- 1065 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat Takvim Yaprağıdır( İkinci Bölüm)
EMEKLEMEYE BAŞLAMAK
’Kucaklamaya kolların yetmeyeceği bir ağaçtı mesleğim. O nu seviyordum, zaten aile mesleğimiz gibiydi bir çok hısım akraba bu meslektendi.
Bu ağacın tohumu yatılı okulda atılmıştı ve büyümüş ağaca dönüşmüştü.
Oniki Kasım günü o köy meydanında yapayalnız kalmıştım; şimdi ne yapacaktım, nasıl bir şeyler yapmalıydım.Hemen hızla düşünüp bir plan hazırladım.Ev bulacak, eşyalarımı getirtecektim.Herşeyden önce hangi sınıfı okutacaktım? Kaç sınıf vardı? Öğrenmek için okula gittim ve öğrendim.O gece köyün ebesi beni misafir etti.Ertesi gün bütün eksiklerimi tamamlamak için izin alıp oradan uzaklaştım.
Bir hafta sonra döndüğümde her şey hazırdı.Artık çalışmaya başlamalıydım ve öyle yaptım bu benim mesleğimdi.
Köyde dört öğretmendik. Üç sınıf vardı.Bir sınıfı sabahçı ve öğleci yapıp idare ediyorduk.Beni köyün dışında birt misafirhaneye yerleştirmişlerdi.
Tek bir oda, dayalı ve döşeli, tuvaleti dışarıda idi. Bir sundurması vardı. İç kısmında da bir ocak, odunları atıp yakıyor,patates kızartıyor, çay pişiriyor hatta kahve bile yapıyordum.Sözün bittiği yerde kendime yeni bir hayat kurmuştum, bunu bana yatılı okul hayatım öğretmişti.Okula ve köye öyle alıştım ki diğer arkadaşlarımla iletişimim kopmuştu.Tabii ki bu arada bir sürü anılarım olmuştu, o zamanlar pek yazamamıştım sonradan uzun kış gecelerinde teker, teker şiirlerimle beraber yazdım.Öyle güzel anılardı ki:’O köyde o zamana kadar hiç bir genç kız evlenirken gelinlik giymemişti.Onlareın bindallı dedikleri kırmızı elbise, kırmızı örtü ile gelin olurlardı. Ama ben bunu değiştirdim. İlk gelinliği; gece bana arkadaşlık eden Suzan’a giydirdim, öyle güzel bir gelin oldu ki kızlar hep gelinlik giymeye başladılar.Otuzüç yıldan sonra bile beni ’gelinlikçi öğretmen’ diye anıyorlarmış.
Hafta sonlarında şehir merkezine inerdim.Arkadaşlarla buluşur öğretmenler lokaline giderdik, meslek yönünden kıdemli olanlarla konuşur, bilgi alırdık, not ederdik.Zaman öyle hızla geçti ki kendimi yıl ortası tatilinde buldum.Tabii ki bindokuzyüz yetmişyedi yılına girmiş, bir yaş daha büyümüştüm.
İnsanlar yaş büyüyünce akıllanıyorlar mı? Nedir hakkını arayabiliyorsun kendini koruyabiliyorsun, söyleyeceklerini söyleyebiliyorsun. Her günün sonunda bir tecrüben oluyor.
Ama gurbetlik akşam olunca belli oluyor.Acaba diyorsun annem, ağabeyim,ablam,yeğenim, eniştem, yatılı okuldaki kardeşim şimdi ne yapıyor?
Gaz lambasına bakıp; şimdi elektrik olsaydı diyorsun ama olmuyor.Şimdiki gençliğin çok mutlu olması gerekir, her türlü ulaşım, iletişim var. Ama ne yazık ki mutsuz bir gençlik var karşımızda.
Neyse;biz kendi mutluluğumuzu yarattığımız günlere gelelim.Günler çok çabuk geçti ve bahar geldi her yer yemyeşildi, haşhaşlar çiçek açmış, vişneler çiçeklenmişti, koyunlar yavrulamıştı. Bahar çok güzel bir mevsim değil mi? Ben sabahçıydım, öğleden sonra oradaki tepeye çıkar, kitap okur, şiir, anı ve çocuklarıma masal yazardım. Bazen onları da yanıma alırdım.Sıcacık köy ekmeği,peynir,zeytin ne güzel olurdu. Bir de ateş yakar, patates közlerdik. Çocuklarımla okul dışında birbirimize olan sevgimizi ve saygımızı perçinlerdik, veliler gizli de olsa bu sevgiyi kıskanırlardı ama adam gibi adam yerine konmak var ya o onları çok mutlu ederdi.’Bizim çocuklarımızın böyle bir sevgi sahibi olmamıştı,sağol öğretmen hanım’ derlerdi.İşte benim en huzurlu gecelerim bunlardı.
Ben de o köyde çalışırken; okul yıllarımda örselenmiş ruhumun tamirini yaptım.Ruhum öyle acılar yaşamıştı ki burada huzur bulmuştum.Şimdi bile bazı geceler rüyalarımda o köyü görürüm. Yanında yaşadığım o insanları,bebeleri, dedeleri ve doğumundan bu yana o köyden hiç dışarı çıkmamış nineleri.
Yaz tatili geldiğinde eşyalarımı eşyalarımı emanet edip memleketime gittim. O yaz güzel bir yazdı; annem, kardeşim,ağabeyim bir ardaydık bol bol ilçeye gezmeye, yüzmeye gittik,misafirler ağırladık, eski arkadaşlarımla görüştük. O yaz dayımın kızını evlendirdik, çok eğlenceli günler geçirdik.
Şimdi artık okul yıllarımın sıkıntılarını geride bırakmıştım. Artık kendime güvenim tamdı. Hizmetimi sonuna kadar tamamlayacaktım.
spam submissions.
Image CAPTCHA
What code is in the image?: *
Enter the characters (without spaces) shown in the image.
Üye Menüsü
* Üye Sayfam
* Şiir ekle
* Resimli şiir ekle
* Sesli şiir-mp3 ekle
* Yazı / blog ekle
* Kitap ekle
* Şarkı sözü ekle
* Güzel söz ekle
* Fıkra ekle
* Video ekle
* Biyografi ekle
* Resim albümü ekle
o Resim yükle
* Forum Mesajı Ekle
* Logout / Çikiş
* Anasayfa
* Ünlü Şairler
* Tüm Şairler
* Tüm Üyeler
* Yazılar / Yazarlar / Blog
* Yeni Şiirler
* En güzel şiirler
* Sesli şiirler
* Resimli Şiirler
* Rastgele şiir
* Fıkralar
* Güzel Sözler
* Forum
* Resimler(üye galerileri)
* Video
* Haberler
* Kitaplar
* Anketler
* Chat-Sohbet
* Contact / iletişim
Yeni resim
BİZ, O ŞEHİTLERİN TORUNLARIYIZ
Son Yorumlar
* Estetik pozlar
* Yeni $iir’im... Yazik Etmesin
* komik yaaa
* ben sana demedim zaten
* Dost mekanım, Celal Çig. Çok
* Ben de size yaptığınız yorum
* güzel yorumlar için teşekkür
* ÇOK GÜZEL
* çokk güzellllll ??? =)
* çok gzl manalı severim bn
Sitemizde şuan 1186 kişi online.
Cinsiyetiniz nedir?:
Bay
Bayan
EMEKLEMEYE BAŞLAMAK
’Kucaklamaya kolların yetmeyeceği bir ağaçtı mesleğim. O nu seviyordum, zaten aile mesleğimiz gibiydi bir çok hısım akraba bu meslektendi.
Bu ağacın tohumu yatılı okulda atılmıştı ve büyümüş ağaca dönüşmüştü.
Oniki Kasım günü o köy meydanında yapayalnız kalmıştım; şimdi ne yapacaktım, nasıl bir şeyler yapmalıydım.Hemen hızla düşünüp bir plan hazırladım.Ev bulacak, eşyalarımı getirtecektim.Herşeyden önce hangi sınıfı okutacaktım? Kaç sınıf vardı? Öğrenmek için okula gittim ve öğrendim.O gece köyün ebesi beni misafir etti.Ertesi gün bütün eksiklerimi tamamlamak için izin alıp oradan uzaklaştım.
Bir hafta sonra döndüğümde her şey hazırdı.Artık çalışmaya başlamalıydım ve öyle yaptım bu benim mesleğimdi.
Köyde dört öğretmendik. Üç sınıf vardı.Bir sınıfı sabahçı ve öğleci yapıp idare ediyorduk.Beni köyün dışında birt misafirhaneye yerleştirmişlerdi.
Tek bir oda, dayalı ve döşeli, tuvaleti dışarıda idi. Bir sundurması vardı. İç kısmında da bir ocak, odunları atıp yakıyor,patates kızartıyor, çay pişiriyor hatta kahve bile yapıyordum.Sözün bittiği yerde kendime yeni bir hayat kurmuştum, bunu bana yatılı okul hayatım öğretmişti.Okula ve köye öyle alıştım ki diğer arkadaşlarımla iletişimim kopmuştu.Tabii ki bu arada bir sürü anılarım olmuştu, o zamanlar pek yazamamıştım sonradan uzun kış gecelerinde teker, teker şiirlerimle beraber yazdım.Öyle güzel anılardı ki:’O köyde o zamana kadar hiç bir genç kız evlenirken gelinlik giymemişti.Onlareın bindallı dedikleri kırmızı elbise, kırmızı örtü ile gelin olurlardı. Ama ben bunu değiştirdim. İlk gelinliği; gece bana arkadaşlık eden Suzan’a giydirdim, öyle güzel bir gelin oldu ki kızlar hep gelinlik giymeye başladılar.Otuzüç yıldan sonra bile beni ’gelinlikçi öğretmen’ diye anıyorlarmış.
Hafta sonlarında şehir merkezine inerdim.Arkadaşlarla buluşur öğretmenler lokaline giderdik, meslek yönünden kıdemli olanlarla konuşur, bilgi alırdık, not ederdik.Zaman öyle hızla geçti ki kendimi yıl ortası tatilinde buldum.Tabii ki bindokuzyüz yetmişyedi yılına girmiş, bir yaş daha büyümüştüm.
İnsanlar yaş büyüyünce akıllanıyorlar mı? Nedir hakkını arayabiliyorsun kendini koruyabiliyorsun, söyleyeceklerini söyleyebiliyorsun. Her günün sonunda bir tecrüben oluyor.
Ama gurbetlik akşam olunca belli oluyor.Acaba diyorsun annem, ağabeyim,ablam,yeğenim, eniştem, yatılı okuldaki kardeşim şimdi ne yapıyor?
Gaz lambasına bakıp; şimdi elektrik olsaydı diyorsun ama olmuyor.Şimdiki gençliğin çok mutlu olması gerekir, her türlü ulaşım, iletişim var. Ama ne yazık ki mutsuz bir gençlik var karşımızda.
Neyse;biz kendi mutluluğumuzu yarattığımız günlere gelelim.Günler çok çabuk geçti ve bahar geldi her yer yemyeşildi, haşhaşlar çiçek açmış, vişneler çiçeklenmişti, koyunlar yavrulamıştı. Bahar çok güzel bir mevsim değil mi? Ben sabahçıydım, öğleden sonra oradaki tepeye çıkar, kitap okur, şiir, anı ve çocuklarıma masal yazardım. Bazen onları da yanıma alırdım.Sıcacık köy ekmeği,peynir,zeytin ne güzel olurdu. Bir de ateş yakar, patates közlerdik. Çocuklarımla okul dışında birbirimize olan sevgimizi ve saygımızı perçinlerdik, veliler gizli de olsa bu sevgiyi kıskanırlardı ama adam gibi adam yerine konmak var ya o onları çok mutlu ederdi.’Bizim çocuklarımızın böyle bir sevgi sahibi olmamıştı,sağol öğretmen hanım’ derlerdi.İşte benim en huzurlu gecelerim bunlardı.
Ben de o köyde çalışırken; okul yıllarımda örselenmiş ruhumun tamirini yaptım.Ruhum öyle acılar yaşamıştı ki burada huzur bulmuştum.Şimdi bile bazı geceler rüyalarımda o köyü görürüm. Yanında yaşadığım o insanları,bebeleri, dedeleri ve doğumundan bu yana o köyden hiç dışarı çıkmamış nineleri.
Yaz tatili geldiğinde eşyalarımı eşyalarımı emanet edip memleketime gittim. O yaz güzel bir yazdı; annem, kardeşim,ağabeyim bir ardaydık bol bol ilçeye gezmeye, yüzmeye gittik,misafirler ağırladık, eski arkadaşlarımla görüştük. O yaz dayımın kızını evlendirdik, çok eğlenceli günler geçirdik.
Şimdi artık okul yıllarımın sıkıntılarını geride bırakmıştım. Artık kendime güvenim tamdı. Hizmetimi sonuna kadar tamamlayacaktım
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.