7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
755
Okunma
Pazara çıkmayı,sebzeyi meyveyi taze taze çeşit çeşit görmeyi kim sevmez ki?En azından ben çok severim.Hele mevsim ilkbaharsa...Hem kış sebzelerinin elveda diyen bakışları,yaz sebze ve meyvelerinin işte biz geldik diyen gülümsemeleri ne kadar mutlu eder beni.Gerçi yaz ve kış nebatatları artık mevsimlerini karıştırsa da yine de başka olur ilkbahar pazarları.
Böyle bir bahar günü çıkmıştım pazara.İçime dolan mutlulukla her zaman uğramayı adet edindiğim pazarcımın tezgahındaydım.Büyük ve uzunca bir tezgahtı.Bir kaç kişi olulardı hep ve o gün de öyleydi.Selamlaştıktan sonra nedense ıspanaklar dikkatimi çekmişti.Tezgahın önü taze,diri yemeşil ıspanakla doluydu.
Ispanakların arka tarafına da bir göz attım.Aaa hiç öndekiler gibi taze değil di.Pazarcının alışkın olmadığım bu durumuna gayri ihtiyari tepkiyle,neden arka sıradaki ıspanakların pörsük ve sararmış olduklarını ve neden böyle yaptığını sordum.
Pazarcı gayet pişkin bir edayla’ee onların bugün düğünü.Tabii ki düğüne süslü püslü çıkacaklar.Ben de evlenirken düğünüm de giyindim,tarandım da çıktım’ dedi.
Ben ilk şaşkınlığımı atlattıtan sonra;
Peki o zaman hanımın nasıldı? Yoksa sana da genç bayan gösterip yaşlı bir kadını mı kakaladılar? deyiverdim.
Şaşkınlık sırası pazarcıdaydı şimdi.O şok olmuş şekilde alık alık yüzüme bakarken yanında ki arkadaşları kahkahalarla gülüyorlar,bir yandan ’hay sen çok yaşa abla’ diyerek söyleniyorlardı.
Şim di her pazar önünden geçerken mahcup edayla bakış atar bana.