- 1542 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
HARF DEVRİMİ FACİASI
Yok yok heyecanlanmayın!
Savcılar da el ovuşturmasın!
Devrim kanunlarına konu olan harf devriminden bahsedecek değilim. Harf devrimi deyince hemen aklımıza 1928 tarihinde Atatürk’ün yapmış olduğu harf devrimi gelmektedir. Aslında o bir ilk değildir. Başka harf devrimleri de vardır. Bunlardan birini ele alacağım. Bu devrimden 14 yıl önce yapılmış olan ve facialara sebep olan bir harf devrimi…
Yıl 1914… İttihat ve Terakki iktidarının Osmanlı Devletine tam hakim olduğu bir yıl. Birinci dünya savaşının ayak sesleri duyuluyor. İktidar içinde de bir tartışma vardır:
“Osmanlı’nın kullanmakta olduğu İslam Alfabesi’nin değiştirilmesi…”
Çeşitli görüşler vardır. Drekt latin alfabesine geçilmesi gerektiğini savunanların yanında, kullanılmakta olan alfabenin ıslah edilmesi ve Latin alfabesine geçiş için ara bir alfabenin uygulanmasını savunanlar…
İkinci görüş ağır basmış olmalı ki, esaslı bir hazırlık bile yapılmadan tüm kamu kuruluşlarına ve orduya bir genelgeyle harf devriminin yapıldığı, yeni alfabe ve yazım kurallarının şöyle şöyle olacağı ve aksine hareket edenlerin şu kadar cezaya çarptırılacağı emredildi. Emredilen yeni alfabe şu yenilikleri getiriyordu:
Alfabede öteden beri kullanılmakta olan harfler kullanılmaya devam edilecek. Ancak hareke kullanılmayacaktır. Bunun yerine e sesi vermek için elif, i sesi vermek için y ve ü sesi vermek için vav kullanılacaktır. Harfler hiçbir şekilde birleştirilmeyecektir. Her harf müstakil olarak yazılacaktır. Tıpkı latin harfleri ile yazar gibi…
Bir anda her şey karmakarışık oldu. Kamu kuruluşlarındaki curcunayı bir tarafa bırakalım. Harıl harıl savaşa hazırlanan orduda tam bir karmaşa yaşanmaya başladı. Çünkü, istihbarat raporlarından tutun da, iaşe emirlerine kadar, günlük harekat emirlerinden tutun da, hukuk metinlerine kadar her şey bu esasa göre yazılacaktı. Eski yazı şekli zinhar kullanılmayacaktı.
Doğuda 3.Ordu’da görev yapan Yarbay Şerif (İlden) Bey’in de hatıralarında yazdığı gibi, yeni alfabeyle yazılmış bir sayfalık bir metini çözmek ve anlayabilmek için ciltlerce metin yazmak ve çalışmak gerekiyordu. Bu da saatleri hatta günleri alıyordu.
Bir istihbarat raporu almışsınız ve bu çok acildir. Ne yazdığını anlayabilmek ve hemen gereğini yazışmalara geçirmek icap ediyor. Ama bunu çözmek bile saatler alıyor. Belki diğer yazışmalarda vakit kaybı önemli olmayabilir ama, bu günün diliyle “İvedi” “Çok İvedi” “Yıldırım” “Harekat Yıldırım” işaretini taşıyan acil yazışmalarda büyük faciaların doğmasına sebep olmuştur. Çünkü istihbarat bir ordunun olmazsa olmazıdır. İstihbaratı yavaşlatıcı hareketler ise facialara sebep olabilir. Hele ki fiilen bir savaş söz konusu ise…
İşte facialardan bazıları:
Birinci dünya savaşlarının ilk muharebeleri Ruslara karşı Erzurum Köprüköy ve Azap muharebeleridir. Kasım ve Aralık 1914 de bu muharebelerde ordumuz galip gelmiştir, Ruslar püskürtülmek üzeredir. İstihbaratın yavaşlamış veya kesilmiş olması sebebiyle hezimete uğradığımız zannedilmiş ve gece tipide geri çekilme emri verilmiştir. Tipi sebebiyle yollarını kaybeden askerlerimiz firari muamelesi görmüş ve bir çoğu kurşuna dizilerek cezalandırılmıştır. Kazandığımız muharebeler kaybedilmiştir.
Aynı anlarda Rus Çarı kendi askerlerine moral vermek için bu cepheyi ziyarete gelmektedir. Geliş esnasında geceleyin bölgede bulunan müfrezelerimizin avucuna düştüğü halde, neyin ne olduğu anlaşılamadığından elini kolunu sallaya sallaya yoluna devam etmesine müsaade edilmiş oldu. Halbuki ele geçirilseydi, belki 1.Dünya savaşının kaderi bile değişebilirdi.
Sarıkamış Harekatı’nda tüm olumsuz şartlara rağmen Enver Paşa’nın verdiği emir gereği, düşmanın arkasını çevirmek için dağları aşmaya çalışan birliklerimiz, istihbarat zayıflığı sebebiyle birbirleriyle savaşa tutuşmuşlardır. 4 saat süren çarpışma neticesinde binlerce askerimiz şehit olmuştur.
Yine istihbarat eksikliğinden dolayı, o tarihteki Erzurum yakınlarında bulunan Rus birliklerinin gerçek sayısı anlaşılamamıştır. Rusların bu bölgedeki birliklerinin daha kalabalık ve silah olarak da daha güçlü olduğu zannedilmiştir. Doğru istihbarat bilgileri alınabilseydi, belki de Sarıkamış Harekatı’na lüzum görülmez, cepheden taarruzla Rus ordusu mağlup edilebilirdi. Ya da bu taarruz birkaç ay geciktirilerek, 80-90 bin askerimizin donarak şehit olmasıyla sonuçlanan o büyük facia ordumuza yaşatılmazdı.
Neyse ki bu hevesten vazgeçilmiş, kısa süre sonra sebep olduğu facialar görülmüş, alfabe yeniden eski şekline getirilmiş yanlışlık bu şekilde düzeltilmiştir.
Okuduğunuz gibi 1928 tarihli Harf Devrimi’ne hiç dokunmadım. O tarihten önce İttihatçıların lideri Enver Paşa tarafından, ham bir hevesle orduya cebren uygulatmaya kalkışılan altyapısız bir harf devriminin sebep olduğu facialardan sadece bir iki tanesini hatırlattım.
Altyapısı oluşturulmadan girişilecek her bir yeniliğin benzer facialara sebep olacağını hiç unutmamak gerekir. Her zaman emir demiri kesemeyebilir. Hazırlık ve zamanlama çok önemlidir.
www.ekremsama.com
YORUMLAR
Anlattığınız tarihi kesit içimizde devam eden bir yaradır bence, 1928 den bahsetmemenizi de nezaketinize veriyorum. O yıl yapılan harf devriminde coğrafyamızda zaten fazla sayıda olmayan okur yazarın bir sabah 'Okur yazar!' olmaksızın güne uyandığını da ben hatırlatayım. Böyle bir tarihi geçmişten geliyoruz ve övündükçe övünüyoruz, nedense!
Yazınız tarihin içinden kısacık bir kesiti sundu bize. Ve her birimizi düşüncelere itmesi gereken özel bir konu aslında.
Tarihimizi tam anlamı ile bilmeden yaşamaya çalıştığımızda neler yanlış yaptığımızı açık şekilde görüypruz aslında.
Finalde vermiş olduğunuz uyarı ise bu gün içinde bulunduğumuz eğitim öğretim sisteminin çürümüşlüğünü hatırlatıyor bize.
Temeli sağlam olmayan yapılar küçük bir salalntıda yerle bir olur ama biz bu gerçeği bilemeyecek kadar körüz galiba.
Saygılar yüreğinize ve teşekkür ederim paylaşımınız için.
onurumsun tarafından 10/9/2009 10:07:46 AM zamanında düzenlenmiştir.