- 713 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAMDİ BEYİN SİFONU
Yürüyordum. Yürüdükçe açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de üst katta oturanın, sifonu sabaha dek her yarım saatte bir çekmesine sinirlenmiştim. Aslında sinirlenecek o kadar çok şey vardı ki. Evet, evet ! Mutlaka beni uykumdan uyandıran sifona sinirlenmiş olacağım. Oysaki kaç kez,
-Hamdi Bey, şu sifonu hiç olmazsa saat başlarında çekin de bir işe yarasın, dedim.
-İsterseniz lazımlığa yapalım, sifonu da sökelim, diye karşılık verdi.
Sifon sesleri kulaklarımda, yürüyordum. Yürüdükçe açılıyordum. Daha doğrusu yürüdükçe rahatlıyordum. Çünkü, yolumun üstünde bir tuvalet yoktu. Hamdi Bey’e sinirlenince, tuvalete girmeden evden çıkmış ve evdekilere,
-Herkes herşeyi protesto ediyor. Ben de, Hamdi Bey’i protesto ediyorum. Bundan böyle, bu evde tuvalete girmeyeceğim, demiştim.
Sanki iyi mi etmiştim? İşime yetişmek için bindiğim otobüste, iyi etmediğimi anladım. Otobüs oldukça kalabalıktı. Oysa ben, hareket etmesem çatlayacaktım... Bütün gücümü kullanarak, arkadan gelenlere yol açıyormuş gibi yapıp, her fırsatta kalabalığı kaktırdım. Arada bir, bulunduğum yerde de dönüyordum. Bunda başarılı olduğumu söyleyebilirim. Ancak, yolcuların bakışları değişmişti.
Söylenenler vardı:
-Sapıklar aramızda geziyor hemşerim .
-Bu şerefsizleri asmalı.
Durumun ciddiyetini anlayıp, ilk durakta otobüsten indim ve yürümeye başladım. Yürüdükçe rahatlıyordum. Artık işe de geç kalmıştm. Sora sora Bağdat bulunduğuna göre, herhalde ben de bir tuvalet bulabilirdim. Ne var ki, bu konuda yardım istediğim kişiler, bir tuvalet göstermemeye sözleşmişlerdi.
- Alafranga mı, alaturka mı arzu edersiniz ?
-Git başımdan be adam ! Rahat rahat şaapıverelim..
Artık işin şakası yoktu. Koşar adımlar ile yürümeye başladım. Hem koşuyor, hem de önüme gelene “ Tuvalet, tuvalet..” diye sesleniyorum. Geride bıraktığım kişiler ise, kendi aralarında konuşuyorlardı.
-Tuvalet, tuvalet dediğine göre tuvalette bir şey var.
-Tuvalette bomba mı varmış ?
-Koşun, koşun !
Tuvalet bulma umuduyla, kaç dakika koşturduğumu bilmiyorum. Bir ara düdükler çalmaya başladı. Arkama dönüp baktığımda ne göreyim ? Peşimde bir sürü insan. Düdük çalan da trafik polisiymiş. Geriye dönüp, “ Gelmeyin yahu” diyorum ama dinleyen kim ? Beni dinlemeseler de peşimden geliyorlardı. Böylece kalabalık büyüyordu.
Dakikalar yerini saatlere bırakmış, biz hala koşuyorduk. Bir caminin önünden geçerken, bu işi caminin tuvaletinde göreyim diyerek, caminin avlusuna daldım. Peşimdekiler de benimle birlikte avluya doluştular. Kalabalık, “ Buraya niye geldik?” diye sorarken, içerdekiler namazlarını bırakıp bağrışmaya başladılar.
-Polis ! Polis !
Neye uğradığımızı anlayamadık. Üstümüze yağan takunya ve ayakkabılardan yaralananlar oldu. Ben hemen dışarı çıkarken, kalabalık beni izledi. Yol kenarlarında duran ve bize merakla bakanların arasında ise, alkışlayanlar olduğu gibi “Yuh” çekenler de vardı. Bu arada, bir partili önüme geçip beni yanaklarımdan öptü ve şöyle söyledi :
-Bizim partiye senin gibi halkı peşinden sürükleyen bir adam lazım. Gel bize katıl.
Ben kendimde değilim. Aklım fikrim tuvalette.
-Sizin partide tuvalet var mı ? diye sormuşum.
Son hızla koşarken, arkamdaki kitle de aynı hızla beni izliyor, caddeleri sokakları bir bir geçiyorduk. Kalabalıktan biri,
-Finiş nerede beyefendi ? diye sormasa, kıyafetindeki garipliği görmeyeceğim. Bir don, bir atlet ile koşan adama ben de, “Sen önce tuvaletin yerini söyle”, dedim.
Adam, koşmaya devam etti. Bir çelme taktım, yolun kenarına attım. Bağırıp, kızanlar olunca çok şaşırdım. Çünkü, aramızda bir don bir atlet koşan bir sürü insan vardı. Benim de ayağımdan pantolonum düşmüştü ama üstümde gömleğim ve ceketim, hatta gravatım yerindeydi.
Yeni bir caddeye girdiğimizde, bir başka kalabalık ile karşılaştık. Halk, yüksek bir binanın altında birikmiş, başları yukarıdaydı. Kalabalık, çığlıklar atarak bir sağa, bir sola yatıyordu. Olay yerine yaklaşınca, millet benden meraklı çıktı ve durup olayı izeyenlere karıştı. Onlar durdu ama ben duramıyorum. Aklıma durduğum yerde zıplamak geldi. Ha koşmuşum, ha zıplamışım aynı. Böylece olayı rahatça izliyordum.
Binanın tepesinde bir adam, bağıra bağıra birşeyler söylüyordu. Zıplarken omuzlarına tutunduğum adam,
-Bu da protestoculardan, dedi.
Şaşkın şaşkın baktığımı görünce devam etti:
-Böyle protesto ne gördüm, ne de duydum. Adam işemek için tepemize çıkmış ama işemiyor. Vatandaşı bekletmeye hakkı var mı ?
Adamın sözlerini kafamı sallayarak onayladım. Çünkü, bu sırada topluluktan bir çığlık yükselmiş, “Eyvah adam işiyor” diyerek herkes yere yatmıştı. Ancak kısa süren sessizlikten sonra, beklenen şeyin gerçekleşmediği anlaşıldı. Artık, kalabalığın sinirleri iyice gerilmiş, homurdanıyordu.
-Şu adamı ya indirin, ya da işetin de işimize bakalım, gibi laflar ediliyordu.
- Emir gelmedi, diye karşılık verdi polisin biri.
Heyecandan ve de kendimi yukarıdaki yerine koymadan edemediğimden,
-Ben bu adamı aşşağıya indiririm, dedim.
Çevremdekiler de sırtımı sıvazlayıp,
-Sevaptır kardeş şu adamı bir zahmet işet, deyince bir cesaret geldi.
Polisten izin alıp, binanın çatısına çıktığımda ne göreyim ? Protestocu, Hamdi Bey’ in ta kendisi. O’ da beni görünce şaşırdı. Ağlamaklı bir şekilde,
-Protestoma engel olamazsın. Eylemim sürecek, dedi.
-Hamdi Bey, böyle protesto nerde görülmüş ? yarın gazeteler fotoğrafını basıp, senden örgüt üyesi diye söz ederse, milletin yüzüne nasıl bakarsın ? dedim de şaşırdı. Bunlar hiç aklına gelmemiş. Ağlayarak içini döktü:
-Yahu benim siyasetle miyasetle ilgim yok. Keşke olsaydı. Ben sinirimi hep sifondan aldım. Sifonu zevkten mi çekiyordum öyle... Akmayan suya kızıp çekiyordum sifonu. Elektrik faturası fazla mı geldi, çekiyordum sifonu. Mahalle muhtarında hava var, bizde yok. Çek sifonu. Bu yıl da terfi edemedik, çek sifonu. Gece karımın isteklerini dinliyor, sonra da kalkıp çekiyordum sifonu. Ayın onbeşinden sonra alacaklıların bakışları değişir, çek sifonu. Elalem yılbaşını pavyonda geçirir, çek sifonu. Sifon da bozulunca bu hale düştüm. Her yanım stres oldu.
Vah Hamdi Bey, vah ! Hem ağlıyor, hem anlatıyor. Ben şimdi ne desem ki ?
-Hamdi Beyciğim, sen hemen sifonu değiştir. Sıkıldıkça da çek. Beni hiç düşünme, rahatsız olmam. Bak göreceksin, hiçbirşeyin kalmayacak, dedim.
Hamdi Bey yumuşadı. Sifonu çekmekten başka seçeneği olmadığına inandı. Birlikte çatıdan inip, alt katta tuvalet aradık. Orada bulunanlar, protestocu Hamdi Bey’ i görmek için itişip kakıştılar. Tuvalete önce Hamdi Bey girdi. Tabii sifonu da çekmeden yapamadı. Yine sifon sesi. Tüylerim diken diken oldu. Hayırdır inşallah... Sabah olmuş... Ben de tuvalete gitmeliyim. İlahi Hamdi Bey, rüyama bile girdin...
YORUMLAR
Merhaba Ahmet bey,
bu gunun kesin ama son gunlerde de okudugum yazilarin belki en guzeli. Yalakalik gibi algilama ama guzel yazi/siir artik samanlikta igne aramak gibi bir sey.
Burasi aslinda Edebiyat defteri ama Propaganda defteri veya Hamdi beyin sifonu cektigi gibi bazi vatandaslarin bir seyler karaladigi bir site...
Tekrar tesekkurler, guzel yazilarinizin devamini dilerim.
selamlar,
abdullah