NİHAYETE BEŞ KALA
Bir kırmızı nokta...Bir kırmızı noktacık daha belirmişti kızıla vurmuş gözlerinde.Ve o kızıl gözlerden bir damla yaş daha akarken yağan her yağmur tanesi,gözyaşlarını bile,umursanmaz,anlamsız,ve işe yaramaz bir su kümesi gibi hissetmesine yetiyordu ihtiyar adamın.Gözlerinden süsülen her damla sokakta akan yağmur suyunda kaybolarak,bir logar kapağından içeri süzülürken gözünün altında bulunan dün geceki dayaktan kalmış yaralar daha fazla yanmaya ve acımaya başlamıştı.Peki ya kalbi? Kalbindeki yaralar...
Onları yıkayacak bir yağmur yağacak mıydı? Belki de bu soruya yıllardır yanıt bulamamasının yarattığı boşlık ve üzüntü,ruhundaki sızının, vücudundakileri geri planda bırakmasına neden oluyordu ve en büyük acıyı da bumdan duyuyordu.
T üm bu sorularla çevrelenmiş zihni şimdi çok yorgundu.İçi kabuk bağlayan sol kulağına doğru götürdüğü kirli eli yavaşça suya düştü.Yorgun düşmüş vücudunu bir köşeye sinmiş haldeyken bile kontrol edecek takati kalmamıştı.Gözlerinden süzülen son damla da soğuktan morarmış dudaklarının üstünde durmuş kalmıştı.
Ağlamaktan şişmiş göz kapakları,bir tiyatro perdesi gibi ağır ağır bir kapanıyor, bir açılıyordu.Perdelerin aralığından bir ara kendisine tiksintiyle bakan iki sosyetik kadını ve bir çocuğu görmüştü.Bir müddet sonra artık dışarıdaki hiçbir şey ilgisini çekmemeye başlamıştı. Çünkü hafızası yine aynı kötü sürprizi yapmaya çalışıyordu ona. Belki de şu anki halinin sebeplerini bir film gibi oynatmaya çalışıyordu.Gidip gelen simalar bulanık zihnini daha da karıştırıyordu.Bu hayata hiç alışamamıştı zavallı.Ama başka şansı da yoktu.Balık değil,kedi de değildi.
İnsan olarak gelmişti bu hayata ve insan olarak yaşamanın ne zor olduğunu belki de en iyi o biliyordu.İnsansıların içinde insan olarak yaşamak...
O, bunu denedi ama başaramadı.Hep aldanan, hep kırılan, o, olmuştu.İşte şu an kafasını soğuk bir duvara yaslamış o anları düşünüyordu.
Sevdiği kadının,tanrıça diye taptığı insanın,kendisini en yakın arkadaşıyla aldatması mıydı onu vuran?Yalnızlığıyla başetmeye çalışırken evlat edindiği,oğlum dediği çocuğun onu kendi evinden kovması mıydı? Yoksa arsız kalabalığın bakışları mıydı? Hangisiydi? Ama bildiği bir şey vardı.Bu hayatı beğenmemişti.Belki de bu hayatı değil de insan olmayı sevmemişti.
Artık gözlerini açamıyordu ihtiyar adam.Son bir nefes daha çekti içine,soğuk bir nefes daha,içini temizleyen bir ferahlıkçasına gülümsüyordu solgun sureti. Kocaman kalbinin son ’tık’ ından sonra geriye kalansa o insanların yüzündeki bir parça hüzün oldu.Onları insan yapacak ufak bir parça.
Belki de hiç tamamlanmayacak olan zor bir bulmaca...
AHMEDDD
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.