- 1019 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR RÜYA KADINIYDI O!!!!!!!
Bir rüya kadınıydı o, adı Gece’ydi. Gündüzleri insanların arasına karışır: onlarla sohbet eder, sorun dinler, yardımcı olurdu. Gündüzler sıradandı onun için. İşinde başarılı olmayı çok severdi. Evde de öyle. Yemek pişirir, evi temizlerdi. Ama en çok kitapçıda geçirdiği zamanları severdi. Kitap kokuları içinde geçen o büyüleyici anlar, gündüzüne anlam katardı.
Hava kararmaya başlayınca, onun dünyası aydınlanırdı. Derinliğine yaşardı geceleri, sanki karanlıkta bir tılsım vardı. Salkım salkım umut olurdu, yıldızlar gecelerine. Her yıldız onun saçlarının arasında taç, her taç onun düşüncelerinde ışıktı.
Bazen dinlediği türküler gecelerini hüzne boğardı. ’Olsun’, derdi ‘bana hüzün de yakışır.’ Şarabını yudumlarken, bir yandan da türkülere eşlik ederdi. Genelde birkaç damla yaş süzülürdü yanaklarından. Ama en güzel öykülerini böyle gecelerde yazardı.
Bir gün sabaha karşı öyle dalmıştı ki; nasıl olduğunu anlayamadan yabancı topraklarda buldu kendini.
Adamın adı ise Hüzün’dü. Öyle güzel karşıladı ki Gece’yi. Kadın şaşkındı, büyülü bir huzur vardı Hüzün’de. Adam mabedinin kapılarını açtı. İçeriye girerken istem dışı elleri değdi kadının Hüzün’e. Artık elele yürüyorlardı. Gece ve Hüzün elele.
Adam en gizli sırlarını açtı Gece’ye. Gözlerinin içine bakarak ona şiirler okudu, türküler söyledi. Etkilenmemesi imkansızdı kadının. İlk defa bu kadar mutluydu. Adama sarılıp onun göğsünde uyudu. Zaten gün çoktan ağarmıştı.
Gece uyanır uyanmaz kaçtı Hüzün’ün yanından. Artık yeni bir gün başlamıştı. Hayata karışma zamanı, monotonluk zamanı diyordu günışığı. Makyajını yaptı. Uykusuz da olsa taze başlamalıydı güne. Hayatla barışık olduğu zaman, daha başarılıydı.
Gece ile Hüzün ayrı ayrı noktalarda da olsa, aynı düşün hayali ile güne karıştılar.
Karanlık çökmeye başlayınca, sessizce buluşuyorlardı. Gizli bir öyküydü yaşadıkları. Gece ile Hüzün’ün öyküsü.
Kısa süre sonra aşkları dillere destan oldu. Aşıklar onların aşkına duydukları saygıdan dolayı, geceleri daha yoğun yaşamaya başladılar. Geceleri: daha çok sevdiler, ağladılar, hatta acılarına acı eklediler. Artık gece daha hüzünlü geliyordu aşk acısı onlara.
Fakat bu gerçekler yavaş yavaş ikisini de üzmeye başladı. Ama birbirlerini o kadar çok seviyorlardı ki, ayrılmak istemiyorlardı.
Gece, biz beraber olduğumuz sürece sevenler daha çok acı çekecek, diye düşündü. O gece en güzel elbiselerini giydi, en güzel kokuları sürdü. Sabaha kadar Hüzün ile birlikte asla unutulamayacak kadar görkemli saatler geçirdiler. Gece’nin parmaklarının değdiği her kıvrım, dudaklarının değdiği her zerre yeniden canlanıyordu.
Sabaha karşı son defa girdi Gece, Hüzün’ün kollarının arasına ve uyudu.Hüzün uyanmadan önce uyandı. Son defa öptü onu, tenine dokundu. Gözyaşlarının üzerine düşüp , onu uyandırmasından korktuğu için sessizce çıktı odadan. Dönüp tekrar arkasına bakamadı. Hüzün ise onu izliyordu, hiç uyumamıştı.’ Güle güle gecelerimin kadını’ diye fısıldadı.
O günden sonra da aşıklar hüzünlerini geceye sığdırmaktan vazgeçmediler. Sanki hayatın bir kanunuydu bu; hüznü geceleri daha yoğun yaşamak.
Madem değişen bir şey yok; Hüzün ve Gece yeniden bir araya gelirler mi dersiniz? Onlar sadece iki günahsız suçlu. Suçları; Gece’yi Hüzün’e boyamak, suçları adlarını tarihe yazdıracak kadar büyük bir aşk yaşamak, suçları belki de sadece gerçekten aşık olmak…
YORUMLAR
HÜZÜN VE GECE.....ayrılmaz bir ikili oldular....ama hüzün hep suçluluk duyuyordu....Çünkü geceyi de boyamıştı kendi rengine.....gecenin göz yaşlarını görünce kara kara yeşile boyamak ,maviye boyamak istedi......Ama yapamadı.....SUÇLU DEDİLER....BİLEĞİNE KELEPÇELEDİLER...
SUÇU AŞIK OLMAKTI.......
Okadar güzel olmuş ki içimden geldi yazdım...AFFOLA....
TAM PUAN GECENİN HÜZNÜNE....İNŞALLAH GÜNÜN YAZISI OLUR.....SAYGILARIMLA......