Umuda yolculuk
Dünyaya gözlerini ilk açtığında nerede olduğunu, kim olduğunu bilmeyen, sıcacık bir anne kucağında huzur bulan. Küçük küçücük Narin gülüşlü pembe düşlü bir çocuğun doğuşudur umut. Şarkısını mırıldanarak dünyayı umursamadan yürüyüp giden küçük kız çocuğunun dilindeki ezgidir umut. Küçücük bedenlerimizde kurduğumuz büyük dünyadır umut o dünya sadece bizim ve sadece kendimizi yaşarız önemli olan kendi istek ve beklentilerimiz olur. Kurduğumuz dünyada özgür ve mutlu olmanın keyfini yaşarız umut eder ve onu gerçekleştirmek için çaba harcarız kendimizi mutlu edecek ortamlar mutlaka yaratırız. İsteklerimiz gerçekleşmediğinde ise iki damla gözyaşıyla çevremizdeki insanları ikna eder istediğimiz şeyi elde ederiz yani bütün bunları sadece çocukken gerçekleştirebiliriz. Umudun adı artık sadece çocuklukta kaldı. Büyüdükçe kendimizden düşlerimizden uzaklaştık kendi dünyamızdan çıkıp bize ait olmayan başkalarının yarattığı ve bize dayattığı dünyalara adapte olup başkalarının umutlarını düşlerini gerçekleştirme çabası içine girdik. Hadi kendimize bir soralım en son ne zaman kendimiz için bir şey umut ettik ve bunu gerçekleştirdik cevap verebilecek çok az insan var değil mi? İnsanoğlu belli yetilere ve becerilere ulaştıktan sonra kendi yaşamından kendisi sorumludur yaşamına kattıkları ve ürettikleri yaşam kalitesinin belirleyicisi olur. Bizler artık sevgiyi, barışı, mutluluğu sevdiğimiz insanlarla bir araya gelmeyi umut etmiyoruz, yaşamımızın kalitesini arttırmak için neler yapabiliriz statümüzü nasıl yükseltebiliriz bunların hesaplarını yapıyoruz. Üretmekten sadece parayı anlıyoruz, paylaşmak değince aklımıza sadece nesneyi yâda maddeyi paylaşmak geliyor, acıyı üzüntüyü kederi mutluluğu sevinci paylaşacak vakti bulamıyoruz. Bizler için artık ne verdiğimizden çok ne aldığımız önemli. Sadece bize öğretilenlerle yaşıyoruz kendimize ve hayata hiçbir şey katmıyoruz umut etmiyor mutlu olmak için çaba sarf etmiyoruz. Hayatımız bir şekilde gelip geçiyor ve biz bu geçen süre içinde hayatla mücadele etmekten çocuksu düşlerimizden vazgeçip mantıklı düşünmeye başlıyoruz ve peşinden koştuğumuz kaliteli hayat belki maddi açıdan tatmin ediyor ama duygularımızı bir tarafa bıraktığımızdan bizi kendimizden uzaklaştırıyor. Umudun tükenişi insanın artık kendisi olmayışından kaynaklanıyor içindeki çocuğu yaşatabilenlerse hayatları boyunca yeni heyecanlar,duygular, düşünceler, dostlar ve aşklarla hayatlarına renk katıp mutlu ve umutlu bir yaşam sürüyor.
Lale Çuyrak