- 2971 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞTEN BİR DAMLA
Şimdi gidiyorum, içimde sevgin, bağrımda ateşin, üzerimde kokun. Bilmiyorum nasıl baş ederim bununla? Nelerle baş etmedim ki ben? Geçecek, biliyorum. Geçecek. Geçecek geçmeye de sana olan sevgim değil, anıların acısı geçecek.
Sahi, geçecek mi?
Evimin her köşesinde sülietin gezerken, bir yerlerden çıkıp, beni kızdırışın ve ardından sımsıkı sarılışın. Sana kızıp da ayrılık konusunu açtığım zamanlarda, anında ortadan kayboluşun ve iki saat geçmeden zil zurna gelişin, bir çocuk edasıyla, dudaklarını bükerek ‘ben seni çok seviyorum’ deyişin.
Hadi unuttum diyelim bunların hepsini, hadi hatırlamadım diyelim hiç birisini…
Ya içimdeki seni, büyüttüğüm bebeği, hayallere sığdıramadığım geleceğimizi.
Hadi unuttum diyelim seni, ya bu yangın yeri?
‘Gitsem ayrılık olur, kalsam ben de çöl’
Demiştim ya sana, ‘ Bir gün denizimden ve özgürlüğümden vazgeçersem, anla ki vazgeçilmezim olmuşsun. Bir gün denizim ve özgürlüğüm için, senden vazgeçersem, sanma ki seni sevmekten vazgeçmişim. Ben her denize baktığımda, söz veriyorum seni anacağım.’
Korkuyorum.
Beni o denli etkilemesinden geleceğin. Bir gün, bu şehir yüzünden, sana olan sevgimin zedeleneceğinden, bir gün bu şehir yüzünden seni kırmaktan. Ben bu şehre tahammül edemedim sevgilim, keşke her şeyden önce, sen… Boğulmazdım belki o zaman, bu denli. Şimdi, kaçıyorum, evet kaçıyorum, her şeyden; bu şehirden, senden, anılardan, bizden…
Ya kendimden?
İstemedim bu ayrılığı, seni böyle delice severken, bağrımda bir bıçak yarası gibi taşımak bu ayrılığı, zor be sevdiğim.
Anla diyemem, gidiyorum ve ayrılık oluyor. Kalsam, etraf çöl , yeşertemeyiz sevgimizi. Anla diyemem ki.
‘Severek ayrılanlar bilirler ayrılığı
Severek ayrılanlar yaşarlar pişmanlığı
Çok uzak şehirlerde aynı çarpar iki yürek
Çok uzak bir şehirde beklendiğini bilerek’
Biliyorum, bir gün pişmanlık olacak bu ayrılık. Kafamı eğip, gururumu hiçe sayarak söylüyorum. Biliyorum, en büyük pişmanlığımın adı sen olacaksın sonunda.
Ama gel gör ki, ortalık ‘sırat’ gibi.
‘Gün gelir için yanar elin gider mektuplara
Gün gelir beni ararsın gözün dalar uzaklara
Yaz gelir sıcak olur akşam sahil yollarında
Her adımda beni ararsın gözün dalar uzaklara
Rüzgar aşkımı kucağına alsa
Dağları tepeleri aşsa saçlarına ulaşsa’
İşte buna emin ol sevdiğim, gözlerim arayacak her yerde, dalacağım uzak ufuklara ve sen, baktığım her yerde canımı acıtacak, bir ok gibi saplanacaksın beynimin orta yerine. Bütün imkansızlıklara göğüs geremediğim, seninle olamadığım, el ele verip yarınlara koşamadığım için, ne kızgınlığım bitecek, ne de hesaplaşmam.
‘Severek ayrılanlar bilirler ayrılığı
Sen benim eş ruhumsun
Unutmuş olsan hissederdim
Unutmuş olsan yanımda durmazdı her sabah hayalin
Seni görmek için geri geldim
Sen gideli çok olmuş
Nereye gidersen git
Çantanda bir resmim aklında gülüşüm olsun
Ben seni gerçekten sevdim
Bitmez demiştim bitmedi.’
Sen benim eş ruhumdun, ömrümce aradığımı aslında bulmuştum. Ama hakkını veremedik sevdiğim. Ne sen, ne ben. Bize sunulan güzelliğin, hakkını veremedik. Sen beni düşündün, ben de seni. Biz sevgimizi hiç düşünmedik ki sevdiğim, ufacık tartışmalarla, kızgınlıklarla yedik bitirdik birbirimizi. Buna rağmen yaşattık sevgiyi.
Bir gün, biri gelir de uyandırır mı en güzel rüyandan seni?
‘Haydi, canım, haydi bir tanem kalk. Bak kahvaltıların en güzeli geldi sana, kimin canıymış o, kimin bir tanesiymiş, mis kokulu bir çay da var, kime hazırlanmış bu bakim?’ der mi?
Dese de benim gibi sevebilir mi?
Sevse de, ömür boyu değerini bileceğine söz verebilir mi?
Desin sevgilim, acıtsa da beni, mutlu etsin. Mutluluk, hiç bırakmasın seni. Ama benim gibi bakmasın sana, benim gibi görmesin yüreğini.
Ben seni gerçekten sevdim. Ne var ki, içimde kopan fırtınaları, görecek vaktin yoktu.
Bilemedin, ortalık tufan yeri.
Ben seni yürekten sevdim.
Aşktan ziyade, dost gibi, anne gibi, çocuk gibi, kısaca her şeyimmişsin gibi sevdim.
Bir tutam saçımı, bir deniz kabuğunu, bir iki kağıt parçasını, bir küçük taşı ve içine bize ait her şeyi koyman için verdiğim kutuyu…
Onlara sakın ihanet etme, sevgilim. İşte o zaman öldürürsün beni.
Şimdilik, hoşça kal sevgilim. Sana yazdığım, ilk kelimeler değil bunlar. Biliyorsun. Asla son olmayacak, hiçbir zaman bilmeyeceksin, sana yazılan küçük kağıt parçalarındaki, yürek sancılarını.
Şimdilik, sen hoş kal sevgilim.
Ben bunu bileyim, o zaman iyiyim.
18.02.2009
Bugün ise 4.10.09 Yani sana bu mektubu yazalı neredeyse sekiz ay olmuş birtanem. Tüylerim diken diken oldu o günleri hatırlayınca neler atlattık, neler yaşadık ve şimdi neredeyiz? Allah nasip ederse önümüzdeki sekiz ay içinde de bir bebeğimiz olacak, sevginin tomurcuğu olarak dünyaya gelecek... Şimdi her şey bir başka evliliğin telâşı, geleceğin kaygısı, hey gidi günler diyor insan düşününce böyle...
Dünümde, bugünümde ve kısmet olursa yarınımda da olacağın için, teşekkürler her şeyim.
Seni çok seven eşin.