- 869 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE RÜZGARI
‘’Çanakkale’de geceleri gökyüzü, sim ile işlenmiş bir siyah kadife kaftandır. İnsan, kolunu yukarı kaldırdığında sanki eli bir yıldız denizine dalar; parmakları Büyük Ayı’ya, Venüs’e, Andromeda’ya dokunur. Çanakkale’nin şarap rengi denizi hırçındır, öfkelidir, şehvetlidir. Yunuslar kıkırdar, sardalyeler yelkovan kuşu gibi uçar orada. "Gel buraya," der dalgalar, "gel buluşalım, gel kavuşalım, gel açılalım." Çanakkale rüzgârı öyle bir rüzgârdır ki, esti mi eser... Coştu mu coşar... Katar önüne o koca kanatlı bulutları, savurur da savurur... Çınarların, meşelerin, dutların tarçın rengi yaprakları bir hazan seli olur, akar gider eriye eriye... Çanakkale’nin bir şarkısı vardır... Çanakkale’nin bir kederi vardır... Kederi kader, kaderi kederdir Çanakkale’nin.
Bugün şarkısını rüzgârlı söylüyor Çanakkale. Bugün biraz gri biraz kederli. Biraz da kızgın sanki. Başıboş poşetleri geçiriyor insanların başına, tabelaları sallıyor, bisikletleri deviriyor. Aldatılmış, kızmış küsmüş bir kadına benzetiyorum bugün bu şehri. Ağlamaya her an hazır. Bulutları topluyor göz pınarlarına. Esiyor. Nereye çatacağı belli değil. Biraz ağlasa rahatlayacak. Şehir de öyle işte, Biraz yağsa durulacak. Sokaklar yatışacak, ağaçlar yıkanacak. Ve içindeki kocaman yumak çözülüverecek.
Tam da diyorum kitap okunacak hava. Satırların içine dalıp kaybolacaksın paragraflarda. Camekânlı bir mekân bulup, orta şekerli bir kahve söyleyeceksin kendine. Dalıp gideceksin başka hayatlara.
Ve bir kitap geliyor aklıma. Birkaç sene evvel, yazıdan da insandan da anlayan bu şehrin yetiştirdiği bir tarih öğretmeninden aldığım, bir gecede, tek solukta okuduğum o kitap. Tarihi masal kıvamında anlatan, yaşadığın şehrin bilmecelerini çözdüren ‘’ Solmaz Kamuran’ın Çanakkale rüzgârı’’
Bu şehre âşık her insanın bu kitabı okuduğunda Çanakkale’ye ve tarihine bir kez daha âşık olacağına inancım tam. Çanakkale’nin çok kültürlü çok kimlikli ve çok dilli bir kent oluşundan başlayıp, Müslümanların, Türklerin Yahudilerin, Çingenelerin, Levanterlerin, Girit göçmenlerinin bir arada huzurla yaşadığı bu şehrin insanlarını anlatan satırlara bir kez daha yolculuk yapmak geçiyor içimden.
Hem öyle bir yolculuk ki Buradan Selaniğe, Selanik’ten Polonya ‘ya Polonya ‘dan dan Londra’ya Londra’dan Zürich’e Zürich’ten İstanbul’a ve Son durak yine Çanakkale.
Yağmur başlayınca yolumun üstünde kitapta anlatılan konağa giriyorum sonra. Romanın ilk gerçek kişisi Bir İngiliz ailenin biricik kızı Hettie Gretch in topuk seslerini duyuyorum sanki. Şimdilerde Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılan bu eski konağın bir odasından bembeyaz elbiselerini giyinmiş, birazdan bana çay ikram edecekmiş gibi geleceğini hayal ediyorum.
Ve ’Çanakkale rüzgârı, esiyor da esiyor’’
Çanakkale ‘de geçen ve Çanakkale insanlarını anlatan bu romanda, hem giriş hem de son cümleleri olmuş bu cümle. Tıpkı bugünkü gibi.
‘
Merdivenlerden iniyorum. Dışarı çıkıyorum. Yağmur başlamış. Bir de karşıdan bakıyorum bu güzel konağa.
Belki rüzgârlı bir gün de sizi de katar önüne ‘’Çanakkale Rüzgârı. Sizi de alır götürür seneler öncesinin Çanakkalesine. Ne olur sakin bir gününüzde siz de bakın Eski adıyla Necip Paşa Konağına. İçini gezin. Bir de bu kitabı okuyun. Mutlaka.
Ve Şerife Öğretmenim tarihi bana masal gibi anlattığın için ,bu şehri her şeyi ile sevdirdiğin için bir kez daha teşekkürler sana..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.