Evrende Neden Yalnızız
Hepimiz çocukluğumuzda uzaylıları konu alan filmler izlemişizdir. Şimdilerde çekilen aynı konulu filmlerin daha karmaşık bir yapısının olduğu dikkatinizi çekmiştir. Senaristlerin yılın dünya dışı varlıklar hakkında bilimsel ve kuramsal verilerden faydalanarak senaryolarını oluşturdukları düşünülürse film sektöründe uzaylı diye tanımlanan varlıkların dünya ile temas kurmaları sonucunda gelişen olayları konu alan filmlerin zekâsı zamanla ve öğrenilen verilerle doğru orantılı olarak bir gelişme kaydettiğini söyleyebiliriz. Bu film sektörüne yansıyan anlayış gelişmesi bilimin bulguları sayesinde olmuştur dersek yanılmış olmayız. Taşkın tuna UZAY ve ÖTESİ adlı eserinde UFO kavramının çok cazip ve düşünülesi bir konu olduğunu açıkça söyler ancak bir bilim adamının savları arasında UFO kelimesini kullanmasının kariyerinin sonu olacağını, ciddi adımların atılıp izlenildiği bilim camiasında yabancı varlıkların geçmişten geleceğe uzanan birikimli düşünce ağından faydalanmaktan her bilim adamının çekindiğini de sözlerine eklemeden yapamaz. Anlaşılacağı gibi UFO kelimesi öylesine alt tabakalara ve halkın ruhuna sinmiştir ki artık bu terim şaklabanlığı da beraberinde getirmektedir. Oysa çok değerli ve zeki bilim insanları açık açık dünya ötesi varlıkların izini aramış ve olamayacağını iddia eden karşıtlarına karşı koyu bir muhalefet geliştirmişlerdir. Bunların başında Carl Sagan ı sayabiliriz.
Şüphe götürmez ki tüm dünya UFO heyecanına Erich Von Daniken sayesinde katılmıştır. Bilim çevrelerince küçümsenen eserlerine rağmen halkın gözünde yabancı varlıkların olasılığı zihinlerde dolanan belli belirsiz bir kavram olmaktan öteye varmış, pek çok araştırmacıya örnek oluşturmuştur. Çok geçmişe ait betiklerin yorumunu onun sayesinde farklı bir mantıkla yapmayı öğrendiğimizi söyleyebiliriz. Daniken in ısrarla ontolojik olarak her kavramın altına bir UFO yerleştirmesi saygın bilim çevrelerince şaklabanlıkla suçlanmasına neden olmuştur. Oysa yakın zamanda John Taylor’un Kara Delik adlı eserini okurken karşılaştığım betimlemelerde ve kitabın bazı paragrafına serpiştirilmiş öngörülerde böylesine deha sayılabilecek bir bilim insanının bile UFO düşüncesine haddinden fazla yer ayırdığını görmek ve Daniken ısrarcılığına benzer bir anlayışla varlığın kökenini bile yabancı varlıklara atfetmesine şahit olmak bende artık dünya dışı yabancı varlıkların bir bilinmeyen değil sadece bir aksiyom olduğu düşüncesini uyandırdı. Yapılan tüm uzayı dinleme çabalarının başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen, zihinlerde evrende yalnızız düşüncesinin oluşmamasının sebebi belki de John Taylor’un dediği gibi kara deliklerin yabancılar tarafından bir geçiş kapısı olarak kullanılması düşüncesinden kaynaklanıyor olabilir. Evet, uzaylılar evrenin bilinmeyen bir köşesindeler ve zaman denilen şey çok göreceli, evren boşluğuna yollanan radyo dalgaları ve dünya konumunu ifşa eden araştırmacı cisimler mekânın olağan üstü ezici devasalığının yanında gülünç denebilecek kadar etkisiz kalmaktalar. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna dumanla haberleşmek gibi. Onların zamanın bir noktasına temas eden bir ziyaretleri ile olası gelecekteki diğer bir ziyareti arasındaki zaman farkı elbette ki dudak uçuklatacak kertede olmalıdır. Geçmişte ziyaret edildiğini anlayan insanlar ziyaret edilişlerinin kanıtlarıyla akılları karışacak ve bir dahaki ziyarete kadar tüm kanıtlar belki de zamana karşı etkisini yitirecektir. Düşünelim ki bir UFO dünyayı keşfetmiş ve derhal geldiği yere kendi halkına durumu anlatmaya gitmiştir. Üzerinde ilkel varlıkların yaşadığı çok güzel ve atmosferli bir gezegeni fark etmenin heyecanıyla uzaylımız son sürat hareket etse bile onun bir dahaki dönüşünde dünya korkunç bir evrim geçirecek, insanlar gelişecek, tarih sayısız olaylara şahit olacak ve dünyada yüzlerce kuşak gelip geçecektir. Buradan da zamanın çok kısa bir anında uzaylı varlıklarının izini sabırsızlıkla sürmenin ne kadar saçma olduğunu anlayabiliyoruz. Sanırım evrenin devasa yapısı biz insanların sabrının atomik kütlesiyle uyuşmuyor. Belki de, buna rağmen bazı yargılara varmakta aceleci davranıyor ve Carl Sagan ’ın gelişmiş bir uygarlık hakkında ileri sürdüğü savını göz ardı ediyor da olabiliriz. Sagan’a göre zekâ taşıyan ve teknolojide gelişmiş herhangi bir uygarlık kaçınılmaz bir şekilde kendi varlığına yıkıcı bir süreçle son vereceğinden hiçbir zaman, bize ulaşmalarını beklediğimiz uzaylı dostlarımızla tanışamayacağız.
YORUMLAR
UFO, insanlar üstünde bir binbir gece masalları kıvamında etki bırakan modern masallardan birtanesi. Danimarkalının kendine dayanak olarak aldığı bir yığın eseri kullanırken hem okuyucuların metafizik hastalığı cazibesini ustaca kullandığı hem de çıkardığı kopyalarda bazı tahrifatlar yaptığı anlaşıldı.
Tabi bu, metafiziğin o büyüleyici, ruh okşayıcı dünyasından mutlu çoğunluğu pek etkilemişe benzemiyor. Bu da çok normal ve önemsiz bence zira bu çoğunluğun, milim milim keşfedilmiş gerçeklerle ne doğrudan bir alakaları ne de bu gerçeklerin çıkmasına bir etkileri var( Onlar margarin önermekle meşguller hep).
Medeniyet dediğimiz, içinde yaşadığımız sürecin her döneminden alacağımız her kesiti ki mutlaka birbirinden farklıdır ve bu farkı çok ama çok az bir (diyelim ki milyonda bir gelen) süper zekalı insanlar yapar ya da yapılmasının önünü açar.
Dünya dışı varlıkların bir aksiyom olduğu iddianızın dayanağı Einstein fiziği gibi geldi. Zira yazdığınız engeller onun tezlerine dayanıyor. Fakat uzay ve zaman'a tam alışmaya, onu hazmetmeye başlamıştık ki paralel evrenle boyutların anasını ağlattılar. Allahtan Einstein çarpanı da buna bağlı Hız, Zaman, Kütle, Çekim ve Uzunluk hesapları da hala yerli yerinde.
Yani Einstein'in ışık hızı ve ona bağlı yukarda saydığım büyüklüklerin göreceli hallerinden dolayı haberleşmek ve görüşmekle ilgili yazdıklarınıza katılabilirim ama bu, biz bilsek de bilmesek de evrende yalnızız çıkarmasına sebep teşkil etmez. Gördüğünüz gibi ne yaptımsa ne yazdımsa -Einstein formülleri hala kullanımdayken- dünyadışı varlıkları postulat olmaktan kurtaramadım. :)
Bu konuları bırakmıştım yıllar önce oysa...