- 385 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ? -5
Okullar açılmış,dersler de başlamıştı. Artık iyice aralarına girmişti Hatice. Eski halinden eser kalmamıştı. Sınıfındaki öğrencilerle kaynaşmaya başlamıştı. Derslerindeki başarı seviyesi de günden güne artmaya başladı. Sınavlarda en yüksek notu alıyordu. Başarısı arttıkça güveni de aynı oranda arttı Hatice’nin. Durmadan çalışıyor, tereddüt ettiği konularda öğretmenlerinden bilgi alıyordu. Kendine güveninin gelmesine yardımcı olan Nihal’in çabasını unutmuyor ve ona bakarken gözlerindeki sevgiyi herkes görüyordu adeta. Lise son sınıfa gelmenin sevinci ile birlikte sınav stresi de sarmıştı hepsini.
Nihal ile Merve aynı dershaneye yazılmışlardı. Hatice’ den ise ses çıkmıyordu. Okulun başladığı sıralardı. Nihal,
“ Hatice, dershane işini babanla konuştun mu ? “
Hatice bir müddet sustu. Sonra Nihal’ e döndü ve yüzündeki ağlamaklı tavrını saklamaya çalışarak zoraki bir gülücükle ,
“ Nihal, babam dershaneye kayıt yaptıracaktı. Ama ben istemedim. Acıdım aileme. Annem, her gün temizliğe gidiyor. Benden başka iki kardeşim daha var. Onlar da okuyorlar. Annem ile babamı o halde görünce çok üzülüyorum. Onlara ancak daha fazla çalışarak yardımcı olabilirim. Hem onlara hem kendime. Okuyacağım ve öğretmen olacağım. Pırıl pırıl gençler yetiştireceğim. Annemi ve babamı da başımın tacı yapacağım. Benim ailemin de imkanları bu kadar. Ne yapayım. Onlar, cinsiyet ayrımı yapmadan ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat, hayat adil davranmıyor. Buna da isyan edemem. “
Nihal ile Merve birbirlerinin yüzüne baktılar bu konuşmanın ardından. Nihal’ in içini acıtmıştı bu konuşma. Hayat adil değildi. Şımarık kızlar grubundaki kızların her imkanı olduğu halde zamanlarını kahkahalar ve başkaları ile dalga geçirmekle geçiriyorlardı. Gelecekleri için endişe duymadıkları hal ve hareketlerinden anlaşılıyordu. Ama Hatice, gayret gösteriyordu. İçindeki fırtınaları bile onlara karşı durarak bertaraf etmişti. Bugüne gelmişti. İleriye umutla bakıyordu.
İçinden kendi kendine “ Hatice’ ye birileri yardım etmeli ama kim?. Akşam bu konuyu mutlaka babamla konuşmalıyım. “Diye geçirdi.
Yemekten sonra gazete okuyan babasının yanına gitti. Bir müddet onu izledi. Her sayfada okuduğu haberin yorumunu yüzündeki ifadelerle yapıyor gibi bir hali vardı. Sonra karşısında ayakta onu seyreden kızını fark edince ,
“Hayırdır kızım. Film seyreder gibi beni mi seyrediyorsun. “
“ Evet baba. Her sayfada okuduğun haberlerin yorumunu yüzüne yansıtıyorsun. Bir alemsin vallahi. Epeydir seni seyrediyorum. Ama farkında bile değilsin. Hele bir ara öyle kızgın bakıyordun ki sayfaya bir an çok korktum. Sanki, o haber ne ise içindeydin. Olayı yaşar gibiydin. “
“ Kızım, nasıl kızmam. Adam cinnet geçiriyor. Karısını ve iki çocuğunu öldürüyor. Yolda yürüyen insanlar, kapkaç kurbanı oluyor. Yerlerde süründürülüyor. Hastanelik oluyor veya ölüyorlar. Sokağa atılan çocuklar, tinere alışıyor. İki gün sonra tehlikeli bir insan olmak için şimdiden aday konumundalar. Trafikte kurallara uymayan sürücü ya yoldaki yayayı ya da karşısına çıkan bir aracı biçip geçiyor. Öğrencisini taciz eden veya dayak atan öğretmenlerin haberleri var. Meslekten soğutuyorlar insanı. Kredi kartı borcu yüzünden evi ve elinde neyi varsa yitiren ve bunalıma giren insanların haberleri. Boğuluyorum bu haberleri okudukça. Gazete okumaktan nefret ediyorum ama okumadan da edemiyorum. Alışmışım bir kez. Bir tane olumlu haber yok. Kızım gittikçe zorlaşıyor hayat şartları. Biz öyle böyle geldik bugüne. Dünya kirleniyor. Hayat pahalılaşıyor. İşiniz zor. Ben kendimi değil sizleri düşünüyorum. Biz sizlere nasıl bir dünya bırakacağız bilmiyorum doğrusu.”
“ Babacığım benim. Kıyamam ben sana. Canını sıkma. Sen, elinden geleni yapıyorsun. Keşke herkes de senin gibi gayret gösterse. Ama düzelmiyor, düzelemiyor nedense. Babacığım, ben seninle bir konuda konuşmak istiyorum. “
“ Haklısın kızım. Herkes aynı şeyi söylüyordur mutlaka. Vicdanları rahatlatmak için hep aynı sözler söylenir. Uygulamaya gelince de tam tersi yapılır. Neyse, sen söyle şimdi. Dinliyorum seni. “
“ Babacığım, arkadaşım Hatice’ yi tanıyorsun. Çok iyi bir kız. Çok çalışkan. Ailesi de elinden geleni yapıyor. İmkanları çerçevesinde. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar günümüz şartlarında yeterli olmuyor sanırım. Hatice’ ye dershaneye gidip gitmeyeceğini sordum. Gitmek istemediğini ve sebeplerini anlattı bugün. Canım çok sıkıldı.Baba bir çare bulmak gerektiğini düşünüyorum. Sen ne dersin bu konuda. Elimizden bir şeyler gelebilir mi acaba ?”
Mustafa öğretmen, kızının bu ince düşüncesi karşısında duygulandı. Ve içinden Allah’ a şükretti. Sevecen bir yüreğe sahip bir evlat yetiştirmenin gururunu yaşadı. Evet ! Bir şeyler yapılmalıydı bu çocuklar için. Kendisi, az da olsa çorbaya tuz atıyordu ama daha fazla yapılmalıydı. Aklına kızını kayıt yaptırdığı dershanenin sahibi öğretmen arkadaşı Memduh geldi. Dershanenin durumu iyi olmayan öğrenciler için ayırdığı kontenjanına dahil edebilirdi Hatice’ yi. İçindeki umutla, karşısında onun ağzından çıkacak kelimeyi bekleyen kızına baktı. Umutlandırmak istemiyor, olmaması halinde onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu çünkü. En iyisi de bu durumda, yuvarlama konuşmalardı.
“ Kızım, ben bir araştırayım. Sonra eğer başarabilirsem arkadaşına sürpriz yaparız. Hatta bu işi biz yapmışız gibi değil de başkaları yapmış gibi gösteririz. O daha mantıklı olur. Tamam mı kızım benim. “
Nihal, sevinçle babasının yanağına öpücüklerini kondurdu ve ders çalışmak üzere odasına gitti.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Hikayeyi baştan sona okudum ve hatice'nin durumunu bşr an kendime benzettim. Babam bana ilkolul üçüncü sinofa giderken bir palto almıştı. Uzun süre giysin diye bedenime büyüktü giydiğim manto. VE o mantoğyu kış ayında giyip okula gittiğimde sınıfın zenginleri bana bakıp bakıp gülmüşler aralarına almamışlardı. Bir kaç çocuk gibi. Tabi öğretmenimiz de almamıştı kendi içine ve o zaman anlamıştım hayatın ve çocukların çok acımasız olabileceğini.
Hikaye çok güzel gidiyor Nermin hanım. Güzel bir paylaşım sevgiler yüreğinize