Vay Ceylan’ım Vay!
Devlet olmak , Cumhuriyet olmak ,Demokratik Cumhuriyet olmak,İslam Cumhuriyeti,Adil Düzen,Şeriat Düzeni,adına ne deseniz deyin hepsi de insanlığın,toplumun huzur ve refahı için birer araçtan öte gidecek bir amaç olamazlar,eğer bu cümle sizi ürkütüyorsa ya da anlamlı gelmiyorsa sen 50 yıl öncesinin Kafasını taşıyorsun bunu adın gibi bil ve kendini yenile oku düşün tefekkür et ve insanlık için taş üstüne taş koy çünkü insan dünyaya bir kere gelir,bu gelişten de hesap verir,sorguya tabi tutulur,yargılanır iki kere iki nasıl ki dört ediyorsa bu durum da o derece ayan beyandır,Öyleyse gelin her türlü söz davranış tavır ve yazılarımızı insanların mutluluğuna endeksleyelim.Nasıl mı? Buyurun;
***Talim terbiyeye önem verelim,alim yetiştirelim,araştırmacı yetiştirelim,kendini ifade eden birey yetiştirelim.
***Vekil seçerken nitelikli cesaretli bilen kimseleri meclise gönderelim,çünkü yasama organının bir üyesi olduğu gibi hükümetin üyelerini aynı zamanda seçmektedir,
***Helal kesbin yollarını arayarak ekonomik açıdan da güçlü kendine güvenen vatanına milletine en önemlisi de insanına sahip çıkabilecek vatandaş olalım,
Peki bu durumda ne kazanacağız,olmazsa ne kayıp edeceğiz,
Kazancımız:
Alimlerimiz toplum ile uğraşıp,aydınlatırlar,araştırmacılarımız bilimle fenle uğraşırlar,nitelikli vatandaş medeni cesarete sahip olur hak hukukunu savunur,
Vekilimiz yasa çıkarırken daima halkın yararına endeksli memleket yararına yasalar çıkarak ülke huzuruna katkıda bulunacak,
Helal para sahibi itidal ile yaşar,har vurup harman savunmaz,müsrif olmaz,hem kendine hem halkına yararlı olmaya çalışır,hürriyetin keyfini yaşar yaşarken de başkasının hakkına da tecavüz etmezler.
Kaybımız ise,
İşte bu saymakla bitmez sadece gördüklerimi anlatsam yazıyı okumaktan bıkacaksınız,
Evler yakılmış,
İnsanlar toplu halde öldürülmüş,
Bir çok kişi faili meçhule kurban gitmiş,
Bir nesin okuma yazmasız kalarak,devlete düşman kalmış,
İnsan hakları ciddi anlamda darbe almış,
İnsanlar işkence edilmiş,hor görülmüş,
Bütün bu sorunlar bir kartopu edasıyla kabardıkça kabarmış,300-500 milyar TL’ye mal olmuş olmaya da devam etmektedir,
Binlerce çocuk babasız kaldığı gibi bir o kadarı da öldürülmüş,
Ceylanın ölümü de bu elim facialardan biridir ama derdi daha bir ağırdı tam da bir barış huzur ve demokratik açılımdan bahis ederken,
Ruhun rahmana uçtu,
Kalbimde yara açtı,
Keyfim huzurum kaçtı ,
Ah ceylanım ah senin gibi günahsız varlıklar da huzur barış ve mutlulukla yaşasalardı olmaz mıydı?Yoksa kör olası herifler seni ceylan mı sandılar? Türkiye hawar hey hawar seslerini duysun üç kuruş aklı olan ibret alsın Ankara’da ki kuru kalabalık çıkaran kimseler yaşından, naşından utansın!. Umarım bu derdin barış süreci yolunda işe yarar bir katkı yapar.
e.kaya
YORUMLAR
ateş düştüğü yeri yakar derlerya . bir ceylan bin ceylanlar gidiyor bu ülkede vede bin şehitler veriyor bu millet. ne için devletin satılması içinmi askeri ve halkı birbirine düşürenler kim vur emrini verenler kim unutmayınki devlet içinde devlet olduğu sürece -dıştan yönetildiğimize göre bu insanlar akıllanmaz. türk kürt birbirine düşebiliyosa iç savaş yaşatılmak isteniyosa bu iktidarların suçudur .türk milletimin askerimin - ceylanımın hiç değil bu ülke birbirine düşmemeli- binbir oyun entrikalara yem olmamalı - dağda terörü besleyenler- kim bi yanda bu ülkeyi koruma posizyonlarıyla benim halkım birbirini yerken- onlar el altından ülkeyi pazarlama ve satma yollarını deniyolar. uyanın artık birbirinizi yemeyi bırakın varsa sorunlar oylarla cezalandırmalıyız. bu ülke içinde yaşıyosak bir ekmek için iş kapılarında sıra bekliyosak bunun sorumlusu benim askerim milletim olamaz . herşey ankaradan vekillerden sorulmalı - herşeyin başıda çözümüde orda. bu ülke medya ve iş adamlarının elinde -gündem hiç değişmiyo sefalet- cinayet -yokluk - insanları bunalıma sokmak . aslında ülkem insanları bir zamanlar çokda ii anlaşabiliyordu. bunları birbirine düşerenler kimler bunu hepimiz biliyoruz ama canı yananlar bilmiyor çünkü öfkeli halk zararla oturcanıda bilmiyo önce topraklarımızı sattılar. unutmayın ikigün sonra banka faiz borçlarıyla malınızı huzurunuza göz dikecekler -ruhumuz sa çoktan depresyonda - dert üstüne dert çıkarıyorlarki buda bi takım iç tüketime sürüklüyor insanları. iç ten çökertme politikası bunlar savaşsız tükenen halk sıra neyde bekleyin görün .iç kıyım derler buna benim halkım sefalet acı çekerken değilmidir o vekillerin cepleri para dolu çocukları avrupalarda asker kaçağı neden onlar bu tehlikenin plancısıki çocukları o planın içinde değil bi düşünelim bunları bir yanda avrupa amerikayı kötülerken bir yanda tokalaşma posizyonları davetler ne için gizli toplantılar seçtiğimiz insanlar ki bizden değil dışkapının tokmanı tutuyosa bırakalım birbirimizi yemeyi uyanalım artık o askerki türk topraklarında yaşayan herkesin evladı. asker bu demektirki dağda terör diye askeri teröre doğuda yaşayanlarıda askere düşman etmektir . askerse emir kulu değilmidir hangi ana evladı bi cana kıysın gencecik mehmetciklerimizin nesli askerde yokluk özenti nedeniyle nice türk kızlarımızı ise batakanere sürükleyen kimdir . nice ceylanlar böyle oyunlara kurban gidiyo uyanın önce bu zihniyetimizi değiştirelim . değiştirelim o askerde bizim evladımız ölen ceylanlarda artık kimse ölmesin. bu ülkede biz komple kardeşiz ayrımımız yok ne olursak olalım ister sünni -ister çerkez - ister kürt- ama bişi unutmayalım biz toplu bi türküz bu ülkede yaşıyosak ülkemize kardeşliğimize sahip çıkalım bu duruma düşüren zihniyetler ve vekiller utansın
saygılar
ceylan17 tarafından 10/12/2009 8:24:08 AM zamanında düzenlenmiştir.
ceylan17 tarafından 10/12/2009 8:37:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
Susacak mısınız?
Bazen tek bir olay, bütün bir ülkeyi anlatır.
Şu Ceylan’ın korkunç hikâyesine bakın, Türkiye’yi göreceksiniz.
Bu ülke, bir roketle bir kız çocuğunun paramparça edilebildiği bir ülke.
Bir sosyal demokrat, bir siyasetçi, bir insan olan Deniz Baykal, “Kürt açılımının içi boş, doldursunlar konuşalım” diyordu.
Ceylan’ı vuran roket o “açılımın” içini dolduramıyorsa hiçbir şey dolduramaz.
Açılım denilen şey bu işte Deniz Bey.
“Anne, bana makarna pişirsene” dedikten sonra evinden çıkan kızın bir roketle parçalanmaması.
Bu kadar basit işte.
O kızın ölmemesi açılım.
Buna karşı mısınız?
Bunun içini boş mu buluyorsunuz?
Aslında bu soruları Baykal’la Bahçeli’ye Başbakan Erdoğan’ın sorması gerekiyordu.
Onun cesareti yetmediği için sormak bize düşüyor.
Başbakan, o roketin bir askerî birlikten atıldığının ortaya çıkmasından çekindiği için olacak ağzını bile açmıyor.
Gazze’de ölen çocuklara Türkiye’den sahip çıkmak kolay.
Türkiye’de ölen çocuklara Türkiye’den sahip çıkın siz.
Nedir bu sessizliğiniz?
Kürsü kürsü dolaşıp bağıran Erdoğanlara, Baykallara, Bahçelilere ne oldu?
Zor değil mi bir çocuğu askerler vurunca konuşmak?
“Dağa çıkarım” diye bağırıyordu Bahçeli, o kadar yüreği varsa dağa çıkmasına gerek yok, siyasetçiliğini yaptığı ülkede vurulan çocuğun hesabını sorabilsin yeter.
Bağırmak ne kolay Devlet Bey, bağırmak ne kolay.
Bak senin memleketinin bir köşesinde bir çocuğu vurdular.
Sesini çıkarmak bir yana yüzünü bile gösteremiyorsun.
Bir çocuğa bile sahip çıkamıyorsun, dağa çıkıp ne yapacaksın?
Susuyorlar.
Ceylanın vurulması bize Türkiye’deki siyaseti, siyasetçileri gösteriyor işte.
Susan sadece onlar mı?
Neredeyse bütün Türkiye susuyor.
Şu medyaya bakın.
Bu nasıl bir bıçak kesmez sessizlik Allahım.
Bir gazete neye yarar vurulan bir çocuğun hesabını soramazsa?
Onca kâğıda, mürekkebe, emeğe yazık.
Bir kız çocuğunun bir roketle vurulup parçalandığı, devletin ortadan yok olduğu, savcının köye gitmediği, doktorun karakol bahçesinde otopsi yaptığı bir ülkede yaşıyorsunuz.
Bunlardan hiç mi biri size tuhaf gelmiyor?
Hiç mi birinde haber değeri bulmuyorsunuz?
Bu medya iki grupmuş da, birisi muhalifmiş de, öbürü başbakanı tutarmış da, muhalif olan demokrasi mücahidiymiş de...
Bunlar iki grup falan değil.
Bunlar tek grup.
Öyle ortak bir sessizlikleri var ki...
Hele o muhalif geçinenler...
Ne oldu muhalefetinize?
Bu hükümetin iktidarında bir çocuk vuruldu, niye hükümete hesap sormuyorsunuz, niye muhalefet yapmıyorsunuz?
Hükümet “iyi bir şey” yaptığında muhalefet etmek için yerlerde yuvarlanıyorsunuz, muhalefet edecekseniz hükümetin bu “sessizliğine” muhalefet etsenize.
Olmuyor değil mi?
Roketi atan asker olunca sizin o muhalif dilleriniz tutuluveriyor.
Ceylan’ın annesi, “kızımın parçalarını etekliğimde taşıdım” diyor.
Hiç mi içiniz acımıyor sizin?
Hiç mi vicdanınız yok?
Bu sessizlikten hiç mi utanmazsınız?
Yarın bir gün çocuğunuz çıkıp gelse de, “bir küçük çocuğu vurmuşlar, sen neden yazmadın” dese, ne diyeceksiniz?
Çocuğunuzdan da mı utanmıyorsunuz?
Hadi vicdanınızdan, utanmanızdan vazgeçtik, gazetecilik merakınız da mı yok?
Üç askerî karakolun ortasındaki bir köyde bir küçük kız nasıl bir mermiyle parçalandı, merak etmiyor musunuz?
Her konuda birbirinizden farklıyken bir küçük kız vurulduğunda ortaklaşa sesiz kalmayı size kim öğretti?
“Anne bana makarna pişirsene” dedikten sonra bir kız paramparça oldu.
İstediğiniz kadar susun.
O ölü kızın çığlığı sizin sessizliğinizden büyük.
Siz sustukça o bağıracak.
Siz sustukça o bağıracak.
AHMET ALTAN
Böyle yürekli yazarlara ve namuslu seslere ne çok ihtiyaç varmış meğer..
''Çocuklar öldürülmesin
Şeker de yiyebilsinler''
diyen şairlere ne çok ihtiyacımız varmış meğer...
Sevgili Eyüphan yazınızdaki acıya tükenerek katılıyorum.
Utanıyorum
Tiksiniyorum.......
hanay tarafından 10/9/2009 10:10:00 PM zamanında düzenlenmiştir.