- 3018 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
184 - HALÜSİNASYON
Onur BİLGE
Babamın, çok eski öğretmen arkadaşlarından birinin oğlu olan Hakan, ilkokuldan sonra okumak istememiş, sanat öğrenmek için bir terzi yanına girmişti. Evli bir öğretmen ablası, kendisinden epey küçük bir de erkek kardeşi vardı. Bir kızları, bir oğulları olduğu için aile bu çocuğu istememiş, annesi hamileliğini geç fark ettiğinden, doğurmak zorunda kalmıştı. O zamanlar, buraya yeni taşınmıştık. Eşref yeni doğmuştu, ben bebek oynuyordum.
Aradan yıllar geçti. Hakan, kalfa oldu. Bazen ailecek bize misafirliğe geliyorlar, biz de onları ziyaret ediyorduk. ‘Komşunun çocuğunu komşu terbiye eder’ diye bir söz vardı. Annem, bu gidiş gelişlerin birinde Hakan’a:
“Oğlum, bu aralar dikkatli ol! İçimde kötü bir his var. Başında bir felaket dolaşıyor. Sana bir şey olmasın! Arkadaşlarınla arana mesafe koy! Olur olmaz insanlarla
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 7
TIRNAK - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
evet bizler şimdi ki çocuklar gibi sanslı değildik.
Kulaktan dolma bir sürü bilgi ile yetiştik ve böyle duyumlar bizi hep çekingen yaptı.Bende hatırlarım zenazenin dirileceğini sanıp o evde yalnız kalmak istemezdim.
evet aslında ebn gidenlerimizin bir şekilde bizi gördüklerine inananlardanım.Bu sadece bir his.
Paylaşım için teşekkürler.
Yazınız her zaman ki gibi sürükleyici ve akıcı bir dil.
Ölüm! Genç olsun yaşlı olsun her ölüm erken deriz ya hani değil aslında. Biz sadece kendimizi kandırıyoruz. Sonuçta her canlı ölümü tadacaktır. Yani ölüm ölümdür; genci için de ,yaşlısı için de.
Yarın binbirgece öykünüzde buluşmak dileğiyle...
Beyin, nasıl bir fotoğraf makinesiydi ki çektiği resim, kendisi istemedikçe asla silinmiyordu! Ruh nasıl bir şeydi ki başkalarından böylesine etkilenebiliyordu? Şehit, nasıl bir mertebeye ulaşıyordu ki hayalde ve aşikâr görünebiliyordu? Ne sırlar vardı, bilmemiz mümkün olmayan! Neler vardı, anlayamadığımız! Neler vardı, algıladığımıza inandığımız, kimseyi inandıramadığımız ve neler vardı, hayalen ürettiğimiz, kimsenin göremediği, varlığına yemin edebileceğimiz!
Yavaş yavaş sır perdeleri aralanıyordu. Zaman, sabır, araştırma ve özellikle Ayet-i Kerime’lerin projektör gibi vurduğu olaylar tamamen aydınlanıyor, esrar perdeleri aradan kalkıyor; gerçek, tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyordu.
SEVGİLİ ONUR BİLGE,
hikayenizden çok etkilendim.sizin minicik dünyanızın korkularını asker ocagının feryatlarını sizin son parağraftaki yazınız çok mükemmeldi.heyecanla bir sonraki yazınızı bekliyorum.saygılarımla.
Genç ölüm, dediğiniz gibi gercekten çok ağır. Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın. Rabbime emanet olsunlar. Yaşlılarımıza da her halükarda, sabırlı, saygılı, sevgi dolu davranışlar içinde olmamızı nasip etsin ki her an kaybedebilme ihtimali fazla olan kişilere karşı içimizde ukde kalmasın...
Tebrikler, saygılar
Beyin, nasıl bir fotoğraf makinesiydi ki çektiği resim, kendisi istemedikçe asla silinmiyordu! Ruh nasıl bir şeydi ki başkalarından böylesine etkilenebiliyordu? Şehit, nasıl bir mertebeye ulaşıyordu ki hayalde ve aşikâr görünebiliyordu? Ne sırlar vardı, bilmemiz mümkün olmayan! Neler vardı, anlayamadığımız!
Yine çok etkileyici bir hikayeydi.
Tüylerim diken diken oldu o annenin çığlıklarıyla.
Allah kimseye evlat acısı göstermesin.
Kutluyorum.
Selam ve sevgimle...
Beyin, nasıl bir fotoğraf makinesiydi ki çektiği resim, kendisi istemedikçe asla silinmiyordu!
Yavaş yavaş sır perdeleri aralanıyordu. Zaman, sabır, araştırma ve özellikle Ayet-i Kerime’lerin projektör gibi vurduğu olaylar tamamen aydınlanıyor, esrar perdeleri aradan kalkıyor; gerçek, tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyordu.
Evet sevgili Onur ;ayetlerdeki herşeyi yaşıyoruz,ya beyin 'akıl almıyor düşündüğümüzde .
Kutluyorum öyle güzel bir dille yazmışsın ki ..!
Sevgiler ...