- 972 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
( R ) Harfini kullanamayan köylüler
..../Orman şefi ve yanındaki orman muhafaza memurları, ve bir de ben arazi arabası ile uzun bir yolculuktan sonra Ermenek ilçesin, en hücra yerinde bulunan Muzvadı köyünün girişindeki Göksu ırmağınınm başına kadar resmi arabasıyla gelmiştik, şef ve yanındakiler olarak bizler ırmağın yanına gelince arabadan indik ve karşıya geçmek için önünümüzdeki asma köprüye doğru yanındaki şef ve ormancılarla birlikte yürüdük, altımızdaki asma ahşap köprü durmadan sallanıyordu şef ve ben aşağıya baktım.,Aşağıdan akıp giden suya oracıkta düşsek, bizim kıyıya çıkmamıza imkan yoktu,aylardan bahardı ve altımızdan akıp giden nehir deli gibi akıyordu.
…./Aşağıya bakınca birden gözlerimiz karardı düşecek gibi olduk, ve korkumuzdan daha sonra,asma köprünün kalın halat iplerden yapılmış olan korkuluklarına tutunduk, suya düşmemek için her adımımızı şimdi daha dikkatli atıyorduk ip ve ahşaptan yapılmış köprüden geçerken.
…./Orman şefi ve yanındakiler olarak bizler altımızdaki Göksu nehrinin üzerindeki asma köprünün üzerinden korkarak sallana, sallana güç bela nihayet köprünün karşı yakasına zor da olsa geçmiştik o akşam üzeri gün batımına yakın bir saatte.
…../Köprünün karşı yakasında karşımızda yanında birkaç katırla başında köyden bir adam bizleri bekliyordu, katırların yanındaki adamın Muzvadı’ lı adının da Kerim olduğunu öğrendiğim adam, şefi ve bizleri yanında görünce ellerimize sarılarak, hoş geldiniz köyümüze hoş geldiniz sefa geldiniz ben sabahtan beyi sizi buyada bekliyoyum, şu yanımda getiydiğim katıylaylayla sizleyi köye götüyeceğim beyim.
…./Dedi şefe ve yanında olan bizlere bakarak.
…./Yanında gittiğimiz orman şefi, ve onun yanındaki orman muhafaza memurları katırların başındaki adamın konuşmalarında söylediklerine, bizler gülerek cevap verirken, şef gırgır olsun diye ne şaka yaparak dedi ki daha sonra.
…./Söyle bakalım Kerim şu bize getirdiklerin katır mı yoksa katıy mı ?
…./dedi şef.
…./Adam saf, saf katıy,beyim bunlay beyim katıy siz, katıy nediy bilmez’ misiniz ?
…./Dedi.
..../ Daha sonra katırların başındaki yangın gözetleme bekçisi, kendisiyle alay edildiğinden durumu anlamıştı ama lafın doğrunu söylemek istese de bir türlü dili dönmüyordu,katırları göstererek,işte zorla bunlar katıy beyim,katıy dedi sonra tekrar,tekrar.
…./Şakalarından artık vaz geçen orman şefi ve onun yanındakiler olarak bizler, yangın gözetleme bekçisinin köyden getirdiği katırlara binerek ,birkaç kilometre uzaktaki köye doğru katır sırtında gittik.
…./Köye giden dar patika yol,hem taşlıktı hem de kıvrım,kıvrım dik araziden dolanarak çıkıyordu.
…./Gittiğimiz patika yolun, her taraflarından billur gibi sular akıyordu,sanki yolun etraflarında pınarlar vardı da, o pınarlardan sular kaynıyordu. Yol boyunca patikanın etrafındaki taş duvarlarda yosun tutmuştu ve monza sarmaşıkları duvarları sarmıştı bahçe duvarları yemyeşildi.
…./Bir iki yada üç beş kilometre kadar yol gittikten sonra, çok sık ağaçlı her tarafı ceviz,ve de kiraz ve de d başka meyve ağaçları ile dolu,bahçeli evlerin bahçelerdeki sık ağaçlardan kolay, kolay görünmediği dar ve taşlı su dolu patikalardan geçerek nihayet bahçe içindeki bir evin önünde şef ve yanındaki diğerleri oalan bizler durmuştuk.
…./Katırların başını çeken yangın bekçisi, şefe bahçe içindeki evi gösterdi.
…./İşte beyim burası bizim köyün muhtayı olan meşhuy mazlum Ali’nin evi geldik dedi.
…./Bekçi.
…./Orman şefi ve yanındaki ona eşlik eden orman muhafaza memurları ile vede ben, bindiğimiz katırlardan inerek bekçinin gösterdiği karşılarındaki eve yani meşhur namı diğer Mazlum Ali dedikleri muhtarın bahçe içindeki saray yavrusunu andıran koca evine baktık,evin aslında görünüm olarak bir saraydan farkı yoktu.
…../Bahçe içinde büyük iki katlı önündeki ağaç sundurmasında renk,renk çiçeklerin bulunduğu binanın ahşap yapısında süslemeli ağaçların hakim olduğu gayet güzel bir evdi.
…../Onları ve bizi oraya getiren yangın gözetleme bekçisi evin kapısını çaldı, ve biraz sonra evden güzel bir kız gelip evin dışında bulunan bahçe süslemeli ahşap bahçe kapısını açtı.
…/Kapıya gelen evin kızı o kadar güzeldi ki, o dağ başındaki köyden öyle bir güzel kız çıkacağını ne benim nede diğerlerinin aklına gelemezdi.
…./ Gözleri, kaşları boyu posu her şeyi ile mükemmeldi, sanki bir huri kızıydı,Simsiyah saçlarının bele döküldüğü yay gibi siyah kaşların Allah tarafından çizildiği konca yüzlü konca dudaklı bir kızdı.
…./Şefin yanındaki eski orman muafaza memurları şaşırmamıştı,belli ki onlar daha önce görmüştü ve tanıyorlardı, Ama ben ve yanımdaki orman şefi bir de içimizde oraya yeni gelen genç bir ormancı memur karşımızdaki hiç beklemediğimiz bu güzel kızı görünce şaşırmıştı,dilimiz tutulmuş şaşırmış halde bakıyorduk.
…/Şehirden saatlerce uzakta, Toros dağlarının eteğinde Göksu nehrinin yamacında ormanların arasında yemyeşil bahçelerin içinde bir köy kızıydı. Sanki bahçelerin gülü çiçeğiydi ve ormanların ahu ceylanıydı.
..../Şef ve ben şaşkın, bir de yeni gelen şaşkın bakarken neyse ki onları oraya getiren bizi oraya götüren bekçi Kerim araya girdi, konuşmasıyla şefi ve bizi dalıp gittiğimiz hülyalardan kurtardı.
…/Kerim karşımızdaki güzelliğinden emin ve gururlu güzel kıza bakarak ;
…/Muhtayım evde yok mu, Sultan yoksa, neyde Muhtay amcam neyde ?.
…/Dedi güzel kıza.
…/Kız bekçiyi iyi tanıyordu, cevap verdi köyün kendi lisanıyla.
…/Keyim abi dedi, bubam bizim ayılayın kovanlayından bal çıkaymaya gitti biyaz sonya geliy o.
…/Sen misafiyleyimizi de al giyin içeyi giyin,oyda duymayın yukayı gelin buyuyun içeyiye diyerek, yangın gözetleme bekçisi önde, onun arkasında Orman şefi ve diğer memurlarla ben, bahçeden içeri girerek, sundurması çiçeklerle süslü bahçe içindeki evin üst katına çıkmıştık.
…./Memurlardan biri yeni memurdu ve benim gibi o da o köye ilk geliyordu şefin onun ve benim gözlerimiz kızın üstünde olduğu gibi, gözlerimizi onun üzerinden ayıramıyorduk da üstelik..
…./Kız hiç te bir köy kızı gibi davranmıyordu, aksine sık,sık o gün gelenlerin içinde olan ve o köye yeni gelen bir memurun olduğu yere giderek bizden çok ona aç olup olmadıklarını soruyordu.
…./İçmek isterlerse ada çayı yapabileceğini, evde ada çayı ve kekik olduğunu bunu yaparsa içip içmeyeceğimizi ve açsak bizlere yemek çıkarabileceğini yeni memurun gözlerine baka,baka ha bire soruyordu.
…./Evin sundurmasında asılı, bol miktarda kurutulmak üzere,iplere dizilmiş kuzu göbeği mantarlar ve dağlardan toplanmış kardelen soğanları ve sarı,sarı saleplerin soğanları vardı.
…./Şef onlara baktı, aslında bildiği halde sırf ordaki Kerim’i konuşturmak için nedir bunlar Kerim dedi.
…./Kerim şefe cevap veriyordu.
…./Beyim,beyim bu göydüklerinin yani onların siyah olanlayına bizim buyalaylayda kuzu göbeği deyley.beyaz yenkli olanlanlayına da,
kaydelen soğanı deyley.
…./Dedi bekçi.
…./Halbuki bunları şef de biliyordu ama, bekçi Kerim’in ( R) harfini kullanmadan konuşması onun çok hoşuna gidiyordu.
…./Orman şefi ve yanındakiler bizler onu dinliyorduk ve dediklerine de gülüyorduk.
…./Orman şefi ve yanındaki memur asılı duran kardelenlerden birini yerinden koparıp baktı,
…./Sizin buralarda çok mu var bunlardan dedi bekçiye.
…./Bekçi cevap veriyordu.
…./Beyim bizim buyanın kıylayı dağlayı kaydelenle doluduy.Sonya bizim buyalaydaki ormanlayda da,çok bol miktayda da kuzu göbeği mantaylayı bulunuyduyduy.
…./Biz hey bahay oldu mu, bizim buyanın halkı onlayı oymanlayın içinden kıylaydan toplayız ve gelen tüccaylaya sataylayız.
…./Dedi bekçi Kerim ciddi,ciddi.
…./Oysa şef ve yanındakiler onun (R )harfi kullanmadan konuşmasına bayılıyor ve hep konuşturmak istiyorlardı.
…./Sonra devam etti konuşmaya bekçi Kerim.
…./Bak beyim dedi.
…./Bu kuyusun diye sunduymada göydüyün kaydelenley vay ya, şimdileyde onu biz dikeyeyek de yetiştiymeye başladık gayyı dağlayda bağlayda.
…../Beyim duyduğumuza göye,bu kaydelen denen bitki aslında dikiyeyek bizim buyalaydan başka yeyde yetişmezmiş bu kaydelen çiçeği bizde ise diliyiyoy ve de çok da güzel şetişiyoy hem de ,
…../Dedi sonra bekçi.
…./O arada onlar bekçi ile yarenlik edip vakit geçirirdikten ve bir haylı güzel vakit geçtikten sonra, köyün meşhur muhtarı mazlum Ali de sonunda gelmişti.
…./Elinde birkaç sepet içinde altın gibi sararan kara kovan balı ile çıkıp geldi merdivenlerden yukarıya.
…./Misafirlerinin evine geldiğini görünce, elindeki kara kovan balı dolu sepeti kendisini karşılayan güzel kızına vererek biz misafirlerinin yanına geldi.
…./Şefin ve yanındaki memurlardan her birine vede bana ayrı, ayrı kendini tanıtıp bizlere iltifat ederek,hepimize hoş geldiniz beyim dedikten sonra yanımıza oturarak koyu bir muhabbet başlattı bizimle kendi arasında.
..../Köyünden bahsediyor,köyün sorunlarından bahsediyor köprü olmamasından bahsediyor durmadan dertlerini ve uğraşılarını döküyordu şefe.
…./Mazlum Ali de tıpkı bekçi Kerim gibi her konuşmasında ( R )harfini kullanmıyordu onun yerine (Y )harfini kullanıyordu.
…./Mazlum Ali konuşmasında şöyle diyordu.
…/Bizim bu köyün iki üç özelliği vaydıy şefim.
…/Biyincisi, bizim buyaylayda, hiç kimse o senin dediğin hayfi kullanamazlay.
…/İkincisi bizim buyaylayda heykes ,cebinde döyt tane zil taşıyıdıyıy, o zilleyle de,ne zaman bir düğün deynek ya da içkili bir eğlence oldu, işte o zaman bu zilley cebleyden çıkay ve o adam oytaya çıkıp olynaya başlaydıy.
…/Dedi mazlum Ali.
…/Üçüncüsü nedir dediy diye soyaysanız,
…./Üçüncüsü de, geliyken yollayda göydüyünüz, en çok ve en yaşlı ceviz ağaçlayı bizim bu köyde bulunuy, ayıca bizim kaydelenimiz ve guzu göbeği mantaylayımız da çok meşhuyduy haa bunu da iyi bilesiniz beyim.
…./Dedi Muhtar mazlum Ali.
…./Mazlum Ali şen neşeli bir kişiliği olan misafirperver bir muhtardı,o gece biz misafirlerine yemedi yedirdi içmedi içirdi ve cebinde her zaman taşıdığı zilleri çıkararak karşımıza geçip bol,bol oynadı.
…/Ve o köyden hiç kimsenin konuşmasında (R )harfini kullanamadığını akşam köy odasına gelen diğer köylülerin de konuşmalarından anlaşılmıştık.
…/NUR İÇİNDE YATSIN MAZLUM ALİ.