- 446 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ? -8
Canan, bebeğinin heyecanını taşıyordu. Onun sağlıklı olarak dünyaya gelebilmesi için elinden geleni yapıyordu. Yiyecek seçiminde çok titiz davranıyordu. Doktora sık sık kontrole gidiyor ve onun dünyaya gelebilmesi için çok dikkatli davranıyordu.
O akşam ki kavgadan sonra aralarına sanki bir duvar örülmüştü. Bu yüzden de psikolojisi bazen bozulma eğilimleri gösteriyordu. Doktorun bir ikazı da onu endişelendirmişti son kontrole gittiğinde. Doktor, “ Düşük tehlikesinin” Varlığından söz etmişti. Onun için de her konuda dikkatli olmasını önermişti. Vücudunu yoracak hareketlerde bulunmayacak, ağır kaldırmayacaktı. En azından iki ayını tamamlayana kadar. Özellikle de sinirlenmemeye çalışmasını üzerine basarak hatırlatmıştı.
Pek fazla konuşmuyorlardı evde olduğu zamanlarda. Tarık, bu durumdan rahatsız oluyordu. Tam onu mutlu edecek sözler söyleyeceği sırada, bir kuvvet onu engelliyordu sanki.O’nun o akşam ki konuşması kendi içinde sorgulamalara da yol açmıştı. Günlerce kafasını yormuştu bu konuda. Kendi davranışlarını kınıyor, değiştirmeye zorluyordu. Sonra tekrar çocukluğuna götürüyordu onu düşünceleri. Bir türlü affedememişti annesini. Çocuk yüreğine, çıkmayan bir zamk gibi yerleşmişti o nefret denilen duygu. O günlere döndü tekrar sanki bir an.
Annesini çok severdi. Onsuz uyku bile uyuyamazdı. Onun saçlarını eline alır ve saatlerce elleriyle oynardı. Göğsüne yatar ve huzur bulurdu onunla. Annesini ona ve ağabeyine düşkünlüğüyle de hatırlıyordu. Sonra birden bire bu tutumu değişti. Sakin ve sevecen tavırların yerine hırçın, duyarsız bir insan haline geldi. Hiç kavga ederken görmediği annesini son zamanlarda babasıyla kavga ederken görmeye başlamıştı. Bu duruma bir anlam veremiyordu nedense. Her kavganın ardından, babası bağırarak çağırarak çıkıp gidiyordu evden. Kapıların “ Drang” diye çıkan sesi beyninde bomba etkisi yapıyordu. O yüzden de son zamanlarda içine kapanarak, konuşmaz olmuştu. Gece işemeleri olmadığı halde yatağımı ıslatmaya başlamıştı. Bu durumdan fazlasıyla utanıyordu aslında. Bir de annesinin, yatağı o halde görerek bağırması, onu daha çok üzüyordu.
Huzur bulduğu göğsü unutmuştu. Ona sevgiyle bakan o gözler de sevgiyle bakmıyordu artık. Annesinde gördüğü bu değişiklik onda merak uyandırmaya başlamıştı. Devamlı onu gözlüyordu. Takip ediyordu. Yine babasının ve ağabeyinin olmadığı bir zaman odasındaki oyuncakları ile oynuyordu. Telefonun çaldığını duydu. Merakla kapının kenarına sindi.Telefonu her zamanki gibi annesi açmıştı. Fakat telefonda çok sessiz konuşuyordu. Yüzünde, tedirginlik ile mutluluk ifadeleri karışık bir haldeydi. Daha dikkatli dinlediğinde,
“ Lütfen! Bir delilik yapma. Yalvarıyorum sana. Söz veriyorum sana. Küçük oğlumu uyutur uyutmaz sana telefon edeceğim. Sen gelirsin o zaman. Ama şimdi olmaz.Benim hayatımla oynuyorsun. Eğer anlaşılırsa mahvoldum demektir. Zaten, sayende çok farklı bir insan haline geldim. Tamam! Ben de seni özledim. Arayacağım seni. Haydi kapatmak zorundayım sevgilim. “
Telefonu kapattıktan sonra yüzündeki gülümseme uzun bir süre gitmemişti. O gülümsemenin benzerlerini mutlu oldukları günlerde, babasına bakarken de görmüştü Tarık. Sanki, şimdi annesi uçmuş, havalanmış bir durumdaydı. Annesinin onu göreceği korkusuna kapılarak, tekrar oyuncaklarının yanına gitti. Çok sevdiği ve adını Şapşalak koyduğu, oyuncak ayısını kucağına alarak yatağının üzerine çıktı. Sanki annesine sarılıyormuş gibi sarılarak tuttuğu hıçkırıklarını içine attı.
Sonra da uyumak istememsine rağmen orada uyudu kaldı. Kahkaha sesleri ile uykusu bölündü. Yatağından doğruldu. Kucağındaki Şapşalak’ ı kenara koydu. Ses yapmamak için ayaklarının ucuna basarak sesleri takip ederek annesinin odasına doğru yürüdü. Sesler, onun odasından geliyordu. Kapı aralık kalmıştı. Muhtemelen de o yüzden o sesleri duymuştu. Kapıdan onları gördü. İçerideki adamın sırtı dönüktü. Ama dış görüntüsü babasına benzemiyordu. Sesi de. Annesi ise çok farklı ve ona benzemeyen bir kadın olmuştu o andaki görüntüsüyle.
Şuh kahkahalar atıyor ve karşısındaki adama cilve yapıyordu. O küçük yüreğiyle anlamıştı. Çirkinliği ve ahlaksızlığı. Birden bire hırsa kapıldı ve içeriye daldı.
“ Anne! Anneciğim. Kim bu adam? Ne işi var bizim evimizde. Seni babama söyleyeceğim. Nefret ediyorum senden. Seni asla affetmeyeceğim. Bu amca için mi bizi sevmiyordun. “
Oğlunu karşısında gören annesi onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Gözlerini, Tarık’ tan kaçırarak açıklama yapmaya çalışıyordu. Adam da toparlanmış ve üzerini giyinmişti o esnada.
Susturmak için Tarık’ ı sarsmaya başladı. Çok sinirlenmişti. Annesi, Tarık’ ı biraz sakinleştirdikten sonra adama döndü.
“ Bak gördün mü ? Ne hale geldim. Şimdi benim bu evde kalmam imkansız. Ben de geliyorum seninle. Bana sahip çıkacaksın. Bu durumun suçlusu ikimiziz. Bedelini beraber ödeyeceğiz. Tamam mı ? “
Adam öfkeli bir halde ,
“ Tamam! Hazırlan. Hemen gidelim. Başka kimseye yakalanmadan. Peki çocuk ne olacak şimdi. Onu evde tek başına mı bırakacağız. “
Annesi Tarık’ a döndü ve ,
“ Oğlum, sen de gel bizimle. Yine eskisi gibi mutlu olacağız. Sen beni anlayamayacak yaştasın. Sana anlatsam da anlayamazsın bu durumu. Baban beni dövüyordu. Çok mutsuzdum. Karşıma bu amcan çıktı. Sonra da ona aşık oldum. Ben, seni de ağabeyini de çok seviyorum. Bizimle gelir misin ? “
“ Hayır! Gelmem. Senden nefret ediyorum. Hemen bu evi terk et. Seni asla affetmeyeceğim. Benim kimseye ihtiyacım yok. Defol git. Haydi şimdi. “
Annesi hıçkırıkları ve o adamla birlikte yola çıktı. Bir daha da dönmemek üzere. O, mutluluğu başkalarının kollarında aramaya kalkmış ve en büyük mutluluğu olan çocuklarını kaybetmişti.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Sevgili Nermin bazı anne babalar var ki çocukları için yaşar,
Bazılarıda sizin anlattığınız gibi sonuçlarını düşünmeden
hareket edip çocuklarını çık fazla üzer.
Anlatım ve kurgu harika...
Yazmaya devam et arkadaşım, sonuna kadar merakla
takip edeceğim inşallah...
Selam ve sevgimle... İlhamın hiç bitmesinnn...
Anen ve babanın düşüncesizce yaptığı hataların bedelini ne yazık ki hep çocuklar ödüyorlar.
Çocukluklarında yaşadıkları travmaları sonrasında atamadıkları için kendi yaşamlarını da zehir ediyorlar.
Anne ve baba olmak kolay değildir. Keşke hepimiz bunun farkına varabilsek.
Yine düşüdürdünüz bizleri. Sevgiler yüreğinize
nermin hanımcığım,
yazınızı okurken kaşlarımı fena çattım.içim çok kötü oldu.ahhh bu anneler...babalar...
hiçmi küçük yüreklerin bir gün büyüyeceklerini düşünmezler.bu çocuk geleceğin sevgisiz ,sorunlu insanları arasında küçücük yaşında ilk adımlarını attırmaya , ruh halini bozmaya kimin hakkı var.çocuklarında anne baba üzerindeki haklarının olduğunu düşünüyorum.belki çok acımasızca eleştirdim .yüreğiniz dert görmesin.sevgiler,,saygılar.