- 1047 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DEMOKRATİK AÇILIM
DEMOKRATİK AÇILIM
İSTANBULDA ŞEHİT MEZARLIĞI
-YA ALLAH , BİSMİLLAH , ALLAH’I EKBER .
-YA ALLAH , BİSMİLLAH , ALLAH’I EKBER .
Hafiften başlayıp bomba gibi patlıyor haykırışlar.
Taze kapanmış mezar başında binlerce kişi bağırıyor.
ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ.
ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ.
Jandarmalar , polisler , kalabalığın etrafını çevrelemiş.
KAHROLSUN PKK
KAHROLSUN PKK
KÜRT TÜRK KARDEŞTİR.
PKK KALLEŞTİR.
KÜRT TÜRK KARDEŞTİR.
PKK KALLEŞTİR.
Zavallı annem son kez oğlumu göreyim diye yalvarıyor İmam’a
Neyimi görecek ki benim?
Param parçayım.
Karım tabutuma sarılmış ağlıyor.
Amcam zorla ayırtıyor tabuttan.
Üstüme örtülü Türk Bayrağını katlayıp anneme teslim ediyorlar.
Üç kez öpüp başına koyduktan sonra yüzüne kapatıyor.
İnler gibi hıçkırıklara karışmış bir sesle ağlıyor.
Mezara tabutumu indiriyorlar.
Arkadaşlarım , dostlarım , akrabalarım üçer kürek toprak attıktan sonra mezarcılar işi tamamlıyor.
Üstümde bir yığın çelenk.
Artık rahat bıraksınlar beni.
Arkamda bıraktığım iki kadını ve doğacak oğlumu düşünüyorum.
Canım oğlum.
Ne kadar isterdim ilk emeklemeni , ilk diş çıkarışını, ilk yürüyüşünü , bana ilk Baba deyişini görmeyi , duymayı.
Ama kısmet değilmiş.
Nasıl isterdim sana olanları anlatmayı.
Kim bilir büyüdüğünde Baban dan sana nasıl bahsedecekler.
Askere çağrıldığımda İstanbul da bir banka da memurdum.
Annen ile evleneli daha on ay olmuştu.
Harem den bütün arkadaşlarım davul zurna ile uğurladılar beni.
En büyük asker bizim asker sesleri arasında karga tulumba havalara attılar.
Otobüse binmeden Annemin ellerini öptüm.
Annenin göz yaşlarını öperken, karnını ,yani seni okşadım son kez.
Eğitimimi Foça Komando Okulunda yaptım.
Sonra yedi gün izin ve sonra da görev yapacağım Hakkari Yüksekova.
Babaannen emekli maaşıyla bana uçak bileti aldı Van’a kadar.
-Anne,zaten para durumumuz sıkışık.
Ne lüzum vardı?
Ben otobüs ile giderdim.
-Aman oğlum.
Yolda teröristler otobüs çeviriyormuş ve askere gidenleri öldürüyormuş diye duydum.
Hiç olmaz ise Van’a kadar emniyetle gidersin.
Van’da Merkez Komutanlığına teslim oldum.
Konvoyla gideceksiniz dediler.
Diğer vilayetlerden de tertipler gelecekmiş.
Dört gün kadar Van da bekledik.
Sonra konvoy halinde Hakkari ye doğru yola çıktık.
Gece yarısı salimen Tugaya ulaştık.
Tugayda her türlü ihtiyacımızı karşılayacak tesis var.
Yani rahatımız iyi.
Ancak her hangi bir tehlikeye maruz kalmamamız için çarşı izni yok.
Göreve başladığımın on birinci gününde haber geldi.
Yakınlardaki bir köyden bizim devriye’ye ateş açılmış.
Kontrole gitmek üzere beş manga asker Cemse’ye bindik.
Sabah saat on gibi köye vardığımızda dışarıda kimseyi göremedik.
Komutanımız evlerde arama yapın diye emir verdi.
Tek tek evlerde silah ve cephane aradık.
Bir şey bulamadık.
Çok garip bir ruh hali içindeyiz.
Her kez sivil , köylü.
Üstelikte, Türkçe konuşanda yok.
Kürtçe , Arapça , Farsça biliyorlar.
Ama Türkçe bilen yok.
Kim köylü kim terörist ayırt edemiyorsun.
Kürtçe bilen tercümanımız kim ateş açtı diye sordu köylülere.
Biz görmedik ,duymadık , bilmiyoruz dediler.
Tugaya dönmek üzere Cemse’ye bindik.
Tam köyden çıktık ki ,büyük bir patlama ile havaya uçtum.
Tek gözümü zorlukla açabildim.
Her tarafı duman kaplamış.
Bindiğimiz Cemse alev alev yanıyor.
Önümüzde giden cip, hurda yığını halinde.
Birisi, uzaktan kumandalı bomba diye bağırıyor avaz avaz.
Hemen yanımda, kopuk kollarımı gördüm.
Midem bulanıyor.
Zorlukla nefes alabiliyorum.
Bacaklarımı hissetmiyorum.
Midem bulanıyor.
Kan kusuyorum.
Gözlerimin önünden Haremden uğurlanışım geçiyor.
Annen baş ucumda.
Ne zaman geldi ki buraya.
Midem bulanıyor.
Kan kusuyorum.
Annenin deniz mavisi gözlerinden yaşlar yuvarlanıyor.
Seni seviyorum bir tanem.
Oğluma iyi bak.
Kendimden geçiyorum.
İşte oğlum, baban böyle öldü.
Neye yanarım biliyor musun oğlum?
Kalleşçe bir bomba ile parçalandım.
Bir kere mertçe , erkekçe çarpışamadan öldüm.
Benim için sakın ağlama oğlum.
Biz asker bir milletin çocuklarıyız.
Şahadet bizim şerbetimizdir.
Deden Kore de şehit düştü Kuzey Korelilerle savaşırken,
Büyük Dedense Çanakkale’de Anzaklarla savaşırken,
Babanda Yüksekova’da.
Dedelerin düşmanla çarpışıyordu.
Peki ama benim düşmanım kimdi?
DİYARBAKIR KÖYLERİNDEN BİRİNDE BİR MEZARLIK
BİJİ PEKEKE
BİJİ PEKEKE
Hafiften başlayıp bomba gibi patlıyor haykırışlar.
Taze kapanmış mezar başında yüzlerce kişi bağırıyor.
BİJİ APPO
BİJİ APPO
Jandarma , Çevik Kuvvet, kalabalığın etrafını çevirmiş.
Üstümde sarı, kırmızı , yeşilli Pekeke bayrağı .
Daha benden ne isterler ki?
Artık rahat bıraksınlar beni.
Arkamda bıraktığım avradım Rojda ve Anem Zeboy’u düşünüyorum.
Rojda altı aylık gebedir.
Hayırlısı ile ya oglan olur yada gız.
Gız olursa rahat ederler.
Ya Aga’nın evine hizmetçi gider , yada iyi bir başlık parası ile everirler.
Oglan olursa, poku yedi.
Aga’nın darlalarında boğaz dokluğuna ırgatlık eder.
Yada benim gibin Pekeke’ye gatılır geberir gider.
Bak oğlum Belediye Başkanımız atıp tutuyor başucumda.
-Partimiz Mecliste savaşıyor.
Biz de demokratik haklarımızı alana kadar savaşa devam edeceğiz.
Partidekilerin hepisi Aga değilmi?
Var mı içlerinde benim gibi ırgat?
Ula, hem nedir ki bu demogratik hak?
Öldüm , hala aklım almıyor.
Kürt gimliği tanınacakmış.
Ula biz zaten Kürt değimliyiz?
Kürtsün , Türksün , kim takarki?
İstanbul’a gettiydim de inşaat işçisi olarak.
Şantiye şefi sordu idi.
-Memleket neresi hemşerim?
-Abey ben Kürdüm.
-Lan bana ne Kürtsen , veya Almansan.
Hangi şehirden geliyorsun, onu soruyorum.
-Ha öyle desene abey.
Diyarbekirliyem.
-Eyi.
Geç şu yana.
Yövmiye 50 lira.
Sabah 7 de işbaşı.
Akşamda kaça kadar sürerse.
Kürt gimliği tanınırsa yövmiye 100 kağıt olurmu acep?
Ha birde Kürtçe okul açacaklarmış.
Türkçe okulu buldukda gitmedik mi?
Kürtçe olursa her yana okul mu yapacaklar acep?
De ki Her yana okul açtılar.
Deki okudun eyi bir mühendis oldun.
Breh de Breh!
İstanbul’da iş bulabilecen mi?
Yoo.
Ula, sırf Kürtçe bilen mühendisi İstanbul ne etsin.
Gene mecburen galacan buralarda.
Gene çalışmak zorunda galacan Aga’ya
Yada gidersin diyorlar Barzani’ye
Sankim Barzani kendi Kürdünü doyurdu da?
O zaman?
Baba, ne pokuna Pekeke’ye girdin diyecen.
Hepisin emmim Hasso’nun marifeti.
Gayfede beraber çay içerken dedim.
-Ula Hasso.
Ne halt edicem bilemiyom.
Rojda 3 aya kalmaz ünniyecek.
Zebo anam dersen gamburu çıhtı ırgatlıktan.
Zorukla yürüyo.
Hem zaten bu yaşta keklik gibi sektirecek hali yok ya.
Benimde ;Aga’nın yanında boğaz tokluğuna çalışmak ,canıma tak dedirtti.
Ne pok yiyecem ?
Bağa bi akıl de.
-Bak la,
Geçen hafta Seyfo dagdan inmiştir.
Seyfo’yu görme gitsin.
Üzerinde alacalı bulacalı asker üniforma.
Gafada kep.
Ayaklarda yün çoraplar ve sağlamından da Amerikan postalları.
Bir elinde de gocca bir Keleş.
Bide yakışmış ki puşta.
Pekeke’ye gatılırsan bütün bunları garşılıyormuş.
Ayda 300 gaymede maaş bağlamışlar.
Seyfo yarın gece yine inecek köye.
İstersen var git Seyfoy’la.
Hemi de ileride, Barzani bütün Pekekelileri kendi ordusuna Peşmerge subayı
yapacakmış dedi Hasso.
Sen bilin.
İşte oğlum bende bunlar için katıldım örgüte.
Çalışacak kendi tarlam ,veya bir fabrika , Rojda’yı , Zebo’yu tok tutacak bir mayışım olsaydı? Ne işim var dağlarda?
He , gençliğimde buralarda süt fabrikaları , et gurumları vardı.
Epey müddet oralarda çalıştım.
Emme daha sonra dövlet onları birilerine sattı.
Onlarda bize yol verip ,buralara apartuman diktiler.
Dağa çıktığımdan 23 üncü gün, bizi ,yüksekovada bir köye gönderdiler.
Şu saatte buradan ,TC , devriye geçirecek diye.
Pusu gurun, ateş açın , öldürün.
Bizde köyde mevzilendik.
Devriye geçerken de, yaylım ateş açtık.
Benim Keleş bülbül gibi şakıdı ,emme ,ne bizden ,ne onlardan zayiat oldu.
Devriye arabasıda zaten sürratle uzaklaştı.
Dağa döndüğümüzde ,bizim gomutan beni çığırdı.
İndi bunlar köyü gontrol için, takviye ile tekrar geleceklerdir.
Al lan şu bombayı.
Aha şuda cep telefonidir.
Bombayı tam köy çıkışına yola gömün.
Üzerine de yerini belli edecek bir çalı parçası veya bir taş koyun.
Bomba işaretini görebileceğiniz uzaklıkta ,korunaklı bir yere gizlenin.
Makine tam bombanın üzerinden geçerken, aha telefondaki şu yeşil dügmeye basarsın.
Bomba patlar.
Unutma len.
Araç tam bomba üzerinde iken patlatıcan.
Yoksam bi poka yaramaz.
O gece köye gettik.
Bombayı gömdükten sonra 300 adım gadan ötede bir gayanın ardına saklandıh.
Ertesi sabah gün ağardıktan ,bir gaç saat sonram ,Cemse göründü.
Bizim, işaret çalının üzerinden geçerken ,tam basacaktım ki düğmeye, yanımdaki beni durdurdu.
Bekle len.
Köyden çıkışta patlatırıg.
Eğer köyden bir muhbir çıkarsa, Tugayda ifade almak için onu da gamyona alırlar.
Bizde hepsini gebertmiş oluruk.
Bi daha kimse muhbirlik etmez.
Bir saat sonra gamyon yola çıhtı.
Tam bombanın üzerine geldiğinde, dügmeye bastım.
Gocca Cemse havaya fırladı.
Her şey cayır cayır yanıyor.
Etraf can çekişen asker ve parçalanmış vücut galıntısı dolu.
İnsanları öldürmenin bu gadan golay olacagını heç akıl etmemiştim.
Haydin gaçak.
Dağa doğru, goşarak gaçmaya başladık.
Tam saklanacağımız mağaranın ağzına ulaşmışken, havada aniden beliren iki dane helingopter bize roket salladı.
Anında vuruldum.
Heç acı çekmedim.
Param parça oldum.
Ne oldugunu annamadan öldüm.
Şimdi mezarımda düşünüyorum.
Ne için, ne uğruna ölmüştüm.
Yalnızca ekmek ve çalışacak bir iş.
Savaşı kim mi kazandı?
Tabii ki bizim Agalar.
Attila Bozoğlu – Eski Foça
Not:Yukarıdaki öykü hayal mahsulü alup Foça Komando’dan dostlarım vede Kürt dostlarımın anlatımları esas alınarak kurgulanmıştır.