Karanlığın İçinden...
Saat gece yarısını geçmişti, esrarlı gözleri ile yanında uyuyan gence bakınmaya başladı. Akşam neler yaşadığını anımsamaya çalışıyordu, içkiyi fazla kaçırmıştı, telefon avizesinin karşısında ki ses donuk bir ton ile babasının yarım saat kadar önce vefat ettiğini söylüyordu. Elleri ile gözlerini ovuştururken duyduğu sözlerin etkisi ile bir an donmuş gibi hareketsiz kaldı, olabilecek en kötü şey dedi.
Apar topar ayaklandı, yanındaki gencin üstünden geçerek elbiselerini bulup, bir yandan da giyinmeye başladı. hızlıca hareket ediyor, bir yandan da mırıldanıyordu, olabilecek en kötü şey, koridordan hole geçerken diğer odada bulunan arkadaşı emele seslendi.
Emel, hişt hadi kalk gitmemiz gerek.
- Bu saatte nereye gidiyoruz.
Nereye olabilir emel tabi ki eve.
- Sabahı beklesek olmaz mı, kötü bir şey mi oldu.
Evet, babam vefat etmiş, hadi vakit yok, acele gitmemiz gerek.
Kendisi ayakkabılarını giyinirken emelin elbiselerini giyinmesini bekledi. O zaman aralığında ölümün ruha etkisinden çok, vücuda verdiği tahribatın çirkin görünüşünü düşünüyordu, ölmüş birinin cesedine bakmaya dayanamazdı, oldum olası ölmüş bir insan cesedinin çirkin görünüşünü görmemek için ölen yakınlarının cesetlerini görmesi gerektiğinde geçiştirirdi.
Oysa şimdi babası ölmüştü.
Aklında soru işaretleri yığınlaşmıştı, gayri meşru bir yaşamın içinde ne kadar temiz kalabilirse ancak o kadar temiz kalmıştı. Ağlamak adına gözlerinde bir damla yaş akmıyordu, ailesine karşı bu sevgisizliğinin sebebinin ne olduğunu bile anlamıyordu ama ailesine ufacıkta olsa sevgi duyamıyordu.
Arkadaşlarına sürekli yalan söylemesinden dolayı sıkıntı bile duymazdı. Başına buyruk yaşamayı seviyordu güzel fiziği sayesinde sıkıntıları aşıyordu, içkiye başladığı ilk gün başka bir arkadaşının evinde sabahlamıştı. Sabaha kadar bira içip müzik dinlemekten o haftanın günlerini öğleye kadar uyuklama ile geçirmişti.
İlk defa esrar içtiği gün ise bakirliğini kaybetmişti ve artık onun için hayat başına buyruk yaşam haline almıştı. Üniversitenin en zeki sıralamasında ilk on kişi içine girecek zekasını bir kenara bırakmış zevk ve hazlarının kendini bitirmesine göz yumuyordu. Okulda ki öğretim görevlisi saliha hanım çoktandır onu soruyordu, okuldaki arkadaşları yerine cafe ve bar dostlukları ona yetiyordu.
Sorumsuzluğunun vicdana baskısı olsa gerekti ki sık olmasa bile bazen dua eder, yaratılan her varlığın bir kaderi olduğuna iman ettiğini söylerdi.
Ve derdi ki, ben yaratıcının dışa vurumuyum….
....
YORUMLAR
Burada özellikle ailenin alması gereken dersler var. İç dünyasında hissetmiş olduğu sevgi yoksunluğu belki de Saliha'yı böyle bir hayata itmiştir. Başına buyruk bir yaşamı seçme isteği kim bilir belki de dikakt çekme isteğinden oluşmuştur.
Günümüzde hep böyle yok olmadı mı gençliğimiz.
Güzel bir yazı. Düşündüren ve sorgulayan.
Saygılar yüreğinize