hesap lütfen
Yaşamımla örtüşen hesaplaşmalar peşindeyim uzun zamandır. Kalanın herşeyi al geldiği bir yaşam mı yoksa giderken ardında bırakacakları özlemem mi?
Kimi kez çok sevdiğin biri ile ters düştüğün anlar yaşarsın. Sana her hareketi doğru, her sözü kanun gelen O, bazen arka sokağın çıkmazlarında takılır kalır. Sınırlarını zorlarsın o kapıdan geçsin, girsin odana diye. Ya çoklukla değerini anlamayıp vazgeçer girmekten, ya da girdiği odayı çok havasız bulur da avlulara kaçmaya yol arar.
Sınanmış bir yaşamı paylaştığın o kişiyi o halde tanıyamaz olursun. Uykusuz gecelerini paylaştığın her O ile geçen an, zamanla sanki anıya dönüşür. İstediğin bu değildir. Ama söyleyemezsin, arzu ettiğin varma noktası bu değildir ama imâ edemezsin, anlamasını istediğin kelimeleri koyarsın ortaya, oysa kullanma tarihi geçmiş ürünler gibi çöpü boylar. Yapmak istediğinle, olan aynı kefede olmayınca da denge giderek dengesizleşir. Savrulursun. Seni, O en noktaya taşımıştır. Belki farketmeden mutlu etmiş, belki farkederek yaşama sevincinin kalitesini düşürmüştür.
Beklememek beterdir beklemekten, derler. Bekleyişin hayatı sürdürmek, bir amaç doğrultusunda yaşamak, mücadele vermek, gerçeklerden kaçmamak olduğunu vurgular. Beklemek sabrı içerir. Sabır ise sükûtu. Sessizliği ister yanında... Böylesi bir sabır, umut etme sanatına dönüşür, zaman da eklenirse bu bekleyişe "güçten, öfkeden bile üstün" olur. Öfkemi mi yoksa sabrımı mı sınıyor yukarıdaki bilemem, ama sanırım beklentiler ve beklemeler de şekli şemâli kişilerce oluşturulmuş kavramlar işte. Hayatı nasıl yaşamak istiyorsak, düşüncelerimiz de farkında olmadan o yönde gelişiyor. Görünmeyen bir terazi ile, hayatımızın dengesini sağlıyoruz bazen bilerek, bazen bilmeyerek.
Dengenin sağlanması için de beklentilerimiz ve beklentilerimizin dışındakiler hayatımıza dahil oluyor. Belki beklentilerimizin hepsinin gerçekleşmesi, bizi gerçek anlamda hiç mutlu etmeyecek de. Kim bilebilir ki...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.