- 4590 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ANNE OLMAK
Yüreğini çıkarıp ta vermek midir anne olmak? Ya da tek başına bu yeterli midir?
Cenab-ı Hak yüz şefkatinden sadece bir tanesini yeryüzüne dağıtmıştır. Bütün canlılar arasında, dişi olanlara paylaştırarak. Sadece bu bile yetmektedir anneleri şefkat kahramanları yapmaya..Bu kadar küçük bir oranda bu kadar yüksek bir kahramanlıksa, aklın sınırlarını zorlamaktadır. Acaba yüzde bir bu kadarsa yüzün hepsi ne kadardır, öyle ya...
Kadına verilen bu duygu ise mutlaka boş ve anlamsız değildir. Neden erkeğe değil de kadına verilmiştir, bu da ayrı bir konu. Bunların hepsi ayrı ayrı irdelenmesi gereken ve geniş münazaratlar gerektiren konulardır başlıbaşına...
Erkek fıtrat olarak, dışarda çalışıp ailenin geçimini temin etmeğe müsaittir. Ve ailesini koruyup kollamaya. Bu yüzdendir ki ona daha çok cesaret ve kahramanlık duyguları yoğun verilmiştir. Eğer şefkat ve merhamet hissi olsaydı aynı yoğunlukta bu beraberinde bir zayıflığı getirecek ve dengeler değişecekti. Belki güçsüz düşüp hayat mücadelesinde yıkıma uğrayacaktı.
Aynı şekilde kadının aslî vazifesi de evinde çocuklarıyla ilgilenip onları hayata ve hayat ötesine hazırlamaktır ki; burada şefkat duygusu ön plana çıkmakta. Eğer onda da cesaret ve kahramanlık fazla olsaydı, erkekleşen yapısıyla ne eşine itaat edecek ve ne de çocuklarının ihtiyaçlarını tam karşılayacaktı.
Oysa bu zamanda herşey o kadar birbirine karışmış vaziyette ki; kadın aslî vazifesini bilmem kaçıncı sıralara atmış, çalışma hayatında kariyer derdine düşmüş, bir toplumsal statü peşinde koşturup durmakta.
Çalışmayan kadın kendisini işe yaramaz görmekte. Bir komplekse girmekte.
Halbuki bilinse ki kadının kariyerinde en zirve nokta, anneliktir. Gerçekten anne olmaktır. Sadece bir canlıyı dünyaya getirmek değil, onun hayatını tanzim edecek zemini oluşturmaktır. Ona verilmiş olan şefkatini devreye sokup, o şefkat ile dünya ve ötesi için hazırlamaktır.
Ve ona, bütün bir hayatı boyunca kişiliğine yön verecek olan manevî terbiyeyi vermektir. Tam bir ahlak eğitimi ile şekillendirmektir. Bir hamur misali...
Tertemiz bir sayfaya yazı yazmak gibi.Evet onlar, yani yüreğimizin filizleri olan evlatlarımız birer temiz sayfa. Fıtratı hakikati kabul etmeğe müsait olarak bizlere gönderilen, değerli birer hediye. Birer kıymetli emanet... Ve biz onları işleyip, tezyin edecek birer sanatkârız. Eğer sanatımızı, o bize sunulan şefkat pırlantasıyla süsler ve ilim kalemiyle nakşedersek emanete hakkıyla sahip çıkmış oluruz. Yoksa o en değerli sanat eserlerini bakırcılar çarşısında zayi eden bir akılsızın durumuna düşeriz ki hesabı da ağırdır bunun, taşıyamayız.
Bu günlerde ise, anneler bir telaş ve koşturmacadan, belki beş on kuruş fazla kazanma derdinden bu ulvî vazifeyi unutmuş ne yazıkki... Çocukları televizyondaki ne idiği belirsiz, bizim ne örf ve adetlerimize ve ne de ahlakî yapımıza uymayan programlar terbiye ediyor. Ruhlarını tahrib ederek ve ahlaklarını sükuta uğratarak... Ya da sokaklar... Ahlaksızlığın, her türlü rezaletin kol gezdiği mekanlar... Ne içler acısı bir durum ki, beş kuruş dünyalık kazanma uğruna onların ve kendimizin hem dünya hem de ebedî hayatını mahvediyoruz. Tam bir ahlak eğitimi almayan ve vicdan polisini benliğinde hissetmeyen bir çocuk büyüdüğü zaman toplumun başına bela oluyor. Belki okuyup adam! oluyor, doktor, mühendis, hakim ya da işadamı... Ama en büyük soygunu, vurgunu onlar yapıyor insan olamamışsa... Aldığı dünyevî eğitim onun bu yönde yolsuzluk yapmasına engel olamıyor, aksine küllîyen götürüyor ne bulursa..
Suçlu kim?
Anneler! Feryadımı duyunuz. Eğer topluma ahlaklı, karakteri oturmuş, Allah korkusuyla hareket eden, bir kuruş ta olsa haramdan sakınan, kul hakkına dikkat eden, birgün hesap verme bilinciyle kılı kırk yararak işini yapan, kısacası özlediğimiz, model insan olacak bireyler yetiştirmek istiyorsak, lütfen biraz fedakâr davranalım. Dinimizi öğrenelim, yaşayalım ve öğretelim. Bize verilen şefkat duygusunu yalnız dünyevî yönde değil, gayesine uygun kullanalım.
Ötelerde bizden şikâyet edecek değil bize şefaat edecek evlatlar yetiştirelim. Unutmayalım ki cennet böyle olan annelerin ayakları altına serilmiştir. Yine unutmayalım ki dünyadaki bütün sıkıntıların bitmesi, savaşların son bulması, açlığın, felaketlerin çaresi aslında bizim ellerimizde ve yüreklerimizde. Çünkü sevgi deryası, Hz. Mevlana`yı da bir anne yetiştirdi, dünyayı kana bulayan George Bush gibi zalimleri de...
Bir yer edinmek mi gayemiz dünyada, bir toplumsal statü mü? İşte size toplumsal statü...
YORUMLAR
Şiirime yaptığınız yorum sayesinde gördüm yazınızı. İşte bende aynı duygulardayım. Ama ne yazık ki bazen ne beklenen statü, ne hedeflenen kariyer olmuyor hayatta, anneyi evladından ayıran. Şartlar, zorunluluklar. Ne bileyim işte. Zaten en derin yaradır bu bende. Keşke, anne olmanın ötesinde ANA olabilsek. Keşke... Dua edelim ki birbirimize, ana olabilelim artık. Yüreğinize sağlık, bu konuyu bu kadar güzel işlediğiniz için. Sevgimle...