Sevgiliye Mektuplar 2 - Hicretindim Senin
Zaman yakıcı. Yakıcı dokunduğum parmaklıkları, ateşten. Ateşten parmaklıkları ile bir karanlık hücre zaman ve geçirimsiz sessizliğinde ben ve derin yalnızlığım. Derin yalnızlığım, derin çarpanlarım ve sen, öylece derinlerimde.
Derinlerdeyim evet itiraf etmesi güç. Kaç zaman oldu yokluğunu bırakıp gideli sen. Gideli beri derinlerimdeyim işte öylece, sendeyim. Baş etmek ne kadar güç.
Düşünüyorum da ne kadar kolay özümsedin puştsal kuşatıcılığıyla dünyayı. Sarıldın hazlarına, sarmalandın. Kapıldın göz alıcı ışıltılarına ve boyun eğdin.
“ Canım nasıl geçiyor yolculuğun bir eylül günü eylülün içinde? Biliyor musun o kadar heyecanlıyım ki, az kaldı dokunuşlara ve sana. Gel artık gel…”ile başlayan,
“Yaşamıma sen girinceye dek şanslı olduğuma inanmamıştım hiç. Hayatımdaki en özel şeysin. Kimse yoksunluk krizine yol açmamıştı şimdiye dek, eksikliğini hissettiğimde ağrıtmamıştı başımı” ile devam eden,
“ Yenilgi, yenildik bitti. Ötesi yok. Ne acı, kahredici… Bir korkak gibi ölmemeliyim, uzattım boynumu, as beni. İdam et, en ufak bir korku yok yüreğimde, vur! “ ile sona eren bir aşk.
Seni sorgulamıyorum. Bütün cinayetlerini biliyorum senin. Neden ve nasıllarını. Yargılamıyorum da üstelik. Sorgusu bitmiş yasalarını sorguluyorum yeni baştan yaşamın. Yıkıldı çoktan tüm bildiklerim üzerime. Bir adi enkaz, altında kaldığım.
Gün doğuyor ağır. Günler doğmalı hep iyiye. Dondurucu soğuklar geçmeli, güneş açmalı güneş. Lakin gün başlıyor ve ızdıraplar yeniden aydınlıklar içinde. Öfkeliyim.
Sana ait değildi bendeki sen. En kuytuma sığınan bir sen vardı bende. Hicretindim senin, gurbetin. Sığınağın. Sen senden çok bana aittin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.