KARARSIZLIKTAKİ BEKLENTİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Telefon bana bakıyor, ben telefona… Niye çalmıyor bu ya…
Telefonun başına oturup da saatlerce çalmasını bekleyen çok kişi vardır sanırım aramızda. Aramasını beklediğimiz kişi ister bir sevgili olsun, ister bir dost olsun, ister patronumuz olsun… Fark eder mi, mutlaka telefonun başında geçen hatta bir türlü geçmeyen zamanları hepimiz yaşadık hayatımız boyunca…
Sesi açık mı diye baktık belki de telefona defalarca. Ya da acaba çalışıyor mu diye açıp kontrol ettik birçok kere, ne zaman ki o kulağımızın alışık olduğu dıııtttt sesini duyduk, işte o zaman içimiz rahat etti ve tekrar kapattık bu teknoloji aletini.
Peki ya ben telefon çalışıyor mu diye kontrol etmek için açtığım zaman aradıysa beni… Aman tanrım…
Kapat, kapat hemen telefonu…
Telefonun başında beklerken, aramasını beklediğimiz kişi hakkında senaryolar ürettik binlerce…
Şu anda yemek yiyordur, yemeği bitince arar herhalde…
Yemeği bitmiştir bu saate kadar, belki de banyodadır, çıkınca arar…
Bu kadar saattir banyoda olmasına imkân yok, misafirleri var herhalde…
Kaç saat oturur ki misafir dediğin, aramayacak mı acaba, yok yok arar birazdan…
Ara artık ya, telefon numaramı mı kaybetti acaba? Yok, kaybetmiş olamaz…
Şu Allahın cezası telefon bugün çalacak mı? Yirmi kere tozunu aldım cihazın, imal edildiği günden beri hiç bu kadar temiz olmamıştır sanırım.
Zırrrr…
Eyvah çalıyor işte, arıyor galiba sonunda, ne yapmam gerekiyor şimdi benim, elim ayağıma dolaştı bak, hemen ilk çalışta açarsam telefonunu bekliyormuş gibi olurum (sanki saatlerdir beklemiyormuşum gibi), çok çaldıktan sonra da açarsam onu umursamadığımı ya da tembel olduğumu düşünebilir (fazla hayalciyim galiba) en iyisi iki buçuk çalıştan sonra açayım…
Birrrr, ikiii ve buçuk, aloooo?
—Merhaba canım ne haber, nasılsın?
—Hııı sen miydin, benim çok işim var şimdi, sonra konuşsak olur mu, ben ararım seni, görüşürüz… (Çatttt)
Yanlış alarm, tam da arayacak zamanı buldu yani, başka zaman olsa aramak aklına bile gelmez, ya ben telefonla konuşurken aradıysa, meşgul çalıyor diye aramaktan vazgeçtiyse, off ya…
—Telefonunu ödünç alabilir miyim, bir yeri arayıp vereceğim hemen…
—Hey sen, çek ellerini telefonun üzerinden, eğer o telefona dokunursan seni yere yatırıp, ellerini bağlar ve konuşmaman için ağzını bantlarım. (Yüzümde korku filmlerinin birinden fırlamış bir kahramanın yüz ifadesi eşliğinde…) Git komşudan ara, ne bileyim bakkaldan telefon et ya da jetonlu telefon kullan (Halen jeton kaldı mı acaba?)
—Saçmalama da ver şu telefonu, hemen vereceğim dedim ya…
—Olmaz dedim sana, beni cinayet işlemeye zorlama ve hemen kaybol…
—Belki yangın çıktı evde ve benim itfaiyeyi aramam gerekiyor, ver hadi şunu…
—Umurumda bile değil, balkona çık ve yangın varrrr diye bağır, nasıl olsa birisi arar itfaiyeyi…
—Öfffff…
Çalsana artık ya, sıkılmaya başlıyorum ama artık… Nasıl cevap vermeliyim telefona acaba…
Alo (Çok kaba oldu)
Efendim (Efendim kalem odasında kaldı, saçmalıyorum…)
Buyurun (Buyurun, ne alırdınız, menü ister misiniz gibi bir şey oldu bu da…)
Evet (Ne evet? Böyle açarsam suratıma kapatması an meselesi olur herhalde…)
Ne söylemem gerektiğine karar veremiyorum, delirmek üzereyim, (telefon çalışıyor mu diye tekrar bir kontrol) ses tonum nasıl olmalı acaba, sessiz konuşsam kibar olur, uykudan uyanmış ya da umursamaz biri gibi de anlaşılabilirim. Kendimden emin ve sert konuşsam, bu sefer de önyargılı ve anlayışsız olarak algılanabilirim. Yavaş konuşsam, sıkıcı ve kendine güvensiz olurum, hızlı konuşsam, aceleci ve anlaşılmaz olurum… Hiç konuşmasam mı acaba?
Belki de icat olmasaydı bu telefon daha iyiydi, mektup yazardık birbirimize ne güzel, kahrolsun teknoloji… Neler diyorum ben böyle ya, saçmalamaya başladım iyice…
Saat kaç oldu ve halen çalmadı şu kahrolası alet, uykum da geldi iyice (ara ara esnemeler) şuraya telefonun yanına uzansam biraz, gözlerimi kapatsam ve telefonun çaldığını hayal etsem olmaz mı acaba, hem konuşmanın provasını da yapmış olurum, (tekrar esnemeler) ama ya uyuyakalırsam, yok be iki dakika gözümü kapatmakla uyumam herhalde, hem telefonun çaldığını duyarım mutlaka.
Zzzzzzzz…
Zııırrrr, zırrrr, zırrrrr, zıırrrr, zırrrr…
Aradığınız kişi şu anda uykuya dalmış olduğundan telefona cevap veremiyor lütfen daha sonra tekrar arayınız…
Çatttt…
Zzzzzzzz…
:)
Pelin…
18 Ağustos 2009
YORUMLAR
Ne güzel birini arıyorsun bir bekleyen ve beklenenin var bizi birbirimize çeken bu teknoloji harikasının gizemi bu yeterki çalan telefonların sahipleri var olsunlar nasıl olsa bir gün açacaklardır telefonunu ve sana telefonde hiç bir zaman hiçbir kise 'sen kimsin ki demesin'!... unutulmuşsundur!...
Nezihe ALTUĞ
16.08.2009
Evet ya bu sıkıntıyı ve stresi sanırım her kez yaşamıştır, bilhassa biz bayanlar.
Aynur hanım ın dediği gibi bu bize özel herhalde.Beylerin böyle bir sorunları yok.
Senin sabırsızlıkla beklediğinden habersiz ya maç izliyordur yada gazete okuyordur.Genel kültürünü ilerletecek ya.
Ama sen nöbet tut telefonun başında, olurya belki kazayla çevirmiştir numaranı alo deyip a senmiydin canım der.
Ama dedim ya oda kazayla. Bizde inatla aramayız, gururluyuz,
İçimizden aman aramasın, bende aramıyacağım işte deriz de içim içim kahroluruz, kendimize işkence çektiririz.
Dedim ya bu bize özel, huyumuz kurusun, buda güzel...
Tebrikler, sevgiler yüreğinize...
Evet bence de tam bir kararsızlık.Telefon çaldı mı kim aradı, açıldı mı anlayamadım. Böyle çok zamanlarımız geçti ne yazıkki.İnat uğruna heba edilen zamanlar.İşkenceyle geçen saatler...Iğğ düşünmek bile kötü. Oysa gurur ne ki, seviyorsan, sevildiğine de eminsen sen ara...Kahrolası gurur var ya...Hem beklersin arasın diye, hem arayınca başının etini yersin. Genelde de kadın hastalığıdır bu.Ben hiç bir erkek tanımadım, telefon başında nöbet tutan....
Tebrik ediyorum günün yazısını...Hayatın yaşanmış demlerinden bir parça sundunuz bize....
Selamlar...
Türkan'ın dediği gibi bizler mektup beklerdik. Bir keresinde bir hafta sonra beklediğim bir mektup altı ay sonra gelmişti, bendeki stresi düşünebiliyormusun pelin? Sizler biraz şanslı gibisiniz:)) Bence hiç düşünmeden cevapla telofonunu bir dahaki sefere...
Sevgilerimle canım...
Muhteşemdi. Bu kadar bizi yazamanız hak mı dersiniz? Çoğumuzun yaşadığı ama bir türlü kaleme alamadığı duyguları okumak ve kendimizi bulmak her satırda çok güzeldi.
Gerçi bizler mektup beklerdik. Postası kapının öününden geçerken " acaba bana da mektup var mı" diye postacıya sormaya utanır. sonunda sabredemez "postacı, bana mektup var mı" diye soruverirdik. Ve beklediğimiz mektup o gün değil ama bir gün sonra mutlaka gelirdi elimize.
Mektupların verdiği tadı yaşamanızı isterdim tüm yüreğimle.
Kutluyorum kaleminizi ve sevgiler yüreğinize. Beklediğiniz / bekledğimiz telefonun çalması dileği ile