- 745 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZEL DAVETLİLER
Bakanlığımızın özel davetlisi olarak şehrimize gelen Avrupalı yöneticileri havaalanında kılıç kalkan ekibimiz karşılamıştır. Nefesleri kesen gösterilerden sonra, yabancı konuklar bir ara ziyaretlerinden vazgeçip uçaklarına dönmüşlerse de, şehrimizin valisi tarafından güçlükle ikna edilmişlerdir. Avrupalı yöneticilerin şehrimizde incelemelerde bulunacakları söylenmesine karşın, hangi konuda incelemelerde bulunacağı anlaşılamamış ve kamuoyu merak içinde kalmıştır.
İlk gün, konukların da katıldığı bir toplantı düzenlenmiş olup, bu toplantıda valimiz şehrimizin ve çevresinin coğrafi durumunu anlatmıştır. Konuklar, şehrimizin coğrafi durumunu öğrendikten sonra kalacakları otelin yer bilimi ve depreme dayanıklılık testlerinin sonuçlarını sormuşlar ancak, yanıt alamamışlardır. Çünkü, yetkililerimizin aklına ilk kez böyle bir şey gelmiştir. Yanıt vermekte güçlük çektiklerinden, konuyu bakanlığa faks ile iletmişlerdir. Bu arada, bakanlıktan gelecek haberin gecikme olasılığını düşünerek, gecekondu semtlerindeki vatandaşlarımızın depreme karşı gösterdikleri örnek cesareti anlatarak konukları rahatlatmışlardır. Toplantının sonunda valimiz, Türkler ile Batı’nın dostluğunun eskilere dayandığını söyleyerek uygulanan vizelere şaştığını eklemiştir.
Aynı gün, bölgemizin sanayi yapısı ve fabrikaları ile ilgili olarak bir inceleme gazisi yapan Avrupalı yöneticiler, bir meşrubat fabrikası ile bir çukulata fabrikasının açılışı nedeniyle yapılan törende hazır bulunmuşlardır. Bu arada yabancı konuklardan birisi, yetkililere şunları söylemiştir :
- Bu fabrika, ülkenizdeki bayram şekeri açığını büyük ölçüde kapatacaktır. Eğer kapatamazsa, biz yeni fabrikalar açmaya hazırız. Yaklaşmakta olan bayramınızı da şimdiden kutlarız.
İkinci gün, konuklar, yetkililer ile birlikte deniz kıyısında bir gezinti yapmışlar ve en çok yüksek yapılara kafayı takmışlardır. Bunun farkına varan bir yetkilimiz,
- Denizin manzarasından daha çok insanın yararlanabilmesi için, kıyılarımızı bu binalar ile süsledik. Ayrıca, en güzel balkon düzenleme yarışması açtık, demiştir.
Konuklarsa salt, “Good, good” diyerek karşılık vermişlerdir.
Deniz kıyısındaki gezinti, öğle vaktine dek sürmüş ve öğle yemeği yine kıyıdaki bir restorantda yenmiştir. Daha doğrusu, bizim yetkililerimiz yemişler, yabancı konuklarsa sağa sola bakınmışlardır. Çünkü, yemek yedikleri yerin yayalara ayrılmış bir kaldırım olduğuna şaşmışlardır. Zaman zaman masaların arasından geçen yayalara gülümsemişler, el sallamışlardır. Yayalar da masalara bakıp, ağızlarını yalamışlardır. Konuklar, halkın böyle kaynaşmış bir durumda iç içe yaşamasından dolayı yetkililerimizi kutlamışlardır. Kendilerine, yemeklerin soğuduğu anımsatılınca, sanki sözleşmiş gibi hep birlikte denizin yüzeyindeki patlıcanları, domatesleri göstermişler ve sormuşlardır:
- Balıklarınızı sebze ile mi besliyor sunuz ?
Soruya yanıt veremeyen yetkililerimiz, garsonların yan yana dizilerek bu görüntüyü kapatmalarını istemişlerdir. Çevre Temizliği Müsteşarı da bakanlık yetkililerine, şunları söylemiştir :
Bana niye öyle bakıyor sunuz ? Ben mi kirletim yani. En kısa zamanda istifamı vereceğim. Herkes bizim anamızın hatırını soruyor, ne bu be !
Bu arada, garsonların yerlerini değiştirdikleri ve bu kez caddeyi kapatmaya çalıştıkları gözlenmiştir. Bunun nedeni az sonra anlaşılınca kızgın müsteşar,
- İstifadan vazgeçtim, beyler. Şehirdeki ayıları ve ayı oynatıcılarını toplatmayan sorumlu ortaya çıksın önce. Onurumuzun kırılmasına izin veremem! diye bağırmıştır. Dikkatlerini oynayan ayıya verdikleri için konuklar konuşmalardan bir şey anlamamışlar ancak, ayı oynatıcısını becerisinden dolayı kutlayarak birlikte fotoğraf çektirmişlerdir. Ayı oynatıcısı ise,
-Bedava olur mu abiler ? Hiç olmazsa şu ayıya bir harçlık... diye tutturmuştur.
Ertesi gün, yani üçüncü gün gazeteler “Avrupalı yöneticiler denizlerimizdeki sebzeleri inceliyor” diye başlık atmışlardır. Gerçekte böyle bir şey olmadığından bu duruma hem Avrupalı yöneticiler, hem de yetkililerimiz çok şaşırmıştır. Magazin dergilerinden bazıları da
“ Avrupalı yöneticiler bir sokak ayısının tecavüzüne uğradı” gibi haberler verince, konuklar bir basın toplantısıyla haberleri yalanlamışlardır.
Avrupalı yöneticiler, şehrimizdeki sinemaları ya da filimleri mi incelemeye gelmişlerdi? Çünkü, gezi sırasında önünden geçmekte oldukları bir sinemaya girmek istemişler, bu istekleri hoş karşılanmamış olmasına karşın kabul edilmiştir. Sinemanın önündeki kalabalığı daha çok çocukların oluşturması nedeniyle, önce çocuk sineması zannedilmiş ancak, afişlerden ve “ 18 yaşından küçükler giremez” yazısından durum anlaşılmıştır. Her ne kadar durum anlaşılmışsa da, içeride onsekiz yaşından büyük kimseye rastlanmayınca anlaşılan durum, iyice anlaşılmaz hale gelmiştir...
Avrupalı yöneticiler, ziyaretlerinin son gününde şehrimizin trafiğini yakından incelemek zorunda kalmışlardır. Çünkü, konukların ve yetkililerin geçeceği caddelerde bütün önlemlerin alınmasına karşın, şoförlerimiz üstün yetenekleri ile trafiği tıkamışlardır. İşte bu anda, konuklardan biri yanında bulundurduğu kamerasını çalıştırmış ve “ Wondurful ! Wondurful ! ” diye bağırarak herkesi meraklandırmıştır. Konuğun “ Burada korna, müzik yerine mi geçiyor ? ” şeklindeki sorusu çevirmenlerce yanıtlanamamıştır. Ancak, kornalardan birinin çaldığı “ Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun ?” şarkısı yine onların diline çevrilmiştir. Bu arada konuklar, arkasında “Apollo” yazılı bir dolmuşa ilgi göstermişler,
-Sizi kutlarız. Amerikalılar bile Apollo’ya otuz kişiyi yerleştiremedi. Bu bir başarıdır, diyerek yerli Apollo nun fotoğraflarını çekmişlerdir.
Akşama doğru havaalanına varan konuklar, gazetecilerin saldırısına uğramıştır. Gazeteciler en çok “ Kamuoyu merak içinde. Memleketimizin nesini incelemeye geldiniz, lütfen açıklayınız” gibi sorular sormuşlardır. Konuklar ise, katıla katıla gülmüşler ve yine gülmüşlerdir...
(Sivas Anadolu Gazetesi-Kasım 1983)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.