karanlığın içinden.1.
Saat yediye geliyordu. Ayten sessizce önde yürüyordu. Emel ise aytenin arkasında onu takip ediyordu. Otobüs durağına kadar öylece yürümüşlerdi. Emel aytenin kendi iç dünyasında kimlerle konuştuğunu bilmiyormuş gibi sessiz kalmayı tercih etti.
Toplumun ahlak kuralarını kabul etmeyen bir özgürlükten, hayatın tadını çoğunlukla süfli zevklerde aramaktan hiç vazgeçmemişti. Ruhunda hep bir haz, içinde ise her gün farklı bir kişilik var ediyor, yaşatıyor ve gece olunca içselliğinde var ettiği kişiliği bir erkeğin yatağında öldürüyordu.
Gözlerini emele dikti, kırılmış ses tonu ile "katil miyim ben, cidden katilmiyim ben>> diyordu.
Emel, hayret ya, akşam fazla esrar aldın galiba, dedi. Ayten ise "içimde her geçen gün ikiye çatlamış bir ruhu büyütüyorum, her akşam ona tatmadığı zevkleri tattırıyor, yaşamadıklarını yaşatıyor ve gece yarısı sabahı göstermeden öldürüyorum onu ".
Emel ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu, konu iyiden iyiye sofistik bir hal almaya başlamıştı. Ölüm hakkında konuşmak bile istemiyordu, düşünmek istemediği kadar. Emelin gözleri bir an parladı ve arkasında kendine güvenen bir ses tonu ile telefonun çalıyor dedi.
Ayten telefonu kulağına götürdü ve alo dedi. Biraz önce düşünceli kız gitmiş yerine umursamaz bir kız gelmişti. Telefonun diğer ucunda olan ablası, " neredesin sen ha, neredesin, hangi cehennemdesin. Üç aydır hasta yatan babanı bir gün hastanede ziyaret bile etmedin, çocukken sana okuduğu kitaplardan bahsetti durdu, her göz açışında ayten geldi mi dedi. Nasıl bir yaratıksın sen ya, nasıl bir yaratıksın, Allahın cezası nasıl bir insansın."
Bütün kainat susmuştu. Ayten, dünyadan sıyrılmış bir halde olduğu yerde dona kaldı. Emel aytenin elinden telefonu çekip aldı," tamam abla geliyoruz" dedi, telefonun diğer ucunda ki sese konuşma hakkı vermeden kapadı.
Daha önceki sessizlikten daha bir ağır sessizlik hakimdi, iki arkadaş suskun bir halde apartmanın merdivenlerinden yukarı kata çıkıyorlardı. Apartmanın içi annesinin ağıtı, aglayışı, haykırışı ile doluyordu.
Kapının önünde hayata yeni başlamış çocuklar kapı önündeki ayakkabıların birini çıkarıp diğerini giyiniyorlardı. Ayten kapıyı aralayıp içeri adım attığında karşılaştığı manzara suskunluğunu iyice artırmıştı, ağlayan ve ağıt yakan akrabaların bakışları arasında odaya geçti. Yerde yatan babasının cesedine yaklaştı üstündeki örtüyü kaldırdı son bir kez baktı ve usulca örtüyü kapadı.
Gözlerinden bir damla yaş akmıyordu, her şeyini kaybetmiş bir insan gibi odanın kenar köşesine sığınarak oturdu.
İnsana dair ne varsa kelimelere gizlenmiş olduğunu düşünüyordu. Dans, bira, çerez, esrar, müzik ve seks tüm bu kelimelerin maskelerini çıkarttıkları anı görmüştü. Şimdi ise ölüm, acı, ayrılık, gibi kelimelerin maskelerini çıkartmış kendine baktıklarını fark etti.
Ölüm kelimesi maskesini çıkarmış ve aytenin duvar gibi yüzüne çarpmıştı.
Kendince söylendi " ölüm bir sihir" dedi. Yanında oturan yaşlı kadın aytenin bu cümlesi karşısında hayretini gizleyemedi töbe ya Rabbi, diye karşılık verir gibi aytene baktı.
Ayten yine "ölüm bir sihir "dedi, yaşlı kadın aytenin gözlerine bakarak, başını sallamakla yetindi.
YORUMLAR
Bencede , 1-Ayten bütün sapkınlıklarından kurtulacak
2-Ama bunu kim? nasıl? nerede Aytenin karşısına çıkıp yapacak?
SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUM..ÇOK GÜZEL OLMUŞ BÖYLE DAHA BİR HEYECAN KATMIŞSINIZ...BENCE İLK YAZDIĞINIZ YAZIDAN RAHAT 5 BÖLÜM ÇIKARDI..:=))))AMA İYİ ŞİMDİLİK ..UMARIM SONRAKİLER BİZE.ACABA DEDİRTİR...SAYGIM DAİM..
Ayten yine "ölüm bir sihir "dedi, yaşlı kadın aytenin gözlerine bakarak, başını sallamakla yetindi.
EŞİMİN ELLERİMDE CAN VERİŞİ GELDİ GÖZLERİMİN ÖNÜNE
DÜŞÜNDÜM
ÖLÜM SİHİR GİBİ AMA DEGIL
ÖLÜM İLAHİ BİR GÜÇ SANKİ BİR SANİYE EVVEL SOLUK ALIRKEN RUH ÇIKIYOR BEDENDEN ADINA ÖLÜM DİYORLAR BUNUN AMA BİLMİYORLAR Kİ RUHLARIN YAŞADIGINI
SEVGİLER SELAMLAR YORUMUM SAKLI KALSIN MI.
Ayten'i anlamaya çalışıyorum ilk bölümüzden beri. Anlayabildim mi derseniz bu sorumun cevabı "biraz" olacak galiba.
Ama ölüm bir sihirdir. Bu sözü düşünmek gerek. Ölüm bir gidiştir ve geri dönüşü yoktur. Oysa sihir de gidenler hep geri gelir, ya da ben öyle düşünüyorum. Çünkü hokkabazlar hep kaybettiklerini bir kaç saniye sonra tekrar avuçlarında bulurlar.
Ayten umarım bazı gereçkleri acıda olsa görür. Ve ne olursa olsun babanın varlığının kendisi için bir güç olduğunun, babasını kaybettikten sonra anlayabilir.
Güzel bir yazı. Umarım bu serdir.
Saygılar yüreğinize