- 409 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ? -7
İçeri girdiğinde, Kerime hanımı evrakları incelerken buldu. Nihal’ i görünce yüzünde hafif bir gülümseme belirdi ve hemen eski ciddi haline döndü. Eliyle oturmasını işaret etti. Uzunca bir süre sohbet ettiler. Sohbetin sonunda, dosyadaki sorunları çözmek için dosyayı istedi. İnceledikten sonra fikirlerini Nihal’ e aktardı.
Cep telefonunu çekmecesine koyduğundan, epey bir geç fark edebildi çaldığını. Çekmeceyi açtı ve telefonda gözüken numaraya baktı. İçinden “ Yine mi sen ? Bıktım artık yahu. Ne kadar yapışık bir kadınmışsın. Anlamadım ben. Bitti diyorum sana. Neden anlamak istemiyorsun. Bitti güzelim bitti işte. “ Telefon ısrarla çalmaya devam etti fakat Tarık açmadı. Uzunca bir aramadan sonra nihayet sustu. Elindeki telefonu tamamen kapattıktan sonra tekrar hırsla çekmeceye koydu.
Birden geçmişini düşündü. Çocukluğuna indi düşünceleri. Annesini hatırladı. Yüzü yine değişti. Yüzü asıldı birden bire. Çocukluğundan bu yana bir tarafı kırıktı her zaman.Annesi onu hayal kırıklığına uğratmıştı. O’nu affetmemişti o günden bugüne. Tam ona ihtiyacı olduğu dönemde, onların varlığını hiçe sayarak, başka bir erkek için terk etmişti yuvasını.O günden sonra onun adını hiç almadı ağzına. O, kadınlara acıyarak ve küçümseyerek bakardı. O yüzden de hiçbir kadını gerçekten sevememişti. Onlarla, sırf intikam almak için beraberlik yaşıyordu. Bu durumunu ilk başta anlamıyorlardı. Kendinin iyi taraflarını her zaman ortaya çıkarmak için yakışıklılığını, varlığını ve konuşma kabiliyetini kullanır, başarılı da olurdu.
Sadece bir tanesi farklı çıkmıştı diğerlerinden. Onunla da mantık evliliği yaparak, sosyal çevresinde ona yakışır bir eş olarak yanında olmak istediği için yapmıştı bu izdivacı. Çünkü karısı hem akıllı, hem güzel, hem de varlıklıydı. Evlendiklerinde küçük bir emlakçi dükkanı vardı Tarık’ ın. O sayede tanışmışlardı zaten karısı Canan ile. Ev bakmak için gelmişti bürosuna. Birkaç kez görüştükten sonra aralarında sıcaklık olmuş ve daha sonra da evlilikle sonuçlanmıştı. Canan, onun önceki hayatını değiştirmemiş, kendi haline bırakmıştı. Bu da ona bağlanmasına ve evlilik kararını almasına sebep olmuştu. Evlendikten sonra çevresi değişmiş ve kalabalıklaşmıştı. İş yönünden de karısının çevresini destekleri sayesinde işleri açılmış ve şimdi bulunduğu büyüklüğe ulaşmıştı.
Tarık, yine aynı Tarık’ tı aslında. Sadece ona karışmayan ve kısıtlamayan bir eşi vardı. Yine eskisi gibi gayri meşru ilişkileri devam ediyordu. Bu kez daha dikkatli davranıyor, Canan’ a yakalanmamaya çalışıyordu.
Canan’ da biliyor fakat ses çıkarmıyordu. O, Tarık’ a ilk gördüğünde aşık olmuştu. Onun kendisini çok sevmediğini biliyordu. O kadarına bile razı olmuştu. Onun özgürlüğüne olan düşkünlüğünü bildiğinden, onu korkutmamak, kaçırmamak için gururunun kırılmasına bile razı olmuştu. Bu şekilde devam eden evliliklerinde, sevgi kırıntıları ile idare ediyordu. Bu duruma üzüldüğü zamanlarda, evde tek başına gecenin geç saatlerine kadar sabırla onu bekliyordu. Çoğu zamanda ağlayarak geçiriyordu o zamanları. Yatağına yatıyor, onun geldiğini duyduğunda, rolünü tamamlarcasına uyur numarası yapıyordu çoğu kez. Tarık ise farkında bile değildi bu durumun.
Hayatlarına girmeye çalışan bir varlık vardı bedeninde. Onun, geleceğine dair sinyalleri aldığında çok mutlu olmuştu Canan. Tarık’ a müjdeli haberi vermek için özenle sofrayı donatmış ve heyecanla beklemeye başladı. Ona benzemesini istiyordu. Telefonda konuştuklarında, erken geleceğini söylemişti. Saatler geçmesine rağmen gelmemiş, üstelik telefonunu kapatmıştı. İlk kez o akşam karşı koymuş ve isyan etmişti. Geldiği saate kadar salondaki koltukta, karanlıkta sabırla bekledi.
Ayaklarının ucuna basarak içeriye giren Tarık, caddeden sızan ışığın içinde Canan’ ı gördü. Yüzünde ilk defa o akşam görmüştü o acıyı. Açıklama isteyince de birbirlerine girdiler. Kavga bitmiş ve her ikisi de sakinleştiğinde, Canan ,
“ Seni bu akşam güzel bir haberi vermek için beklemiştim. Sen, geleceğini söyleyerek beni kandırdın. Ben hamileyim Tarık. Bu haberi vermek istemiştim ama ancak kavganın sonunda verebildim. Mutlu musun şimdi ? “
Tarık bir anda şok olmuştu. O, hiç kendini baba olarak düşünmemişti bugüne kadar. Üstelik, çocuk sahibi olmayı da istemiyordu. Çocuk kelimesini duyduğunda çocukluğu aklına gelirdi her zaman. Anne ve baba olmanın sorumluluğu çok fazla idi. Dünyaya getirilen çocuk mutlu, huzurlu olmalıydı. O çocukluğunda yaşadığı hayal kırıklığını atamamıştı. Bu halde o çocuğuna nasıl iyi bir baba olabilirdi.
“Canan! Ben daha baba olmaya hazır hissetmiyorum kendimi. Çok erken daha. Ben istemiyorum bu bebeği. Aldıralım hemen. “
Bu sözler karşısında Canan’ ın başından bir kova dolusu buz gibi su aktarılmıştı sanki. Şaşkın bir şekilde bakakalmıştı kocasına. O, bu şekilde hayal etmemişti. Sevinç çığlıklarıyla karşılaşacağını düşünmüştü. Ona sarılacaktı, onu her şeyden esirgeyecek. Ağır kaldırmasına müsaade etmeyecekti. O anne olmanın heyecanını birlikte yaşamak istemişti. Ama sonuç ortadaydı.
Yıldırmamalıydı onun tavrı. O anne olmak istiyordu. O istese de istemese de olacaktı.
“ Hayır Tarık ! Aldırmayacağım bebeğimi. Sen istesen de istemesen de doğuracağım bu bebeği. Ama beni hayal kırıklığına uğrattın. Senin beni çok sevmediğini biliyorum. Ben o şekilde kabul ettim seni. Fakat, şu anda karnımda taşıdığım canlıyı, sen istemiyorsun diye yaşama hakkını elinden alamam. Gerekirse kendim büyütürüm. O karar benim. “
Dedikten sonra hırsla odasına geçti. Saçlarını aynada taradı ve yatağına yattı. Yanındaki konsolda bulunan ışığı kapattıktan sonra uykusuz gecesine teslim etti yıpranmış ruhunu ve parçalanmış kalbini.
Tarık ise karısının salondan ayrılmasından sonra vicdan muhasebesine girmişti kendisiyle. “Hakkım yok benim bir canlıyı katletmeye” diyordu iyi tarafı. Kötü tarafı ise “ Bu kirli dünyaya bir canlı daha getirerek eline ne geçecek. Ne kadar mutlu edebileceksin onu ha ! Söyle! Hadi söyle “ Diyordu.
Beyninin içine sanki iki kişi girmiş ve karşılıklı boks maçı yapar gibiydi. Kafası içkinin de etkisiyle iyice büyümüş ve taşıyacak dermanı kalmamıştı. Oturduğu yerde sızdı kaldı öylece.
Uykusuzluğa alışmıştı. Yerinden kalktı. Salonun başına geldiğinde, kenara sindi ve baktığında Tarık’ ı üzeri açık bir şekilde uyuyup kaldığını gördü. Odaya gitti. Dolaptan aldığı kalınca bir örtü ile yanına geldi. Sessizce üzerini örttükten sonra uykusuzluğa devam etmek için odasına yöneldi. Yine uykusuz bir gece bekliyordu çünkü….
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Bence Canan o bebeği aldırsın, Tarıktan ayrılsın. Belli ki Tarı aile babası olabilecek yapıda değil. Yoksa Çocukluğundaki aile hayatını düşünüp çok iyi bir eş ve baba olabilirdi.
Derler ya; 'Yedisinde neyse yetmişinde de odur.' Devamını merak edeceğim. Dilerim yayınlandığı günü okuma mutluluğuna erşirim.
Kutluyorum kaleminizi.
Sevgiler yüreğinize.
Ben de "onurumsun" un yorumuna katılıyorum...
Tarık'ın paranoya durumları,geçmişteki ailesinin yaşamış olduğu ayrılıklardan kaynaklanmış olabilir.Bunun içinde Tarık da gelişmemiş bir kişilik ortaya çıkıyor ister istemez...
Konulara en ince detayına kadar derinlemesine girmen doğrusu okuyucuyu tatmin ediyor.Benim aklıma takılan Tarık,Nihal'i telefonla niye arasın ki...Sanırım bir hınzırlık düşünüyor gibi...
Saygılarımla efendim...
Tarık geçmişinden, anne ve babasının hayatlarından örenek almalıydı.
Kendinin itiraz ettiği yaşamı eğer kendisi yapıyorsa demek annesini hiç bir zaman süçlamamış olmuyor mu? Bence Tarık'ın oturup kendini ve kendi iç dünyasını yeniden süzgecinden geçirmesi gerek.
Eğer bir yaşamı eleştryorsak. eleştirdiğimiz yaşamı kendimiz yaşamamalıyız diye düşünüyorum sevgili dost.
Güzel bir bölüm Yine sorgularla dolu.
Sevgiler yüreğinize. Tarık'ın kendini sorgulaması dileği ile