- 2013 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Dedemin Değirmeni
Rahmetli dedemin bir değirmeni vardı köyde. Köyde diyorsam köyün içinde değil tabiiki. Köye yaklaşık yirmi, yirmi beş dakikalık bir yaya mesafeydi bu. Bildiğimiz toprak yol. Bir öküz arabasının geçebileceği genişlikte bir yoldu bu. Yazın kupkuru, tozlu dumanlı; kışın ise alabildiğine çamurlu bir yol.
Öğütmek içim mısır veya buğday götürürdük değirmene. Bizim oralarda (Sinop ve köylerinde) "kömüş" derler "camız"a. Öküz arabasına kömüşler koşulur, boyunduruk vurulur, zelve bağlanır, sıkılığı kontrol edlir. Mısır veya buğday çuvalları emmoğlumun yardımıyla arabaya atılır, urganla çuvallar sağlama alınır ve "bismillah"la yola çıkılır.
Kömüşlerin hareketiyle beraber arabanın tekeri dönmeye başlar. Tekerin dönmesiyle de muhteşem bir konser... İnsanın yüreğini sızlatan, derin düşüncelere daldıran, aynı zamanda ruhunu dinlendiren ahenkli ve kaideli bir nağme yayılır tekerlerden.
Dinlemesine doyum olmaz. Hiç bir enstrüman o sesi çıkaramaz. Yol boyunca kuş cıvıltıları eşlik eder teker gıcırtılarına... Dikenlerin arasından ağustos böceğinin cıır, cıır eden sesleri..Arada bir kömüşlere batırılan ucu demirli "nodul" ve onunla beraber "haydi yavrum", "giih" diyen sesler eklenir koroya..
Yolda rastlanılan konu komşuyla selamlaşılır, hal hatır sorulur ayak üstü. Sonra yola devam...
Yaklaşık bir saat süren "öküz arabası" yolculuğundan sonra küçük değirmene varılır. Kömüşler arabadan çözülür, arabanın oku yere indirilir, urganlar çözülür. Değirmenin hiç kilitlenmeyen kapısı açılır, öküz arabasından alınan çuvallar zorlama ile değirmenin içine istiflenir.
Artık çay zamanıdır. Değirmenin bir köşesinde, neredeyse hiç sönmeyen ocağa çinko demlik konulur ve su kaynamaya bırakılır. En keyifli an, işte bu andır. Çay demlenir, unlanmış cam bardaklara özenle doldurulur ve "hüüüüp"letilerek içilir. Değirmende "köy ekmeği" dediğimiz puri (buğday ekmeği) genelde bulunur. Çayla katık edilir. Tadına doyum olmaz o ekmeğin ve çayın.
Kışın gitmişseniz değirmene eğer, meşe odunlarının çıtır çıtır yandığı ateşin seyrine doyum olmaz. Kapı aralığından, çatı aralığından esen rüzgarın etkisiyle bir dans şov başlar değirmenin taş duvarlarında. Bir gölge tiyatro kimi zaman. Koyu bir sohbete tutuşulur yanan ateşin karşısında... Geleceğe dair beklentiler, geçmişte kalan acı tatlı anılar...
Bu kadar kısa değildir aslında değirmenin hikayesi. Sayfalar dolusu yazılsa gene de bitmez. Ama öyle bir ateştir ki bu; hem değirmendekilerin, hem de okuyanların uykusunu getirir.
Böyle bir değirmen işte dedemin değirmeni ...
Küçücük; ama sıcacık bir değirmen...
Nur içinde yat "dedem".
Günay ÖZDEMİR
YORUMLAR
ÖNCELİKLE ALLAH SABIRLAR VERSİN SİZLERE DEDENZİ KAYBETTİĞİNİZ İÇİN NUR İÇİNDE YATSIN MEKANI DURAĞI CENNET KÖŞESİ ETSİN.ÇOK KIYMETLİ HEMŞERİM YAŞIM KÜÇÜKTE OLSA BİLİRİM KÖYDE NASIL ÇALIŞILIR NASIL DEĞİRMENDE ÇALIŞTIKLARINI .29YIL OLUYOR AMA SİNOPTAN AYRILMANIZ YİNEDE UNUTMAMIŞSSINIZ GÜZELİM KÖYÜNÜZÜ NE GÜZEL KALEME ALMIŞSSINIZ YÜREĞİNİZ DERT GÖRMESİN.SİZ DEDENİZİ BÜYÜK BİR SAYGI İLE ANIYORSUNUZ BİZLERLE GÜZEL BİR ANINIZI PAYLAŞIYORSUNUZ TEŞEKKÜR EDERİM.SİNOPUN EN MEŞHUR YEMEĞİDE KIYMALI MANTISIDIR BİLİYORSUNUZ BOL TEREYAĞLI CEVİZLİ YANINADA BİR DEMLKİK ÇAY GEL KEYFİM GEL DİMİ HEMŞERİM:)))AH AH ŞİMDİ SİNOPTA OLMAK VARDIYA.SAYGILARIMLA HAYIRLI AKŞAMLAR DİLYORUM.
Yaşı kırk ve üzerindekilrin büyük çoğunluğunun köylerde yaşamasalar bile, köy yaşamını az çok bildiğini, en azından tatillerde köylerine gittiklerini, hem akraba ziyaretleri yapıp hem de köy yaşantısı hakkında bilgi sahibi olduklarını biliyorum. Kendi çocuklarım da dahil yeni nesilin pek haberdar olduğunu sanmıyorum. Maalesef yaşam koşulları insanları köylerden ve doğallıktan iyice uzaklaştırıyor.
Yorumlarınız için teşekkürler.Saygıyla selamlar.
Günay ÖZDEMİR tarafından 1/17/2010 6:16:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Su ile çalışan değirmanlerde çok mısır öğütüp un yaptım. Köyümüzde 5 tana vardı. Şimdi 2 tane var ama çalıştıran yok.
Elektriklisini de kullandık.
Hepsi un kokardı.
Bazı şeyler değişime yüz tutunca tümden yok oluyor.
Tebrikler zor bir konuyu anlatım için seçmişsiniz.
Selam ve saygılar.
Değerli Gönül Dostu,
Kısa bir anınızla ne çok şey ifşa ettiniz bilseniz...
Hele ki, artık değirmenlerin bir tarih olup da makine kimyalı bir zamanda böyle bir anı, edebiyatın damağında doyumsuz bir tat...
Eski insanların sosyal yaşantıları daha bir saygılı, daha bir sıcak dostlukları barındırıyormuş. Eminim ki, o değirmen un öğütürken, nice dertleri ve muştuları da beraberinde öğütmekteydi...
Nurlarda yatsın dedeniz...
Şiirlerinizdeki başarınız, özgün metinlerinizde de kendini hissettirmekte...
Kaleminiz daim olsun şairim...
Sevgi ve ışıkla...
sanki o değirmene ben gittim ve o köy yaşantısına ortak oldum yazınızı okuyunca...
çok akıcı bir anlatım ve etkili bir üslup.
Tanrı bize o kadar güzel bir vatan ihsan etmiş ve Büyük Önder Atatürk bu güzel ülkede özgür vatandaşlar olarak yaşamamıza kahraman halkımıza liderlik ederek bunu sağlamış... nereye bakarsanız ayrı apayrı güzellikler var...
ben bu yazı ile Sinop ve köylerine zaman ötesi bir yolculuk yaptım...
Memleketim Van'ında doyum olmaz güzellikleri geldi aklıma ve değerli şairime Van'a Sesleniş şiirimi bir okurmusunuz derim...
çok güzel bir yazıydı.
Okuyunca kendimi mutlu hissetmeme neden oldu...
hele ki çay faslı ve çayın demlendiği Çinko demliğin ocak ateşinden renginin kapkaraya çaldığını bile düşündüm...:))
Ellerinize ve yüreğinize sağlık...
Selam ve saygımla...
Yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Tatlıca şelalelerini ne yazık ki henüz göremedim. Bunu söylerken hicap duyuyorum.Ama gerçek. Sadece belgesellerden ve fotoğraflarından biliyorum. İlk Sinop ziyaretimde gezeceğim inşallah Türkan hanım.
Siz de hoş geldiniz Merzifonlu hemşerim. O günleri yaşadığımız için yeni nesle göre kendimi çok şanslı sayıyorum ve onlar adına böyle duyguları yaşayamıyacaklarını düşündüğümden üzülmeden duramıyorum. Amasya/Merzifon'a selamlar.
Günay bey. Erfelek Tatlıca şelalalerine gittiğinizden eminim. Dedelerimizin buğday ve mısır öğüttüğü o değirmenin aynısı şelalarin olduğu yerde var. Bu yaz yine Şelalalere gittiğimizde misafirlerimiz fotoğraf üstüne fotoğraf çektiriyordu. Ve bakçesine de tahtadan sedirler koymuşlar orada dinleniyordu. Tek eksik vardı değirmen dönmüyor ve bahçesinde çay demlenmiyordu.
Beni köyüme götürdü yeniden. Camislar hala Akliman mevkiinde ve Ayancık yolu üzereinde otluyorlar hala. Ama eskisinden daha rahatlar galiba.
Saygılar yüreğinize