- 2614 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
180 - SOFRA
Onur BİLGE
Babam, sağlıklı yaşamak için önce dengeli beslenmek gerektiğine inanırdı. Kendisinin doktoruydu. Hastalık hastası olanlara kızar, öyle böyle rahatsızlıklara, bana mısın demezdi! Vakti varsa, gideceği yerlere yürüyerek gider, zindeliğini buna borçlu olduğunu söylerdi.
“Açık hava, bol gıda...” “Etle deri, yemeyle diri...” “Bir dirhem et, bin ayıp örter.” der, alacağımız gıdaların önemini anlatırdı.
Yemek işi adeta merasimle ayarlanırdı. Her gün pişecek yemekler akşamdan tespit edilir, sabah ona göre uygulamaya geçilirdi.
Her sabah muntazaman; bakkala, manava, kasaba gider, ihtiyaç listesindeki her şeyi eksiksiz alır, en geç saat onda anneme teslim ederdi. Her yemek, alışılageldiği gibi İstanbul usulü pişer, içindekilerden birinin eksikliği bir tarafa, oranı artmış ya da azalmış olsa, içine bir kaşık başka yağ katılsa hemen fark ederdi. Gurme denecek kadar gelişmiş bir damak zevki vardı.
Köy enstitüsünde yıllarca öğrencilerin dengeli beslenmeleri için tabldot hazırlamaya alışık olduğu için yiyeceklerin besin değerlerini iyi bilir, bizim beslenmemize de aynı özeni
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 7
TIRNAK - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
çok güzel...yazılan her kelime tebrike müstehab..
hepsine katılıyorum..insanın damak zevki çocukluktan başlıyor..anne yemekleri her zaman çocuğun asla vazgeçemediği nadide yemeklerdir..
annesi olan gerçekten çok şanslıdır..
bizler kalabalık aile olduğumuz için bayram günleri
ve her hafta mutlaka koca bir koç bahçede kesilir.önce konu komşunun payı gönderilir.sonra akrabalardan bazıları çağrılır,özellikle durumu iyi olmayanlar seçilirdi.akşam önce misafir gelen erkekler oturur,sonra hanımlar ve çocuklar yerdi.öyle çeşit olmazdı hele çorba kültürümüz yok yapılan sebze yemeği çorbanın yerini tutardı.
saygılar tebrikler yeniden..
Öyle bir dinin mensuplarıyız ki! Böyle bir güzellik hiçbir dinde yok! Türklüğümüz ve Müslümanlığımızla ne kadar iftihar etsek, azdır!
Sevgili Onur, yine çok yerinde bir konuya değinmişsiniz.
Bizler eli ve gönlü bol insanlarız. Kendimiz yemez misafirimize yediririz. Artık bizde de tek tük avrupalı adeeti başladı. Misafir olduğum bir ev çayı demlemeden bana kaç bardak çay içeceğimi sordu. Ben de bir bardak dedim. Gerçekten bir bardak çay demlemişti. Gerekçesi fazlası ziyan olup dökülüyormuş. Hepsi ziyan olsa yine soramam misafire kaç bardak içeceğini...
Kutluyorum.
Selam ve sevgimle...
Ramazanda komşulara birer tabak yemek vermek, ölü evine yemek götürmek ne inceliktir! Yemekli mevlitler, düğünler düzenlemek güzel adetlerimizdendir. Zengin olsun, fakir olsun; aç doyurmak ne kadar sevaptır! Misafirin yediği sadakadır. Herkes kısmetiyle gelir. Atasözlerimize göre misafir, on nasiple gelir, birini yer, dokuzunu bırakır.
Bizim adetlerimiz,bambaşka hocam...Yine güzel konulara değinmişsiniz.Yalnız çocukluk yıllarında saymış olduğunuz o yemeklerin hiç birini,kendi çocukluğumda göremedim.
Şerbetin içerisine kuru ekmeği doğrar,dört kardeş kaşık yarışı yapardık...
saygı ve sevgilerimi gönderiyorum...
Öyle bir dinin mensuplarıyız ki! Böyle bir güzellik hiçbir dinde yok! Türklüğümüz ve Müslümanlığımızla ne kadar iftihar etsek, azdır!
Evet sevgili Onur'' biz Türk'lerin şanından bu misafire açık sofralarımız,rahmetli annanem derdi ki,bi eve misafir geldiği zaman,70 bin melaike ayakta beklermiş gelen misafire ne ikram edilecek diye,dinimiz ve Türk kültürümüz mükemmel...
Güzel bir yazıdı,segiyle kal...
_ “Komşusu açken tok yatan bizden değildir!” ve acele edilecek şeylerden biri olarak: “Misafiri doyurmakta acele edin!” diyen bir Peygamberin ümmetiyiz!
Öyle bir dinin mensuplarıyız ki! Böyle bir güzellik hiçbir dinde yok! Türklüğümüz ve Müslümanlığımızla ne kadar iftihar etsek, azdır!
SEVGİLİ ONUR BİLGE
Yazdıklaarınıza katılmamak elde değil.sizi burda tanıdığıma çok sevindim.sizinle hayatıma çok güzel şeyler kazandırdım.özellikle her yazınızda ALLAH VE RESULUNU SAHABELERİ anmadan geçmemiş olmanız beni çok mutlu ediyor.türklüğümüzle müslümanlığımızla nekadar iftihar etsek,azdır.saygılarımla
Hastalık hastası olanlara kızar, öyle böyle rahatsızlıklara, bana mısın demezdi!
evet ben de öyleyim.
bazilari bir bas agrisini bile olay yapar.
Acele etme!” “İyice çiğnemeden yutma!” “Ağzında tutma!” “Ye!” “Çiğne!” “Yut!” “Su iç!”
evet yaa cocuklarimizin yemek yemesi de bir alem.
ye ,yut hadi cigne..
Bizim gibi sofrası herkese açık bir toplum daha yoktur!
evet bencede bu böyle.cok cesitli yemege ben karsiyim ama tabi misafir davet ettigimizde cok cesit yaptigim oluyor.
ama beklenmedik misafir de allah ne verdiyse onu yemeli.
Restoranda, eşinin yediğini bile ödemeyen, insanlıktan nasibini almamış milletler, bizden çok şey öğrenmeli. Bence uygarlık, her şeyden önce yiyeceğini bölüşebilmektir. İnsan, verebildiği kadar insandır. Vermek; yiyecek olur, içecek olur; para, yardım, selam, tebessüm; sevgi, en başta... Bu yollar hep sevgiden geçer.
evet sevgiden gecer.
cok cok güzeldi bu yazida .ellerine emegine saglik.
sevgiler.
Benim isvecli arkadaslarim var. Onlara gittigimde kac kez sofradan kalkmalarini bekledigimin haddi hesabi yok. "Yemegimi yiyecegim. Sen otur bekle" derler. Anne ve babalari cocuklarina "Sen hakkini yedin. Bu benim hakkim" diyebilen insanlar.
Artik alistilar ama, ilk baslarda bize geldiklerinde agizlari acik kalirdi. Biz Türk'lerin misafirperverligi bir baska oluyor tabi.
Türklüğümüz ve Müslümanlığımızla ne kadar iftihar etsek, azdır!
SENIN YAZILARIN BENIM ICIN COK ÖNEMLI CAN! Kutluyorum!