- 599 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YOLCU
Hemen hemen her gün, hep aynı saatte, aynı vapurda ve genellikle aynı koltukta oturup işine gider, yolculuk süresince de kimseyle konuşmazdı. Konuşmak için fırsat kollayanlara engel olmak amacıyla bol resimli gazetesini açıp okuma numarasına yatardı. İşte böyle bir yolculukta, bir yaz günü bu numara sökmedi.
Karşısında oturan adam :
“Hemşerim, hassas okuma numaralarını bırak da iki çift laf edelim “ dedi.
Ne söyleyeceğini bilemedi. Hiç tanımadığı adama baktı kaldı. İşte o anda, amuda kalkmış bir dansözün fotoğrafına değişik açılardan bakmak amacıyla gazeteyi ters tuttuğunu ayrımsadı. Çok utandı.
Adam ise aldırmadı.
“Sizi tanıdım” dedi. “Siz Hayrobolu milletvekili Asaf Mutlu’ sunuz. Ben yanılmam”
“Sen deli misin be adam ? “ diyecekti ama demedi. Çünkü, belli ki adamın aklı başında değildi. İlgisiz davrandı.
Adam ise, pişkin pişkin gülerek konuşmasına devam etti.
“Demek tebdili kıyafet yapıp, memleketi geziyorsun. Vatandaşın derdini dinliyorsun ... “
Bir iki çift laf edince susar düşüncesiyle, mırıldandı:
“Yok vallahi benzettiniz “
Adamın inadı, inattı. Hiç susmak niyetinde değildi.
“Koltuğunuzun altındaki çantaya bakılırsa, gazeteci de olabilirsiniz. Evet, evet halkın sesi Asaf Mutlu sizsiniz. Ben yanılmam “
İyice rahatsız olmuştu. Gözü yoldaydı. Vapur iskeleye bir yanaşsa bu beladan kurtulacaktı. Yanıt vermeyip, elindeki gazeteye yöneldi. Gözü amuda kalkmış dansözün fotoğrafına takıldı. Yine utandı. Adam yine aldırmadı.
“Gazeteler çok pahalı ağabey. Sen halkın sesi değil, halkın borazanı olsan ne yazar ? “ dedi.
“Ya sabır..” çekti.
“Sizin gazete, yağ, şeker, sabun veriyor mu ? Verin ağabey verin, yazıktır millete “ diyerek sürdürdü konuşmasını, adam.
Bol resimli gazetesini kıvırıp, boru gibi yaptıktan sonra elinde iki kez şaklattı.
“ Seni de böyle katlarım. Kes sesini ! “ demeye getirdi.
Adam, ciddileşti.
“Kusura bakma ağabey, yanılmışım. Sen, Karagümrük çetesinin başı Asaf Mutlu’ sun. Nasıl da tanımadım. Affet ağabey..” dedi.
“Ah, şimdi Titanik’ te olsaydım. Şu herifle birlikte denizin dibini boylasaydım” diye geçirdi içinden.
Adam yine yılıştı.
“Biraz alacağım var. Senin için basit bir iş. Tereyağından kıl çeker gibi halledersin vallahi..Ne diyosun ağabey ? ”
Bu kez, adamı korkutup sustururum düşüncesiyle sorulan soruyu fırsat bildi. Kafa salladı. Bu hareketin “Evet” anlamına geldiğini düşünen adam konuşmasını sürdürdü.
“ Birkaç çeteye gittim ağabey. Fiyat tarifesi şişlemeden başlıyormuş. Şişlemede, hiç hasar kalmaz dediler. Bunlar işin uzmanı ağabey. Öyle bir şişliyorlarmış ki, arı soktu zannedersin. Ben kol kırdırma istedim ama param yetmedi. Sağ kol ile sol arasında fiyat farkı olur mu, söyle bana ağabey ?”
Neredeyse, orta yerinden karpuz gibi çatlayacaktı. Bir duyan olur da gerçek zannedilir diye telaşlandı.
“Dediklerinin hiçbirisi değilim, hemşerim. Ben mutemet Asaf Mutlu‘ yum. Mutemedim, anlıyor musun ? “ diye bağırdı.
Öyle bağırdı ki yolcular bile döndü baktı. Nasıl bağırdı, kendi de anlamadı. Ancak, adam hiç umursamadı. Soru sormaya devam etti.
“Ağabey yoksa sen, geceleri garsonluk yaparken yılbaşında büyük ikramiye kazanan öğretmen misin ?”
Ağlamaklı bir şekilde anlatmaya başladı:
“Bey kardeşim, anla beni. Ben, mutemedim. Bana adresinizi verin, size çalıştığım yerden belge getireyim. Yine de olmazsa iki şahit göstereyim. Yirmi yıllık karım da beni anlamadı, terk etti. Gazetelere ilan verdim. Paralar ile fotoğraf çektirip, piyangodan büyük ikramiye çıktı gibi haberler yaydım ama dönmedi.”
Adam hiç oralı değildi. Konuşmayı kesti.
“Vah abicim, vah. Senin gibi milyarderi terkeden karının aklına tüküreyim emi ! ”
İskele görünmüştü . Adamdan kurtulmasına bir şey kalmamıştı. Bir bağrışma koptu.
“Kadının biri kendini denize attı “ dediler.
Yolcular, denizdeki kadını görebilmek için hareketlendi. Her kafadan bir ses çıkıyordu.
“Üf be karıya bak !”
“İntihar mintihar hepsi numara.”
“Kamera nerede hemşerim ?”
“Peygamber miyim ümmetimi düşüneyim ?”
Adam çok telaşlıydı. Denizdeki kadını işaret edip,
“Bu kadar şaka yeter. Artık, milli yüzücü Asaf Mutlu olduğunu saklama. Çünkü, şu anda bir insanın hayatı sözkonusu” dedi ve ekledi :
“Günün adamı olursun vallahi, karın da senin ne adam olduğunu anlayıp geri döner”
Sinirinden ağlamaya başladı. Artık, mutemet Asaf Mutlu olduğunu kanıtlamak niyetinde değildi. Yüzme bilmediğini söylemek istedi, kimse anlamadı. Yakınındaki yolcular ,
“Ne duygulu adam..” dediler.
Sonra, kendini suyun içinde buldu. Bu sırada, vapurun personeli gerekeni yaptığından O’na ve onunla birlikte denize atlayanlara fazla iş düşmemişti. Sudan çıktıklarında, yolculardan kimi “Bravo” dedi, kimi de “ Enayi”. Kimi alkışladı, kimi “ Yedin ulan karıyı ! ” diye kızdı. Kendini denize atan kadın ise, sırılsıklam ağlıyor, üstünü başını yırtarken bağırıyordu :
“Fırsatçı herifler ! ? “
Yolcular, üstüne yapışan elbiseleri yırttıkça bütün güzellikleri ortaya çıkan kadına “Aramızda aile var” diyerek tepki gösterdiler.
Vapur iskeleye yanaşmak üzereydi. Çantası aklına geldi. Gözleri, yol boyunca kendisini lafa tutan adamı aradı. Bulamayınca da bağırdı:
“Çantam , çantam ! ”
Islak kadının güzelliklerine kendini kaptıran yolcuların dikkati dağıldı.
“Vay canına, adamın çantası çalınmış “ deyip, vapurun personeline haber verdiler.
Çok geçmeden bir anons duyuldu.
“Sayın yolcular, kaptanınız konuşuyor. Size beş dakika süre veriyorum. Kaybolan çanta ortaya çıkmazsa, şerefsizim vapuru batıracağım.”
Vapuru batırma tehdidi yolculara çok komik gelmesine karşın, süre bitmeden çanta ortaya çıktı. Dünyalar O’nun olmuştu. Ancak, çantanın oldukça hafiflemiş olduğunu eline alınca anladı. Heyecan içinde açtığı çantayı eliyle yokladıktan sonra,
“Paralar, paralar !” diye bağırdı.
Bu sırada, vapur iskeleye yanaşmış ve yolcular inmeye başlamıştı...