- 635 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEDENİYET DÜNYAMIZDAN MUHTEŞEM BİR TABLO
MEDENİYET DÜNYAMIZDAN MUHTEŞEM BİR TABLO
Eski ve köklü medeniyetimizin, kültürümüzün, vefa duygularımızın ve gönül dünyamızın zenginliğinin tezahürü olarak geçmişte yaşamış, fert ve toplum hayatımıza yerleşmiş, bu gün de hâlâ hayatiyetini devam ettiren kavram ve müesseselerimiz çoktur.
Komşusu açken tok yatmanın reddedildiği inanç mensuplarının toplumsal yardımlaşma ve dayanışma anlamında vücuda getirdiği vakıf müessesesi geçmişte Avrupalıları bile hayrete düşürecek tarzda işlemiş olup, bu çizgide inşa ettirilen kervansarayların, köprülerin, çeşmelerin, imaretlerin, medreselerin ve camilerin sayısı resmi kayıtlarda gösterilenlerin çok çok üstündedir.
Hiçbir dünyalık karşılık beklenmeden Allah rızası için hayır, hasenat ve sadakay-ı cariye kabilinden yapılan kalıcı eserler sadece insanlara yönelik hizmetlerle sınırlı kalmamış; Ecdadımız sokak köpekleri, göçmen kuşlar, hatta yaralı av hayvanları için bile vakıflar kuracak kadar yardım anlayışının ufuklarını genişletmiştir.
Cömertlik, ayıp bakırını kalaylayan ve parlatan bir ciladır. İyilik ve cömertlik insanî ve imanî hasletlerin en önemlileridir.
Eskiden bazı hayırseverler sadece kesesi ve kasası değil, gönlü de zengin olan bir takım asil ruhlu insanlar, darda ve sıkıntıda kalanların darlık ve sıkıntılarını gidermekten, onların borçlarını ödemekten de ayrıca büyük bir manevi zevk duyarlardı. Bunu yaparken de borçlu kimseyi, mağdur şahsı asla rencide etmiyorlardı.
Evde ihtiyaç olmadığı halde, sokak satıcısı boş geçmesin diye yoğurt alanlar, seyyar satıcılardan alış veriş yapanlar az değildi.
Öyle borçlular vardı ki, onlar, borçlarının kim veya kimler tarafından ödendiğini dahi bilmiyorlardı.
Osmanlılar zamanında, bakkalların, kasapların, manavların vs. diğer esnafın veresiye defterlerine ZİMEM DEFTERİ deniyordu. Mesela hayırsever bir vatandaş, mahallesindeki bakkala rast gele giriyor, bu defterlerden birini veya bir kaçını istiyor, listeyi şöyle bir inceledikten sonra borçların bir kısmını veya tamamını, hatta birkaç kişinin borçlarını tamamen ödeyip çıkıyordu.
Kabarık borçlarından dolayı esnafa utana sıkıla, çekine çekine mahcubiyet içinde alış veriş etmek zorunda kalan mahalle sakini, meçhul bir el tarafından borcunun ödendiğini öğrenince hem rahatlıyor, hem son derece şaşırıyor, hem de tanımadığı, bilmediği bu hayırsever insana dua üstüne dualar ediyordu.
Ne asil bir davranış değil mi? Veren el alan eli görmüyor, alan el de vereni… Kabul etmek lazımdır ki almak kolay, vermek zordur. Onun için atalar “Veren el, alan elden üstündür” buyurmuşlardır.
Fâni dünya hayatına bekâya açılan bir pencereden bakanlar, bekâ âlemine eli boş gitmemek için yardım, iyilik ve cömertlikte sınır tanımamışlar, bizlere de haklı olarak övüneceğimiz köklü ve zengin bir miras bırakmışlardır.
Bize düşen o mirasa sahip çıkmak, iyilik geleneğini devam ettirerek yaşatılmasına gayret göstermektir.
Selam ve dua ile
Gazi Hüseyin KILBAŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.