- 1501 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
MUAVEZETEYN
O gün cüzündeki üç ayeti ezberlemişti.babası ona bu üç ayetin çok önemli olduğunu ve darda olan her kimse,bu ayetleri okuduğu takdirde,felaha ulaşacağını söylemişti .annesinin tesbihini boynuna asar,köyün içinde gezerken bile ,ezberlediği muavezeteyn surelerini okurdu.dünyada madem sayılı nefesi vardı o halde bu süreyi iyi değerlendirmesi gerekiyordu.henüz on yaşlarındaydı .ailesiyle kendilerine ait köylerine gezmeye gitmişti.gece karanlık çökerken uzun uzun gökyüzüne bakar,şehirdeki evinde seyrettiği o uzay filmlerinin gerçekten olup olmadığını düşünürdü. gecenin zifiri karanlığında yıldızlar,sanki daha parlıyordu.acaba oralarda gerçekten acaip insanlar yaşıyormuydu? korkusundan daha sıkı sarıldı yorganına.keçi kılından dokunmuş çadırın, aralıklı örgüsünden sızan ay ışığı ortalığı az da olsa aydınlatıyordu.babasının hafif horlaması,dışardan gelen ağustos böceklerinin koro halindeki acaip senfonileri zaman zaman çoban köpeklerinin uluması etrafa korkuyu hakim kılıyordu. şimdi kalkıp dereye gitsem bu zifiri karanlıkta orda ne olabilir.korkunç canavarlarla karşılaşırmıyım?diye içinden söylendi..yanındaki ablası küçük pilli radyosunu yorganın altına koymuş her gece sabırsızlıkla beklediği sevgili vanda tiyatro oyununu dinliyordu. ailesiyle tek başlarına dağın eteklerinde bir arazide kurdukları kıl çadırında tatilllerini geçiriyorlardı.gözünü açtığında sabahın müjdeci ışıkları etrafı aydınlatmıştı. annesi aşağı köyden gelen köylülerle sohbet ediyordu.şirin kızım kalktınmı diye sordu?annesinin hitabına hemen geliyorum annecim dedi.bak kızım yoğurt mayam bitmiş.sen ve kardeşin bu teyzelerle aşağıdaki köye gidip, maya getirecen dedi .zaten dünden razıydı.oynayacak kimse yoktu bari orda kendime arkadaş bulurum düşüncesiyle annesinin dürümünü aldı. öbür eliyle acele ayakkabısını giyip kadınların peşine takıldı.yol hep yokuş aşağıydı.önce çorak araziden geçtiler,sonrada güneş ışığını dahi geçirmeyen sık bir ormana girdiler.iki,üç saatlik yolculuk ayaklarını iyice yormuştu. nihayet,yşillikler içindeki köye ulaşmışlardı.köyde bir kadir bir kıymet,babası oranın tanınmış ve çok sevilen sahsiyetiydi.üstüste konan döşekler arkalarına sıkıştırılmış kaneviçe işlemeli dantelli yastıklar ve ikramlar yorgunluğunu çoktan alıp götürmüştü. kapının önü onları seyreden çocuklarla dolmuştu.aralarında konuşuyor gülüşüyorlardı.çünkü giyimleri farklıydı.onlar yöresel giyiniyordu.kapının önü tıklım tıkış olmuştu.duyan herkes onları görmeye gelmişti .nihayet çocuklar onları köyün içinde siyah dut ağaçlarının olduğu yere getirmişti.rüya gibi bir şeydi.kocaman ağaçlar ve nerdeyse mürdüm eriği büyüklüğünde kocaman dutlar.bütün çocuklar maymunlar gibi en üst tepelere kadar çıkmışlardı.şirin ve kardeşi ağacın orta yerine kadar gelebilmişlerdi zamanı farkedemeden havanın yavaş yavaş kararmaya başladığını gören şirin hemen kardeşinin kolundan tutup köyün dışındaki derenin köprüsüne kadar getirmişti .fakat hava iyice kararmıştı.artık ne köye dönebiliyor nede yoluna devam edebiliyordu.boynundaki tesbihi sıkıca kavramıştı.korktuğunu kardeşine belli etmemeliydi.boğazına düğümlenen korku gözlerinden yağmur gibi yaşların dökülmesine sebep olmuştu. düşündü.yokuş aşağı geldiğine göre yokuş yukarı çıkmalıydı.sık orman ay ışığını sızdırmıyordu. o kadar hızla yukarı doğru çıkıyorduki yaprak hışırtılarının sesi kulaklarını tırmalıyordu. sıkı sıkı tuttuğu kardeşinin elini daha bir sıkı kavrayıp ağzında henüz ezberlediği muavezeteyn surelerini okuyordu.su gibi terlemişti.etraftan garip sesler geliyordu.gözyaşları dinmemişti.nihayet orman bitmiş, çorak araziye gelmişti. uzaktan beliren ateş babasını ateşinden başka olamazdı.içine serin ve huzur veren duygular belirdi.ıslanan yanaklarını sildi ,ateşe doğru hızlı adımlarla yoluna devam etti.sanki elini gizli ve sevgi dolu bir el tutmuş,yolunu aydınlatmıştı.onca yolu nasıl zifiri karanlıkta katettiğini düşünmüyordu artık .dilinden düşürmediği muavezeteyn surelerinin mucizesine artık bizzat müşahede ediyordu.duaları yapayanlız kaldığı dar zamanda yetişmiş,o kör karanlıkta ışık olmuştu.sanki sadece yürümüş,o el onu kapıya kadar getirmişti .babaları onları kapıda ve o şekilde görünce korkmuş paniklemiş,hemen yanına oturtmuştu.anneleri onların köyde kaldığını düşünmüştü.babalarının yüzü sinirden kıpkırmızı kesilmişti .bunun hesabını soracaktı.yarım saat sonra ellerinde meş’aleler köylüler çadıra kadar gelmişlerdi.şirini ve kardeşini sağ selamet görünce ,oldukları yere çömeldiler.herkes bir şeyler konuşuyordu.ama şirin muazzam bir olaya şahit olmuş, okuduğu duaların mucizelerine şahit olmuştu.....
YORUMLAR
ne kadar güzel insanın okuduğu ayetlerin bir an için kendi yaşamıyla örtüştüğünde farkında olmayan mucizelerle ALLAH'ın varlığına delil getirmesi,
yazınız güzeldi
ne güzel köyün tarumar duygularında nasihat veren ilim deryanızdan istifade etmek,bir sad kadar yakın bir mim kadar inceydi verilmek istenenler...
dua ve selametle kalın....
Hikaye cocukluğuma götürdü beni ve o gündeki bu gün ki izi,
ilk giriş cümlenizle 3 ayetin öğretilişi ve bereketi
Annem ilk okula yeni gittiğimde okumayı sökmeye başladığımda 3 ihlas ve bir fatihayı öğretmişti bana ve her gece uyumadan okumayı aşılamıştı,,okumadığım zaman kendimi rahatsız hisseder tekrar yatagımdan doğrulur ve okurdum,başkaydı o günler
ve zaman
ilk okulda açılan gurbet yolculuğu ve sonrası,eskisi kadar okumasamda her aklıma geldiğinde okurum coğunlukla
Rabbim maneviyattan yoksun bırakmasın ablam,aNLAYANDA COK ŞEY İFADE EDER UMARIM HERKES SONUNA KADAR OKUR