ALİ'CE
Doğuşundan ölümüne kadar tarih içinde nice toplumlar, toplumlar içinde de nice insanlar olmuş, olacaktır. Bu insanlar içinde adı sanı unutulmuş iyi ya da kötü isanlar olduğu gibi, adı kendi toplumunda yaşatılan insanlarda olagelmiştir. Bir de öyleleri gelmiştir ki hemen hemen her toplumun her ferdin bildiği duyduğu, öyle ya da böyle tanıdığı yüce insanlar var olagelmiştir.
Bu yüce insanlar tanınmayacak bilinmeyecek kadar da çok değildir.
Bir İbni Sina tıp alanında, Sokrates felsefede, Arşimet fende dünya insanlarının tanıdığı ve sahiplendiği yüce insanlardan bir kaçıdır. Tıpkı karanlık geceye doğan kutup yıldızları gibidirler.
Ama bu yüce insanlar içinde öyle biri var ki o, bir insanda olması gereken tüm hasletleri/insanlığı bizzat eşsiz yaşantısıyla ortaya koymuş olmakla kemaliyete erişmiş ender biri olmuştur. Bu yönüylede her insan onu mutlaka tanımalı diye inanıyorum. Bu yüce insan Allahın kitabını peygamberimiz efendimizin yaşadığı dönemlerde bizzat tatbik ettiği gibi, onun ahirete irtihalinden sonra da kuranın yaşayan hali olmak gibi insanlık şerefini muhafaza edebilmiş hayran olunacak güzellikte insanca yaşamanın nasıllığını gösteren ikinci insandır. İkinci diyorum çünkü, örnek edindiği insan peygemberimizdi. Ve şuna yakinen inanıyorumki gerek kuranı gerekse rasulullahı tanımanın yolu onu tanımakla mümkündür. Onu tanımak, onu örnek edinmek, dostuna dost düşmanına düşman olmakla mümkündür diyorum. O yüce insan Ali’(as)dir. Gerek müslümanım diyen insanlar arasındaki husumetleri, gerekse diğer dünya toplumları arasındaki düşmanlık ve savaşların son bulması Ali’ ce insanlık anlayışına sahip olmakla gerçekleşebilir.