- 585 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YUSUF İLE SAİME
En sessiz öğrencilerinden biriydi sınıfın,Yusuf.
Saf bir Anadolu çocuğu olduğu,her halinden kolaylıkla anlaşılıyordu.Tembel olmamasına kar-
şın,hiç de aktif görünmüyordu.Sorulmadıkça,hiç bir şeye yanıt vermez,verdiği yanıtlar da
çok kısa olurdu.Yüzünün güldüğünü görmek,herkese kısmet olmazdı.
Kasabanın uzağındaki bir gecekondu semtinden okula gelirdi.Lise son sınıftaydı ve Anado-
lu’nun uzağından o yıl taşınmışlardı,İstanbul’un bu güzel sahil kasabasına.
Kimse oturduğu semti bilmez ve ailesini tanımazdı.Fazla samimi olduğu bir arkadaşı da yoktu sınıfta Yusuf’un.
Ne kadar sessiz de olsa,o da bir insandı ve tam da delikanlılık çağındaydı işte.Onun da bir yüreciği vardı ve birine meyilleniverdi o sınıfta.
Saime adlı bu kız da o sınıfın fazla aktif olmayan,sessiz-sakin öğrencilerinden biriydi.O da
Anadolu kökenli idi ama yıllardır İstanbul’un bu güzel kasabasında yaşamaktaydılar.
Gözü takılmaya başladı Yusuf’un,Saime’ye.Gördüğünde,dalgın bir şekilde ona bakmaktan
kendini alamıyordu.Gözlerini ondan ayırdıktan sonra da derin hayallere dalardı.Bir
hüzün kaplardı yüzünü.
Umutsuzluk,çaresizlik okunuyordu gözlerinden Yusuf’un.Bir sır gizlediği,çok da kolay
anlaşılabiliyordu.
Uzun sürdü bu Saime’ye dalgın bakışlar ve sonrasında hayallere dalmalar,umutsuzluğun,
çaresizliğin yüze vuruşu ve bir sırrın saklanmakta olduğunun belirtileri..
Cesur kızdı Saime.Öyle ki,tüm sınıfta karşı siyasi görüşlülerin çoğunlukta olduğu halde,
kendi siyasi fikrini,ulu orta savunmaktan çekinmeyecek kadar yürekli bir kız.
Bir gün kararlı bir şekilde yaklaştı Yusuf’a.Sorgu hakimi edasıyla başladı sormaya :
- Neyin var arkadaş senin ?
Yusuf ,hatırı soruluyormuş gibisinden,
- İyiyim,iyiyim ben.Bir şeyim yok,dedi,biraz da sıkılarak.
- Nasıl bir şeyin yok arkadaş ! Aylardır,bana takılıyorsun ama gözlerinle.Erkekçe gelip
açılsana.Biz de insan evladıyız herhalde.Halden anlarız.
- Yok bir şey valla bacım.Siz yanlış anlamışsınız..
- Ne bacısı arkadaş ! İnsan bacısına öyle bakar mı ?
- Valla kötü bir niyetim yok.Yanlışım varsa da özür dilerim.
- Bırak özürü falan.Söyle bakalım,nedir niyetin ? Aşk mı,çapkınlık mı ?
- Valla kötü bir niyetim yok..
- Biz Anadolu çocuğuyuz arkadaş.Bize kötü gözle bakılmaz.Niyetin ciddi ise adam gibi söyle ! Ya da düşür gözlerini gözümden !
- Tamam bacım,affedersin,dedi de başka bir şey diyemedi Yusuf.
O günden sonra daha bir dikkat etmeye başladı bakışlarında.Ama kendi korksa da yüreği
dinlemiyor,ille de gözleri kayıyordu Saime’ye.
Yine bir gün böyle bir bakışın ardından,farkedildiğini anlayan Yusuf’,başını sıraya dayayıp
ağlamaya başladı.Öyle derinleşti ki ağlaması,Saime bile susuturamadı onu.Adeta ağlama
krizine tututlmuştu.
Teneffüste dışarıya çıktılar birlikte.Saime ona cesaret vermek için,kendisinin onu sevdi-
ğini,aşık olduğunu,kendisinden çekinmeden aşkını itiraf etmesini beklediğini söyledi.
Yine ağlama krizi tuttu Yusuf’u ve içindeki sırrı kaçırıverdi ağzından :
- Ama ben evliyim Saime !
Şaşırdı kaldı kız.Susmadı,ağlamayı sürdürdü çocuk.
- Nasıl yahu ? Sen daha lise öğrencisisin..Nasıl evli olursun ? Hem,madem evlisin,ne diye
bana bakıp duruyorsun ? Çapkınlık mıydı yoksa niyetin ?
- Vallahi kötü bir niyetim asla olmadı.Sevdim ben de senin gibi.Çünkü kendimi evli gibi göre-
medim hiç..
- Ne demek bu yahu ? Evlenmişsin ya işte..
- Ağbim ölünce,yengem çocuğu ile birlikte,mağdur olmasın diye,imam nikahı kıydılar bize.
Ama ben asla kendimi evli gibi göremedim.Evliliği de yaşamadım zaten.Geçici bir olay ola-
rak gördüm hep.
- Ah be Yusuf’um,dedi Saime.Ne zor senin durumun..Öfkesi geçti Saime’nin.Acımaya baş-
ladı Yusuf’a.Birlikte sınıfa dönerlerken,teselli etmeye çalıştı.
- Dur bakalım,gün doğmadan neler doğar.Bulunur belki bir çaresi...
Hiç bir çaresi olmdı bu aşkın.Yusuf’un kaçamak bakışlarının yerini,çaresiz bakışlar aldı.
Birlikte konuşup dertleşebildiler.Gezdikleri de oldu.Ama çözüm bulamadılar.
Yusuf ailesine karşı duramadı.Yengesini ve onun çocuğunu bırakamadı.
Okullar kapandığında,herkes kendi yoluna gitmek zorunda kaldı.Geride yarım kalan bir aşk
ve okul sıralarındaki masum,çaresiz bakışlar kaldı...
Fikret TEZAL