hemde demokratik bir şekilde iktidar olmuşlardır.Yani şu an Türk toplumu bir karşı devrimle karşı karşıyadır.Giderek gelişen köklenen vede tedirgin eden bir karşı devrim bu.Maalesef diyorum cahil bırakılan toplumumuza din bir afyon gibi yutturulmakta uyutulmaktadır.Fakat ne yapılırsa yapılsın nehirler tersine akmıyor ve güneş balçıkla sıvanamıyor.
Sevgili yazar yine , toplumda kanayan yaraları vurgulayan yazılarınızın devamı dileğimle.
esen kalın.
Emaneti ehline vermek gerek . Şimdi burada
'Kadınları vali yapan Allah'ın gazabına uğrar.'
Diyen "Emaneti ehline vermek gerek" bunu kasdediyor ise neden sadece kadın diyor? Ehil olmayan kişi erkek de olabilir. Valilik yapacak kapasitede olmayan birisini vali yapmak yanlış olmalı. Yoksa kapasitesi var ise kadın da pek ala yapabilir bu görevi. Yerleşik sınırlamalar yüzünden yapamaz yapamaz ide. Yoksa yetiştirilebilir.
--
Bizim toplumda da yerleşik sanıdır kadınların önemli görevleri yapamayacağı sanısı. Yetiştirilmiyor ki kadınlar ne etsin.
--
Yazınız cinsel ayrımcılığın toplumu nasıl felakete sürükleyeceğini de ikaz ediyor.
Teşekkür ederim. Güldane hanım.
Tebrikler.
Persepolis, 2007 yapımı Marjane Satrapi'nin aynı ismi taşıyan ve çizgi roman olarak yazılmış otobiyogrofisinin sinemaya uyarlanmasıyla yapılmış animasyon filmini yakın zaman önce izledim.
şah döenminde çekilen zulmün kat kat fazlası humeyni devriminden sonra yaşanır..film kadının yaşadığı dramı çok çarpıcı vermekte..
oysa bir devrimdi humeyni nin hareketi ve ne kadar umut vermişti halkına..sonuç büyük bir hayl kırıklığı oldu..
kadın vali olursa, erkek ne yapacak?? egemenliği elinden gidince!! yazıı değil mi ona::))
teşekkürler gül..harika bir yazıydı..
Kadınlar hakkında daha doğrusu kadınlarımız hakkında yazdıklarınızı dikkatle takip etmeye çalışıyorum. Hangi ülkede olursa olsun kadınların arka plana itilmesi ve evlere hapsedilmesi kabul edilemez bir durum.
İran'da yaşayan kadınlara gerçekten üzülüyorum ancak bu üzüntümden daha büyük olan bir korkum var ki o da kendi yurdumuzun aynı duruma gelmesidir.
Keşke herkes sizin kadar duyarlı olsa bu konularda...
Kaleminize ve duyarlı yüreğinize sağlık...
iki değerli dost aranızda bir karanfil olarak duruyorum ama türkan hanıma katılyorum evet çok şeyi atatürke borçluyuz
ben önce kendi ülkemdeki insana bakarım ve dünyada okadar aç insan varki en yakınımıza yardım edebiliyoruz az veya çok bu konuda aynı ve bu gün okulda yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum kapalı bir bayan özürlü çocuğunu bekliyor ve hep bekliyecek o bir anne çünkü dünyaya getiren o fedakar olmalı diyorum
ben sordum bir aylığın varmı hayır dedi
bir yere baş vurdunmu dedim hayır dedi
bu özürlü bir çocuk devlet buna bakacak
dediki bayan dinsiz insanların vergisi var bana verilicek aylıktan eşim öyle dedi ve istemiyor
al sana eğtimsiz ve zihniyeti bozuk bir insancık
oysa adam çalışmıyormuş bile dine hizmet ediyormuş anlayın işte
aaaah neler var neler var
türk kadınlarında çok geri kalmış kadınlarımız var
ben bunun için mücedele ediyorum
ondan türkan hanıma katılıyorum
teşekür ederim en azında daha bilgimiz oldu bu konunda
güldane hanım
saygılarımla
zaralıcan
Yorumlarınız için teşekkürler...
Evet sevgili Türkan dediğiniz gibi Türkiye'de de kadınlarımızın durumu pek iç açıcı değil ki ben bunları zaten yazılarımda mümkün olduğunca dile getirmeye çalışıyorum. Bundan sonraki yazılarımda Dünya kadınlarımızı da yazmayı düşünüyorum ve bunun için de en yakın komşumuz olan İran'dan başlamak istedim.
Umarım yazarsınız yorumunuzda bahsettiğiniz konuyu, okumak isterim...
Sevgilerimle...
Sevgili Güldane Hanım. Sayın Ahmet UMUT'UN dediğine katılıyorum. Ben artık Malezya ya da İran'da ki kadınları düşünmüyorum. Bunu tüm kalbimle söyleyebilirim.
İran'da kadın haklarını geri alabilmek için bir kaç adım atmış ve daha da atmaya devam edecekler. Çünkü nasıl bir hayat yaşadıklarını biliyorlar ve o hayattan kurtulmaya çalışıyorlar.
Ama biz henüz o baskıcı ve geri zihniyetin acı tablolarını çok yakından bilmediğimiz için, oralara özenen kadınlarımız çığ gibi büyüyor. İşte beni korkutan da bu.
Dünden önceki gündü. Kapım çalındı. Biraz rahatsız olduğum için kapıyı çabuk açamadım. Ama kapıma vurulmaya da devam ediyordu. Zorlanarak gidip kapıyı açtım. Dört bayan. Çok genç oldukları yüzlerinden belli idi. İkisi tesettürlü uzun manto giymiş ikisi siyah çarşaf içinde kapımda bekliyorlardı.
Görünce çok şaşırdım. Ne olduğunu sordum. Bana bir gazeteye üyelik yapmak için geldiklerini söylediler. Olmayacağımı söyledim. Onlar hala konuşmaya devam ediyorlardı. Üyelik yapmadaki amaçlarını söylüyorlardı. Çok halsizdim ve bayanlara yalnızca " giyimime bakarak o gazeteye üye olup olmayacağımı anlayabilecek kadar akıllı olduğunuzu sanıyordum" dedim.
İçlerinden biri " Bizde kıyafet önemli değil ki" dedi. Bende " Yanılıyorsunuz kıyafet önemli olmamış olsaydı sizin için. Şu anda karşımda, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayıp, üniversitede okuyan genç bir kız karşıma çarşafla değil kapalı ama yüzü gözü görünen bir kıyafetle gelirdi değil mi? " dedim
"Evet, biz öğrenciyiz ve geçimimizi sağlıyoruz " dedi. Bende " Çarşaf giymeden de diğer iki arkadaşınız gibi tesettürle de geçiminizi sağlayabilirdiniz değil mi? dedim. Bir şetler daha söyleyeceklerdi ama fırsat vermeden.
" Şimdi yanınızda hiç bir erkek olmadan, ( yani babanız, abiniz eşiniz) dışarı çıkıp, her kapıyı vurup, üyelik talebinde bulunabiliyorsunuz ve bu rahatlığınızı da ATATÜRK’E borçlusunuz. Bu haklarınız yarın bir gün elinizden alındığında ne yapacağınızı ve geçiminizi nasıl sağlayacağınızı merak ediyorum. Yazık gerçekten çok yazık" deyip kapıyı kapattım.
Bu durumu yazı olarak da yazdım ama henüz atmadım siteye.
Ne demek istediğinizi/ istediğimi umarım anlatabiliriz/ anlatabilirim
Önümüz çok aydınlık değil Güldan Hanım. Bunu biliyorum yalnızca.
Sevgiler yüreğinize